Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hutbe Okutmak Nedir?

Padişahlık alametidir. Türk-İslam devletlerinde ; Cuma ve bayram namazları sırasında mimberde padişahın adının, unvan ve lakaplarının ''hatip'' tarafından okunmasıyla, kendisine dua edilmesi ve böylece hükümdar olduğunun kanıtlanması durumudur.

Hidiv Nedir?

 Osmanlı Devleti'ne bağlı olduğu dönemde Mısır'daki yerel yöneticilere verilen isme Hidiv denir.  Arapça ''başvezir'', ''hakim'' anlamlarına gelen hidiv ünvanı, özellikle Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa sorunu ile başladı. Mehmet Ali Paşa'nın Osmanlı'ya isyanı ve beraberinde sorunun dış politik bir hal alması üzerine 1840 Londra Anlaşması ile Mısır, Osmanlı Devleti'ne bağlı bir hidivlik haline geldi. Fiilen kaybedilen Mısır'da bundan sonra Kavalalı sülalesi Mısır'ın hidivleri oldular. Ünvan 1867'de resmen kullanılmaya başlandı.  Hidiv-i Mısır ünvanını 1914 yılına kadar üç kişi kullandı: Bunlar; İsmail Paşa, onun oğlu Tevfik Paşa, torunu  Abbas Hilmi Paşa ' dır.   Osmanlının I. Dünya Savaşı'nda İngiltere'nin karşısında yer alması ile İngiltere Abbas Hilmi Paşa'nın hidivliğini tanımadı. Abbas Hilmi Paşa'nın amcası Kamil Paşa İngilizler tarafından Mısır sultanı olarak tanındı. Böylece 1914&#

Kabine Sistemi Nedir?

Yürütme gücünün başında cumhurbaşkanının bulunduğu, halkın oylarıyla seçilen başbakanın birlikte çalışacağı bakanları bizzat seçmesiyle ve cumhurbaşkanının onayıyla kurulan hükümet şekline Kabine Hükümeti Sistemi denir. Türkiye'de, 29 Ekim 1923'te, Cumhuriyet'in ilanı ile Meclis Hükümeti Sistemi'nden Kabine Sistemi'ne geçildi. Bu hükümet şekli ile aynı zamanda kuvvetler ayrılığı ilkesi için önemli bir adım atılmıştı.  Eski sistemde meclis başkanı başbakan olarak atanır, bakanlar ise meclis içinden tek tek seçilirdi. Kurulan meclis hükümetinde uyumsuzluk yaşabilirdi. Fakat kabine sistemiyle birlikte Başbakan, halkın oyuyla ve cumhurbaşkanının onayıyla hükümetini kurmaya başladı. Başbakan, Bakanlar Kurulu'ndaki bakanlarını uyumlu çalışabileceği kişilerden belirler, cumhurbaşkanının onayına bu şekilde sunardı. Onay alındıktan sonra da hükümet meclisten alacağı güvenoyu ile görevine başlardı. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kabinesi ilk Başbakan İs

Türk Tarih Kurumu Nedir?

Türk Tarih Kurumu Türk Milleti'nin ulus bilincini sahiplenmesi amacı çerçevesinde; Türk Tarihi'ni aydınlatmak ve buna sahip çıkmak amacıyla bizzat M. Kemal'in yönlendirmesiyle, 15 Nisan 1931'de '' Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti '' kuruldu. Dernek, sonradan Türk Tarih Kurumu adı altında bilimsel alanda büyük bir ün kazandı. TTK Türk tarihi, tarihin akışını hemen her dönemde etkilemişti. Böyle büyük bir tarihin anlayışı, Osmanlı zamanında henüz doğmamıştı. Osmanlı devrindeki tarih kitapları genelde İslam Tarihi anlatıyor; İslamiyet öncesi Türk tarihinden ise bahsetmiyordu. Kısacası bu dönemde tarih anlayışı ümmetçi bir anlayıştı. Ulusçuluk bilinmiyordu. İşte Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş felsefesi gereği Türk tarihini incelemek için bir kurul oluşturdu. Türk Ocakları 28 Nisan 1930'da 6. kurultayını yapmaktaydı. Atatürk'ün katıldığı bu kurultayda, onun isteği ile Afet İnan, tam 40 imzadan oluşan bir istek sundu: ''Türk tarih

Coğrafi Keşiflerin Sonuçları Nelerdir?

Coğrafi Keşiflerin Sonuçları 1- Yeni kıtalar ve yeni adalar keşfedildi. 2- İspanya ve Portekiz sömürge imparatorlukları kurmaya başladı. 3- Ümit Burnu bulundu. Akdeniz ticareti, Ümit Burnu'na kaydı. 4- Atlas Okyanusu kıyısındaki limanlar; Lizbon, Paris, Londra, Bordo (Bordeux), Le Havre, Anvers, Rotterdam, Amsterdam önem kazandı. Osmanlı Devleti başta olmak üzere Akdeniz'de ticaret yapan Venedik ve Cenevizliler ekonomik açıdan büyük darbe yedi. NOT: Coğrafi Keşiflerden en fazla zarar gören ülke Osmanlı Devleti oldu. Duraklama ve Gerileme dönemlerini yaşamasında ticaret yollarının değişmesi nedenlerden biri oldu. Neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde Orta Doğu bölgesi önce Portekiz'in sonra da İngiltere'nin sömürgesi oldu.  NOT: 1869'da Süveyş Kanalı'nın açılması ile Akdeniz Limanları yeniden önem kazanmaya başladı. 5- Baharat Yolu önemini kaybetti.  NOT:Yavuz Sultan Selim (1512- 1520) döneminde Mısır Seferi ile Baharat Yolu'nun en

Coğrafi Keşiflerin Nedenleri Nelerdir?

Coğrafi Keşiflerin Nedenleri 1- Avrupalıların Haçlı Seferleri sonucunda pusulayı tanımaları 2-Marko Polo'nun seyahatnamesinde doğu uygarlıklarının zenginliğinin anlatılması 3-İpek ve Baharat yollarının Türklerin eline geçmesi 4- Zengin doğu ülkeleriyle ticaret yapmak için yeni yollar atanması 5-Avrupa'nın yoksulluğuna karşı doğu ülkelerinin zenginliği 6- Coğrafya bilgisinin ilerlemesi 7- Gemicilik sanatının ilerlemesi 8- Efsanelere ve hurefelere inanmayan cesur gemicilerin yetişmesi 9- Dünyayı keşfetme merakı 10- İspanya ve Portekiz arsındaki ekonomik ve siyasi rekabetin denizcilikte de sürdürülmesi 11- Hristiyanlık dininin yayılmak istenmesi

Anadolu (Türkiye) Selçuklu Devleti'nin Başlıca Gelir Kaynakları Nelerdir?

Anadolu Selçuklu Devleti Gelirleri *Savaşlarda elde edilen ganimetlerin beşte biri *İhraç mallarından alınan vergiler *Müslümanlardan alınan öşür vergisi *Gayrimüslimlerden alınan haraç ve cizye vergisi *Pazar yerlerinden alınan vergiler *Hayvan sürülerinden alınan vergiler *Maden gelirleri *Bağlı devletlerden alınan vergiler ve hediyeler Kervansaray

Yalta Konferansı Nedir?

Yalta Konferansı Batılı devletler ile SSCB arasında Demir Perde 'nin çekildiği, rekabetin başladığı, çıkarların çatıştığı, yolların ayrıldığı anlaşmadır. ''Üç Büyükler'in'' ( Big Three ) katıldığı konferanstır. 4-11 Şubat 1945'te, SSCB'nin tatil yöresi Yalta'da, Livadia Sarayı'nda; ABD, SSCB, İngiltere bir araya geldi. ABD'yi devlet başkanı Roosevelt, İngiltere'yi başbakan Churchill, SSCB'yi Sovyetler Birliği Genel Sekreteri Stalin temsil etti. Konferans, toplandığında II. Dünya Savaşı devam etmekteydi. Yalta Konferansı; Almanya'nın nasıl bölüneceğinden, Polonya'nın topraklarından, Japonya'ya SSCB'nin savaş ilan etmesinden tutun İsrail amaçlı toprak değişimlerinin nasıl olacağı gibi konuların konuşulduğu bir toplantı oldu. Konferansta alınan kararlar şunlardı : *Almanya üç işgal bölgesine ayrılacak. *Kurulacak olan Birleşmiş Milletler'de hangi ülkelerin veto hakkı olduğu belirlendi. *Türkiye'

Altı Bölük Halkı Nedir?

Altı Bölük Halkı Osmanlı Devleti'nde Kapıkulu Süvarilerine (süvari: atlı asker) verilen bir diğer isimdir. Padişahın çadırını korumakla görevli Sipahi ve Silahtar, sancağı ve bayrağı korumakla görevli Sağ ve Sol Ulufeciler, hazineyi ve savaş ganimetlerini korumakla görevli Sağ ve Sol Garipler, Altı Bölük Halkı'nı ya da diğer tabirle Ebna-yı Sipahiyan ünvanıyla anılan Altı Bölüm Neferatı'nı oluşturmuştu. Altı Bölüm Neferatı, Osmanlıca tabirler ile; sipah, silahtar, ulufeciyan-ı yemin, ulufeciyan-ı yesar, gureba-yı yemin ve gureba-yı yesar bölükleriydi. 16 Haziran 1826'da padişah Mahmut II döneminde Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması (Vakay-i Hayriye) ile bu bölük de tarihe karıştı.

II. Dünya Savaşı'na Katılmayan Ülkeler Kimlerdir?

*PORTEKİZ *İSVİÇRE  *İSPANYA *İSVEÇ * Türkiye II. Dünya Savaşı'na katılmadı. Fakat Müttefik Devletler 1945'te toplanan Yalta Konferansı'nda, yeni kurulacak Birleşmiş Milletler'e yalnızca 1 Mart 1945'e kadar Almanya'ya savaş açmış ülkelerin katılmasını öngören bir karar aldılar. Bunun üzerine Türkiye 23 Şubat 1945 tarihinde, savaşın bitmesine yaklaşık bir hafta kala, Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etti. Avrupa-1922  

Sadabat Paktı Nedir?

Türkiye, İran, Irak ve Afganistan'ın 8 Temmuz 1937'de İtalya'nın işgalci politikalarına karşı oluşturulmuş olduğu bir savunma paktıdır. Tahran'da Sadabat Sarayı'nda imzalanmıştır. Sadabat Sarayı Yayılmacı devletlerden İtalya'nın 1935'te Etiyopya'yı (Habeşistan) işgali, doğu ülkelerini hedef alan işgal politikası ve bu politikanın meydana getirdiği endişe Ortadoğu'da İtalya'ya karşı bir savunma sistemi kurma zorunluluğu yarattı. Bu zorunluluk nedeniyle Türkiye, İran, Irak ve Afganistan Tahran'da Sadabat Sarayı'nda pakta imza attılar. Dörtlü pakt, bir dostluk havasında imzalandı. Devletler, yapılan anlaşma ile; dostluk ilişkilerini devam ettireceklerini, Milletler Cemiyeti Paktı ile Briand-Kellog Paktı'na bağlı olacaklarını, birbirlerinin içişlerine karışmayacaklarını, sınırların korunmasına saygı gösterileceğini, saldırıya hedef tutan bir tutuma girmemeyi kabul etmişlerdi. Türkiye bir yandan Sadabat Paktı öte yan

Atatürk Dönemi'nde Hukuk Alanında Yapılan İnkılaplar Nelerdir?

Hukuk Alanında Devrimler (İnkılaplar) 17 Şubat 1926 MEDENİ KANUN (İsviçre'den alındı) 1926 Ceza Kanunu (İtalya 'dan alındı ) 1926 Borçlar Kanunu (Almanya 'dan alındı ) 1926 Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu (İsviçre 'den alındı ) 1929 Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Deniz Ticaret Kanunu (Almanya 'dan alındı .) 1929 İdare Hukuku (Fransa 'den alındı ) 1932 İcra ve İflas Kanunu (İsviçre 'den alındı. ) Not: Medeni Kanun, Atatürk'ün önce Laiklik ve Halkçılık ilkeleri ile ilgilidir.

Atatürk Dönemi'nde Tarımı Geliştirmek İçin Yapılan Çalışmalar Nelerdir?

1- 1925'te Aşar vergisi kaldırıldı. 2- Tohum ıslah istasyonu ve örnek çiftlikler kuruldu. (Silifke, Tarsus, Dörtyol) 3- Ziraat Bankası'nın kredi imkanları artırıldı. 4- Tarım kredi kooperatifleri kuruldu. 5- Tarımda makinalaşmaya geçildi. 6- Yüksek Ziraat Enstitüsü kuruldu. 7- Toprak reformu yapıldı. Ancak başarılı olmadı. Not: Aşar vergisinin kaldırılması önce Halkçılık ilkesi ile sonra da Laiklik ilkesi ile ilgilidir.

Tekalif-i Milliye Emirleri Nelerdir?

Tekalif-i Milliye Emirleri (Ulusal Yükümlülük Buyrukları) (7-8 Ağustos 1921) Ordunun ihtiyaçlarını karşılamak, savaş gücünü artırmak amacıyla başkomutan Mustafa Kemal'in TBMM'nin yetkilerini kullanarak çıkardığı ulusal yükümlülüklerdir. Tekalif-i Milliye Emirleri şunlardır: 1- Her ilçede bir tane Tekalif-i Milliye Komisyonu kurulacak 2- Her ev birer çamaşır, birer çift çorap ve çarık hazırlayıp komisyonlara verecek. 3- Tüccarın ve halkın elinde bulunan her türlü giyim eşyasının yüzde kırkına bedeli sonradan ödenmek koşuluyla el konulacak. 4- Yurtta mevcut yiyecek maddelerinin yüzde kırkına el konulacak. 5- Halkın elindeki taşıt araçlarıyla ayda bir kez yüz kilometrelik askeri ulaşım yapılacak. 6- Ordunun yiyeceği ve giyeceği için gerekli olan bütün sahipsiz mallara el konulacak. 7- Memleketteki demirci, dökümcü, nalbant, marangoz, terzi gibi el sanatkarları ordunun emrine girecek. 8- Halkın elinde bulunan taşıt araçları ile binek hay

Afganistan'la Dostluk Anlaşması Nedir?

Türk- Afgan Dostluk Anlaşması (1 Mart 1921) Moskova'da Sovyet Rusya ile görüşmeye giden Türk delegasyonu ile 1919'da İngiliz egemenliğinden kurtulan Afganistan'ın Moskova'ya gönderdiği elçi arasında imzalanan antlaşmadır. Yeni kurulan Türk devletini ve Misak-ı Milli ilkelerini onaylayan ilk müslüman ülke Afganistan olmuştu. Gümrü Anlaşması bir kenara bırakıldığında TBMM hükümetinin hukuki açıdan geçerliliği olan ilk uluslar arası anlaşmasıydı.  Türk-Afgan Dostluk Anlaşması Anlaşmanın Şartları: 1-Her iki devlet de birbirlerinin bağımsızlıklarını tanıyacak. 2- Türkiye, Afganistan'a öğretmen ve subay gönderecek. 3- İki devletten birine bir saldırı gelmesi durumunda diğeri yardım edecek. 4- Doğu uluslarının kurtuluş, özgürlük ve bağımsızlık hakkına sahip olduklarını ve her ulusun kendini yönetme hakkının bulunduğunu her iki devlet de kabul edecek. 

Milne Hattı Nedir?

   İstanbul işgal kuvvetleri komutanlarından İngiliz General Milne'nin, Anadolu'nun batısında Türklerle Yunanlılar arasında belirlediği sınıra  Milne Hattı  denir. Bu hat, Anadolu'daki Yunan işgal kuvvetlerinin o tarihe kadarki en ileri hattıdır.Batı Anadolu'nun işgalindeki sıkıntılar ve karışıklıklar; Yunanlıların halka baskısı ve işgal alanlarını genişletmek istemeleri, Türk milis güçlerinin (Kuvay-ı milliye) buna karşı bir direniş göstermesi gibi nedenler, işgalcilere Paris Barış Konferansı'nda böyle bir tedbir sınırı çizdirmiştir. Fakat Yunanlılar bu sınırı aşarak Türk köylerine saldırmış ve işgallere girişmiştir. Kuvay-ı Milliyeciler de bu sınırı tanımayarak yörelerini düşmana karşı korumuşlardır. Milne Hattı ÖZET ANLATIM için BKZ.↴    http://www.sessiztarih.net/2020/06/milne-hatti-nedir-ozet.html      İşgal yıllarında, Yunan propagandası, Türklerin Rumları katlettiği biçiminde yansıtılmıştı. Hatta bu propaganda, İtalyanların Türkleri bu konuda himaye

Milli Kongre Cemiyeti Nedir?

Milli Kongre Cemiyeti Yararlı cemiyetlerdendir. Kurtuluş Savaşı'nda Kuvay-i Milliye terimini ilk kez kullanan dernektir. Diğer müdafa-i hukuk cemiyetlerinden farklı olarak sadece bir bölgeyi değil tüm yurdun kurtarılması gerektiğini basın ve yayın yoluyla belirten cemiyettir. 29 Kasım 1918'de kuruldu. Göz doktoru Esat Işık öncülüğünde 70 civarında örgüt ve kuruluşun ikişer temsilci göndermesiyle İstanbul'da kuruldu. Bu örgütler arasında Radikal Avam Fırkası, Hürriyetperver Avam Fırkası hatta İttihat ve Terakki yerine kurulmuş olan Teceddüt Fırkası gibi çeşitli parti ve dernekler vardı.  Kurtuluş Savaşı döneminin en uzun ömürlü örgütlerinden biriydi. Damat Ferit Paşa'nın baskılarına rağmen ayakta kalmayı başarabilmişti. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nde Misak-ı Milli'nin kabul edilmesi için yoğun çaba harcadı. Milli Kongre Cemiyeti'nin programında amaç, iki ayrı maddede şöyle belirtilmişti: *Bütün Kuvay-i Milliye'yi (ulusal güçleri) bi

Lozan Konferansı'na Katılan Ülkeler Kimlerdir?

Lozan'a Katılan Ülkeler Türkiye, İngiltere, Fransa, Yunanistan, İtalya, Japonya, Romanya, Yugoslavya katıldı . SSCB ve Bulgaristan Boğazlar ile ilgili konuya katıldı. Belçika ve Portekiz ise Borçlar ile ilgili konuya katıldı . ABD ise tarafsız gözlemciydi. Davetçi Ülkeler : İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya Tüm Görüşmelere Davet Edilen Ülkeler : Türkiye, Yunanistan, Sırp, Hırvat, Sloven (Yugoslavya), ABD Boğazlar Rejimi Üzerindeki Görüşmelere Davet Edilen Ülkeler : SSCB, Bulgaristan Dış Borçlar Konusunda Davet Edilen Ülkeler : Belçika, Portekiz 

Lozan Barış Anlaşması'nı İmzalamayan Ülkeler Kimlerdir?

Lozan Barış Anlaşması'nı Lozan'a Katılmasına Rağmen İmzalamayan Ülkeler Gözlemci ABD ve Yugoslavya (Sırp-Hırvat-Sloven) İmzalamadı. 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Anlaşması'nı konferansa katılmasına rağmen bazı devletler imzalamamıştı: 1- ABD : Konferansa gözlemci ülke olarak katıldığı için anlaşmada imzası yoktur. 2- Yugoslavya (Sırp-Hırvat-Sloven) : Osmanlı borçlarından kendi ülkelerine düşen hisseye itiraz ettiler. Bu yüzden de metni imzalamadılar. NOT: Yukarıdaki konu, ÖSYM sınavlarına hazırlık kitaplarından alıntıdır. ÖSYM formatına göre konu bu şekildedir. ABD'nin anlaşmayı imzalayıp imzalamaması olgusu yanlış anlaşılmış bir durumdur.

Lozan Barış Anlaşmasi'ni İmzalayan Ülkeler Kimlerdir?

Lozan Barış Anlaşması'na İmza Atan Ülkeler Türkiye ile birlikte karşı taraflar ; İngiltere, Fransa, Yunanistan, İtalya, Japonya, Romanya, Bulgaristan Uzun tartışmalar ve sert mücadeleler sonucunda 24 Temmuz 1923'te Lozan Üniversitesi Salonu'nda imzalanan anlaşma metnine şu ülkeler imza attı: 1- Türkiye 2- İngiltere (Birleşik Krallık) 3- Fransa 4- İtalya 5- Yunanistan 6- Romanya 7- Bulgaristan 8- Japonya 9- Portekiz (Dış Borçlar konusu) 10- Belçika (Dış Borçlar Konusu) 11- Sovyet Rusya (SSCB) (Boğazlar Konusu)   NOT: SSCB, Boğazlara ait sözleşme bölümünü imzaladı . Lozan Konferansı Temsilcileri

Aslıhanlar Savaşı Nedir?

Aslıhanlar Savaşı II. İnönü Savaşı'nın kazanılmasının ardından Türk düzenli ordusunun saldırı harekatına giriştiği fakat başarısız olduğu ve henüz taarruz gücüne ulaşmadığını gösteren savaştır.  II. İnönü Savaşı'nda yenilen Yunan kuvvetlerinin büyük bir bölümü Bursa yönüne doğru çekilmişti. Bir kolu ise Afyon civarında kaldı. İstiklal Savaşı tarihinde ''Aslıhanlar Muharebeleri'' olarak geçen çarpışmalar, Afyon civarındaki Yunan kuvvetlerine karşı verildi. 7 Nisan 1921'de Afyon'un Aslıhanlar köyü çevresinde çarpışma başladı. Türk birliklerinin başında Refet Bey (Bele) bulunuyordu. Üç gün süren savaş sonucunda Yunan birlikleri bölgeden çekildi. Fakat istenilen sonuç alınamamıştı. Çünkü Refet Bey, İnönü mevzilerinde boş kalan yerlere birliklerin gelmesini beklemeden saldırıya geçmişti. Taarruz başarısı getirecek taktikler de kullanamamıştı.  Bu durum Türk ordusunun henüz taarruz (saldırı) yeteneğine ulaşamadığını da gösterdi. Bu olaydan sonra R

Osmanlı'da Maden İşletmeciliği

Osmanlı Devleti'nde Maden İşletmeciliği İlk kez Osman Bey döneminde, Bilecik'te demir madenlerinde, Osmanlılar maden işletmeye başlamışlardı. Maden işçiliği süs eşyası, gündelik eşyalar ve silahlar alanlarında gelişmişti. Osmanlı'da madenler iltizam olarak dağıtılır; madenleri işletenler çıkardıkları madenin beşte birini devlete verirdi. Çıkarılan madenler genellikle ülke içinde işlenmezdi. Bu yüzden dışarıya satılırdı. Özellikle XIX. yüzyıl sonlarında çıkarılan madenler genelde İngiltere'ye, madenlerin bir kısmı da Almanya'ya ihraç ediliyordu. Başlıca ihraç edilen madenler; linyit, krom, zımpara, manganez, kurşun, altın, arsenik, boraks gibi madenlerdi. Osmanlı fermanlarına göre en kaliteli gümüş, bakır, demir ocakları; Keban, Ergani, İnegöl, Bilecik, Kiğı, Gümüşhane, Espiye'deydi. Güherçile (potasyum nitrat) ocakları ise; Maraş, Kayseri, Malatya, Akdağ, Van, Niğde, Erciş, İçel, Karaman gibi yerlerdeydi. Zonguldak Madeni Eğer bir mahalde m

Nakibüleşraf Ne Demektir?

Nakibüleşraf İlmiye sınıfına mensuptur. Başlıca görevi peygamber Hz. Muhammed'in soyundan gelen seyyid ve şeriflerin haklarını korumak, onlar hakkında defter tumaktı. Ayrıca taht değişikliği sırasında padişahların kılıç kuşanmasına yardımcı olurdu. Doğum ve ölümleri kaydederdi. Osmanlı'da protokole dahil değildi. Fakat istediği bir zamanda padişah ile görüşebilirdi. Osmanlı Devleti'nde ilk nakibüleşraf  Seyyid Ali Nata b. Muhammed idi. Kadılıktan farklı olarak uzun yıllar hizmet edebilen nakibüleşraf, İlmiye sınıfının en üst noktasına çıkmış seyyide verilen bir unvandı. Kendi konakları, resmi giysileri ve hizmetçileri ile saygın bir konumdaydı. Başlarına yeşil bir sarık takan ve öyle tanınan  seyyitler ve Nakibüleşraf halk arasında büyük saygı görürdü. Askerlikten de muaf tutuldular.  

Osmanlı'da Medrese Sistemi

Osmanlı Devleti'nde Medrese Sistemi Peykler Medresesi -Edirne  Osmanlı'da temel eğitim kurumu medreselerdi. Medreseler (yüksek okullar) vakıflar tarafından kurulur ve yönetilirdi. Osmanlı'da medreselerde eğitim iki koldan yürütülürdü. Sosyal Bilimler ağırlıklı kolu bitirenler; kazasker, müftü, müderris, imam, hatip gibi yönetici sınıftan kişiler olurdu. Pozitif Bilimler ağırlıklı kolu bitirenler ise; mühendis, doktor, mimar gibi meslek gruplarına dahil olurdu.   Osmanlılar ilk kez medreseyi Orhan Bey döneminde İznik'te kurdu. Kuruluş Dönemi'nde medrese, ancak lise dengi bir okul olarak açılabilmişti. Çünkü yeterli derecede bilim adamı yoktu. Bu dönemde bilim adamları Suriye ve Mısır'dan getirilirdi. Zamanla başkentler Bursa'da, Edirne'de İstanbul'da medreseler açılmaya başlandı. Yükseköğretim düzeyinde eğitim verebilecek kapasiteye ulaşan bu medreselerde, en büyük gelişme Fatih döneminde Sahn-ı Seman medreselerinin açılmasıyla yaşan