Ana içeriğe atla

Milne Hattı Nedir?

   İstanbul işgal kuvvetleri komutanlarından İngiliz General Milne'nin, Anadolu'nun batısında Türklerle Yunanlılar arasında belirlediği sınıra Milne Hattı denir. Bu hat, Anadolu'daki Yunan işgal kuvvetlerinin o tarihe kadarki en ileri hattıdır.Batı Anadolu'nun işgalindeki sıkıntılar ve karışıklıklar; Yunanlıların halka baskısı ve işgal alanlarını genişletmek istemeleri, Türk milis güçlerinin (Kuvay-ı milliye) buna karşı bir direniş göstermesi gibi nedenler, işgalcilere Paris Barış Konferansı'nda böyle bir tedbir sınırı çizdirmiştir. Fakat Yunanlılar bu sınırı aşarak Türk köylerine saldırmış ve işgallere girişmiştir. Kuvay-ı Milliyeciler de bu sınırı tanımayarak yörelerini düşmana karşı korumuşlardır.

Milne Hattı ÖZET ANLATIM için BKZ.↴
     İşgal yıllarında, Yunan propagandası, Türklerin Rumları katlettiği biçiminde yansıtılmıştı. Hatta bu propaganda, İtalyanların Türkleri bu konuda himaye ettiğini bile iddia etti. Yunan başbakanı Venizelos Türklerin, İtalyan işgal bölgesini üs olarak kullandıklarını, Türk askeri gücünün yeniden büyüdüğünü belirtiyordu. Konya yakınlarında 60.000 Türk askerinin toplandığını, yakında 300.000 kişilik bir ordunun kurulacağını iddia ediyordu. Bu yüzden de Yunan işgal sınırının saptanmasını ya da bir sınır tanınmamasını, Türk ve Yunan kuvvetleri arasına müttefik askerlerin yerleştirilmesini istiyordu. Barış Konseyi, bu istekleri reddetti. Fakat konsey, İtalyan- Yunan anlaşmazlığına bir çözüm getirmek ve Yunanlıların stratejik durumlarını saptamak için İtilaf Devletleri Kuzey Anadolu İşgal Kuvvetleri Komutanı General Sir George Francis Milne başkanlığında bir soruşturma kurulu oluşturdu. 

   General Milne, Paris Barış Konferası'na gönderdiği telgrafla Türk- Yunan kuvvetleri arasında ciddi bir mücadelenin sürdüğünü, milli kuvvetlerin Yunanlıları vatanlarından atabilmek için çarpıştıklarını, Osmanlı'yı dinlemediklerini, askeri birliklerin ve komutanların da hükümet emirlerine aykırı hareket ettiklerini bildirdi. İki taraf arasında hat oluşturulmasını belirtti. Böylece hat önerisi benimsendi.  

   Aslında Milne Hattı, Yunanlılar'ın Türk saldırılarına karşı güvenliğini sağlama esasına göre çizilmişti. Yunanlılar İzmir'i işgal edince Müttefik devletler; güneyde Aydın demiryoluna doğru, güney doğuda tarafında Aydın'dan Nazilli'ye doğru, doğu ve kuzey doğuda Manisa ve Turgutlu şehirleri civarında, kuzeyde ise Ayvalık- Bergama arası alanları Yunan İşgal Mıntıkası olarak belirlemişti. Bu alanları işgal bahanesi ile Anadolu'nun içlerine yürümeye kalkan Yunan birliklerini, yer yer çatışarak Kuvay-ı Milliyeciler engelmeye çalışmışlardı. Bu ileri Yunan Harekatı, 3 Kasım 1919'da Milen (Milne) Hattı'nda durdurulmuştu. 

    İlk olarak 8 Ocak 1919'da toplanan Paris Barış Konferansı, Batı Anadolu'nun ilhak edilme hakkını İtalya yerine İngilizlerin isteği ile Yunanlılara verince sorunlar yaşandı. Yunanlılar 15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal etti. İtalya ise güneybatı Anadolu kıyılarından itibaren Antalya'dan Konya'ya kadar bir alanı denetim altına almıştı. Bir taraftan Yunanlıların ve İtalyanların Batı Anadolu'daki emelleri bir taraftan bölgede Türk yerel direniş güçlerinin (Kuvay-ı Milliye) silahlı savunma faaliyetleri bu hattın belirlenmesine yol açtı. Konferans, 18 Temmuz 1919'da General Milne'yi bu hattı belirlemek üzere görevlendirdi. Milne tarafından belirlenen sınır  7 Ekim 1919'da onaylandı. Belirlenen bu sınır, 3 Kasım 1919'da Harbiye Nezareti'ne (Savaş Bakanlığı) bildirildi.

   4 Kasım 1919 tarihli İstikâl Harbi Gazetesi'nin haberine göre Aydın vilayetinde Yunan kuvvetleri ile Türk ordu birlikleri ve milli kuvvetler (Kuvay-ı Milliye) arasındaki Milne Hattı;

''Ayvalık'ın 7 mil kuzey doğusundaki deniz kıyısında bir noktadan başlamak suretiyle  Hacıosman- Yaylacık Dağı- Madra Dağı- Kestane Dağı- Akmaz Dağı doruğu- Döşeme köyü- Ürgüt deresi ile Menteşe deresi arasındaki sırtlar- Bakıçay ile Cumali deresinin birleşme noktası- Fuğlacık batısı Sarıtaş dorukları- Örpekkaya- Karasilli- Yenice- Tepecik- Tatarköy- Yeni Çiftlik- Papazlı- Belen Dağı güneydoğusu- Kestelli-Yarışlı- Sart- Bucak- Çaylı- Bademiye üzerinden İzmir sancağı güney sınırına kadar'' olan bölge diye belirlendi. 


     Hat kısaca; Ayvalık'ın kuzeyindeki Aymazdağı'ndan güneye doğru Tatarköy, Sart, Bademlik, Umurlu, Selçuk'tan geçiyordu. Ayrıca General Milne, Aydın vilayeti İzmir sancağının güney sınırına kadar  olan bölgenin de işgal kuvvetleri tarafından ele geçirileceğini belirtmişti. Çizili bölge içinde sivil halkın silah taşıması yasaklandı. Türk güçlerinin, hattın Bademli- Umurlu bölgesinden 3 km doğusuna çekilmeleri belirtildi. Aslında bu hat ile yüzlerce Türk köyü, Yunan işgaline bırakılacaktı.İşgal alanı genişleyecekti.

   Milne Hattı, Anadolu'da büyük tepki çekti. Mitingler ile protesto edildi. Kuvay-i Milliyeciler tarafından bu hat tanınmadı. Denizli yöresinde bulunan Demirci Mehmet Efe; ''Biz Osmanlı Devleti'nin isteği ve izni ile milli harekete girişmedik, kendiliğimizden ayaklandık.'' diyerek bu hattı tanımadı. Mustafa Kemal Paşa, 31 Aralık 1919'da komutanlara, Yunanlıların Batı Anadolu'yu işgal için geldiklerini, bu sebepten dolayı silahlı direnişin devam etmesi gerektiğini bildirdi. 

  Yunanlılar 18 Ocak 1920'de Milne Hattı'nı aşmak amacıyla Soma ve Salihli cephelerinden harekete geçti. Fakat geri çekilmek zorunda kaldı. 22 Haziran 1920'de başlayan Yunan saldırısı, Milne Hattı'ndan başladı. Bu yapay sınır, bu saldırı ile birlikte ortadan kalktı. Fakat Türk ve Yunan kuvvetleri arasında, bu hatta çok büyük bir çarpışma olmadı.



  

Hazırlayan: Ali ÇİMEN

Kaynakça:

→ Prof. Dr. Ergün AYBARSTürkiye Cumhuriyeti Tarihi I,Ercan Kitabevi, Eylül 2000.

Yunan İşgal bölgesi yeniden genişletildi Haberi, İstiklâl Harbi Gazetesi, 4 Kasım 1919 Salı.

→Mustafa TURAN, ''İstiklâl Harbi'nde Milne Hattı, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. VII, S.21, Temmuz 1991, s. 567-579.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl