Kayıtlar

Aralık, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yüzyıl Savaşları Nedir?

Resim
Yüzyıl Savaşları (1337-1453) İngiltere, 1066’da Fransa tarafından fethedildi. Bu yüzden İngiliz Krallar, Fransa’ya bağlı vasallar konumuna indirgenmişti.   Evlilikler sayesinde kurulan akrabalıklar ve savaşlar, İngiliz vasal kralların Fransa’da toprak sahibi olup Fransız tahtında hak iddia etmelerine neden olmuştu. İngiliz Kralı III. Edward, dayısı olan Fransız Kralı IV. Charles’in tahta varis bir erkek çocuk bırakamadan ölmesi üzerine, Fransız tahtında hak iddia etti. Fransız Kralı II. Philippe’in torunu Valois da tahtta hak iddia edince, toplantıya çağrılan bir Fransız meclisi Valois’i, VI. Philippe adıyla tahtın varisi olarak iddia etti. III. Edward bunu kabullendi. Fakat Philippe, Edward’ın Fransa’daki topraklarını ele geçirdi. Bunun üzerine İngiliz Kralı Edward Fransa’ya saldırdı. Böylece Yüzyıl Savaşları başlamış oldu. Savaşların tamamına yakını Fransa’da geçti. 1453’te ise Fransa Kralı VII. Charles, İngiltere’de hanedanlar arasında Çifte Gül Savaşları’ndan ya

Çifte Gül Savaşları Nedir?

Resim
Çifte Gül (Güller) Savaşları (1455-1485) Lanchester ve York hanedanları arasında İngiltere’de gerçekleşen iç savaşın adıdır. Lanchester’in armasının ‘’kırmızı gül’’, York hanedanının ise armasının ‘’beyaz gül ‘’ olması nedeniyle bu savaşlara, daha sonra Çifte Gül Savaşları adı verildi. Her iki hanedanın da oğullarının II. Edward’ın soyundan geldiklerini iddia etmeleri taht savaşı başladı. Bu dönemde Lanchester hanedanı tahta egemen olan güçtü. İngiliz Kralı VI. Henry akli dengesini kaybettiği iddiası nedeniyle, York dükü olan Richard naipliğe getirildi. 1455’de akıl sağlığına tekrardan kavuştuğu iddia edilen Henry, eşi Margaret’in yönlendirmesiyle York dükünü savaşa zorladı. Bu yüzden başlayan savaşlar sonucunda York hanedanlığı tahtı ele geçirdi. Henry ve Margaret, oğullarıyla birlikte İskoçya’ya kaçtı. York’un büyük oğlu olan Edward, IV. Edward adıyla 1461’de kral ilan edildi. 1469’da ise Lanchester hanedanlığındaki iç çekişmeler, iç savaşı yeniden alevlendirmeye yetti. IV

Osmanlı'nın Kısa Zamanda Büyümesinin Nedenleri Nelerdir?

Resim
Osmanlı'nın Kısa Sürede Büyümesinin Nedenleri 1299’da henüz bir aşiretken uc beyliği unvanı alan Osmanlılar, bir devlet için kısa sayılabilecek bir sürede, yaklaşık 150 küsür yılda, 1453’te imparatorluk oldu. Tarihi gözle bakıldığında bu durumun, birçok nedenden kaynaklandığı ortadadır. Kayı Aşireti’nin kısa sürede büyüyüp Osman Bey zamanında bir uc beyliği; Orhan Bey zamanında bir devlet, I. Murat zamanında daha gelişmiş bir devlet örgütü; Fatih zamanında da bir imparatorluk sürecini geçirmesinin nedenleri şunlardır: 1-Coğrafi Konumu. 2-Güçlü bir merkezi otoriteye sahip olma. 3-Devlet yönetiminde yetenekli padişahların ve devlet adamlarının bulunması. 4-Fethedilen bölgelerin halklarına hoşgörü ve adalet ile yaklaşılması, din ve mezhep özgürlüğü tanınması (İstimalet politikası). 5-Fethedilen bölgelere başarılı bir iskân (yerleştirme) siyaseti izlenerek Anadolu’da konar-göçer yaşayan Türkmenlerin yerleştirilmesi. 6- Balkanlardaki uluslar arasında sürekli...

Karamanoğlu Beyliği Kimdir?

Resim
Karamanoğlu Beyliği (1256-1487) Osmanlı Devleti’nin siyasal varlığını en son tanıyan Anadolu II. Dönem Türk Beyliklerindendir. 1243 Kösedağ Savaşı sonrası kurulan beyliktir. Osmanlı Kuruluş döneminde Osmanlı’dan daha güçlü olan beyliktir. Anadolu’da resmi dili Türkçe olan ilk beyliktir. Türkiye Selçukluları’nın mirasçısıdırlar. Yaşadıkları alan, İç Anadolu; Konya, Karaman bölgesidir. Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat, Oğuzların Afşar boyundan olan Türkmen kolunu Gülnar, Mut ve Ermenek bölgesine yerleştirdi. Karamanoğlu Mehmet Bey güçlenince, Konya’ya saldırdı. Kenti ele geçirdiyse de Moğol-Selçuklu işbirliği ile kentten çıkarıldı. Mehmet Bey’in kardeşi Güneri Bey de birkaç defa Konya’yı ele geçirse de daha sonra kaybetti. Moğol İlhanlı Devleti’nin Anadolu’dan ayrılmasından sonra Karamanlılar daha güçlü hale geldi. Osmanlı-Karaman çekişmesi de bundan sonra baş gösterdi. Karamanoğulları, kendilerini Türkiye (Anadolu) Selçuklularının mirasçısı olarak görüyorlard

Atatürk'ten Anılar: Siyasilere Sevgi Gösterileri

Resim
Atatürk’ten Anılar 2: Siyasetçilere Sevgi Gösterileri Atatürk’e yaklaşık 12 yıl yaverlik yapmış olan Naşit Mengü’nün anısıdır: Atatürk kendisi hakkındaki büyük sevgi gösterileri karşısında nasıl duygulanıyor, neler düşünüyordu? 1927’de M. Kemal, Anadolu’yu geçtikten sonra ilk defa İstanbul’a dönüyordu. Bütün kent halkı sokakları ve denizleri kaplamış. Bayramların en büyüğünü yaşıyorlardı.   Yığınların bir kısmı denizlerdeki sandallardan Atatürk’ün içinde olduğu gemiye el sallıyorlardı. Atatürk’e uzanan eller ve ‘’yaşa, varol’’ sesleri yankılanıyordu. Atatürk de ayakta, mendil sallayarak bu sevgi gösterilerine karşılık veriyordu. Ben, rahmetli Salih Bozok’la Ata’nın bir adım gerisindeydik. Rahmetli Salih, halkın bu coşkulu gösterilerinden çok duygulandı, heyecanlandı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Gazi Paşa’ya eğilerek şu sözleri sarf etti: -‘’Paşam, halkın şu coşkun tezahürlerine bakınız. Bu millet ebediyete kadar uğrunuzda ateşe atılmakta tereddüt etmez.’’

Atatürk'ten Anılar: Yorgo'nun Meyhanesi

Resim
Atatürk'ten Anılar 1 YORGO'NUN MEYHANESİ Çemberlitaş’ta Tavuk Pazarı’nda Yorgo’nun meyhanesi vardı. Atatürk, Harbiye öğrencisi iken buraya arkadaşlarıyla birlikte gider, eğlenir, sohbet ederdi. Yorgo’nun sürekli müşterisi olması nedeniyle burada hesabı vardı. Aybaşında maaşını alınca hesabı kapatır, sonra yeni bir hesap açardı.   Meyhanenin sahibi Yorgo ile de ahbaplık kurması gecikmedi. Aradan yıllar geçti. Harbiye öğrencisi M. Kemal, Anafartalar Kahramanı M. Kemal oldu. Sonra Kurtuluş Savaşı’nın Gazi paşası oldu. Arada eski öğrencilik günleri aklına geldiğinde, eski arkadaşlarına Yorgo’nun meyhanesine gidip gitmediklerini sorardı. 1932 yılında bir yaz günü İstanbul’a gelmişti. Yakın arkadaşlarıyla Dolmabahçe’de otururken aklına yine Yorgo’nun meyhanesi gelmişti: -Hadi, var mısınız bu akşam Yorgo’ya gidelim? -Aman paşam, iyi olur… -Fakat sakın haber maber etmeyin. Bastıralım. Şaşırsın Yorgo! Polis, haberdar edilmiş; Yorgo’nun meyhanesinin çevresi çoktan güve...

İstiklal Madalyası Nedir?

Resim
İstiklal Madalyası    İstiklal Savaşı’nın başlamasından sonra, TBMM üyelerine ve savaşta yararlılık gösterenlere, Erzurum ve Sivas Kongreleri’ne katılanlara, savaşa katılan alayların sancaklarına verilmek üzere bir madalya çıkarılmasına karar verildi. Bu madalyaya İstiklâl Madalyası denir.     29 Kasım 1920 tarihinde, ‘’İstiklal Madalyası İhdası Hakkındaki Kanun’’ TBMM tarafından kabul edildi.  Ayrıca Osmanlı dönemine ait tüm madalya ve nişanlar iptal edildi. 1 Kasım 1926'ya kadar İstiklâl madalyalarını TBMM verdi. Toplam 95.261 kişiye İstiklâl Madalyası taltif edilmiştir (ödüllendirme). 15 Mayıs 1919 ile 9 Eylül 1922 tarihleri arasında cephede ve cephe gerisinde kahramanlık gösteren, özveri ile mücadele eden yurtseverlere İstiklâl madalyası verildi. 20 Kasım 1920'den  1926 yılına kadar TBMM; Kuvay-ı Milliyeci, mebus, asker, mülki amir, Ptt memurundan oluşan 6920 vatanseveri İstiklâl Madalyası ile taltif etti.   Savaşta şehit düşenler

Osmanlı'da Mülteciler Sorunları Nedir?

Resim
Osmanlı Tarihinde Mülteci Sorunları ***XV. Yüzyıl’da dini baskılar yüzünden İspanya’dan kaçan Musevilerin İstanbul’a gelmesi ***XVIII. Yüzyıl’da Lehistan Kralı XII. Şarl’ın (Demirbaş Şarl) Rusya ile yaptığı Paltova Savaşı’nı kaybetmesi ve Osmanlı’ya sığınması. (Bu olay 1711 Prut (Osmanlı-Rus) Savaşı’nın da kıvılcımıdır. *** 1763’ te Lehistan Kralı’nın ölmesi ile Rusya’nın ülkeye müdahale etmesi ve Lehlilerin Osmanlı’ya sığınması. (Bu olay 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nın da kıvılcımıdır.) ***XVIII. Yüzyıl’da başlayan Rus yayılmacılığı yüzünden; başta Kırım olmak üzere Karadeniz’in kuzeyi ile Kafkasya’da yaşayan Müslümanların Osmanlı Devleti’ne sığınması ***XIX. Yüzyıl’da Avusturya’nın Macaristan’ı ilhak etmesi üzerine Macarların Osmanlı’ya sığınması. Yine aynı dönemde Rus yayılmacılığı yüzünden Lehlilerin Osmanlı’ya sığınması.

Macar Mültecileri Sorunu Nedir?

Resim
Osmanlı Devleti’ni uğraştıran en önemli mülteci sorunu, XIX. yüzyıldaki Macar Mültecileri Sorunu’dur. 1848 İhtilalleri sırasında Macarlar aynı zamanda kendi kralları olan Avusturya imparatorundan bazı haklar istedi. Avusturya İmparatoru bu hakları vermediği gibi Macaristan’ı da işgal etti. Böylece Macarlar Avusturya’ya karşı savaşa başladı. Avusturya ise Ruslarla işbirliği yaptı. Macarlar Rus ordusu karşısında tutunamadı. Bunun üzerine Macarlar, Lehliler ile birlikte ki Lehliler de Rus baskısı altındaydı, Osmanlı Devleti’ne sığındı. Avusturya mültecileri (sığınmacıları) geri istedi. Osmanlı bu isteği reddetti.   Osmanlı, içinde bulunulan durumu Avrupa kamuoyuna anlatmak için bir rapor hazırladı. Bu raporun Avrupa’da, özellikle Fransa ve İngiltere gibi demokrasinin geliştiği ülkelerde Osmanlı lehine gösteriler yapıldı. İngiltere ve Fransa bu kamuoyu baskısıyla Osmanlı’ya yardım etti. Bu durum karşısında Avusturya ve Rusya Osmanlı Devleti’ne karşı aldığı tavrı değiştirdi. İ

Tunalı Hilmi Bey Kimdir?

Resim
Tunalı Hilmi Bey Tunalı Hilmi Bey Siyaset ve devlet adamı, Jön Türkler (Genç Osmanlılar) hareketinin önemli bir ismi; köylü, işçi, kadın haklarının savunucusudur. Yaptığı kanun teklifleri 1923 Türkiyesinin meclisinde kabul görmese de ki olumsuz tepkiler almıştır; Atatürk devrimlerine kaynak olduğu bellidir . Öyle ki kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasını istemesi, Türkçenin saflaştırılmasına değer vermesi bunun kanıtı olmalıdır. Tunalı Hilmi Bey 1871’de Eskicuma’da (Bulgaristan) doğdu. Küçükken Osmanlı Rus Savaşı (93Harbi) nedeniyle ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etti. Avrupa'da eğitim yaşamını sürdürürken Jön Türklere katıldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde yer aldı. Cemiyetin Cenevre şubesini kurdu. Meşveret’te yazılar yazdı. Avrupa’da eğitim gören Türk öğrenciler için ‘’Osmanlı Talebe Cemiyeti’ni kurdu. Cemiyet adına Kahire’de görev aldı. Burada ‘’Hak’’ adıyla bir gazete çıkardı.  1896’da Osmanlı İhtilal Fırkası’nı kurdu. Silahlı eylemi savunan bu

Ruşen Eşref Ünaydın Kimdir?

Resim
Ruşen Eşref Ünaydın Atatürk ve Ruşen Eşref Mustafa Kemal’i Türk basın hayatında ilk defa tanıtan kişidir . ‘ ’Mustafa Kemal İle Mülakat’’ adlı eserin yazarıdır . Servet-i Fünun, Tedrisat, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Donanma gibi basın-yayın kuruluşlarında mülakatlar, şiirler, anılar yazdı. Yazar, gazeteci, siyaset adamı Ruşen Eşref Bey, 1892’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Edebiyat Fakültesi’nde okudu.   Yıllarca yazarlık ve mütercimlik görevlerinde bulundu. Yenigün gazetesinde çalışırken Kafkasya’ya muhabir olarak gitti. Tasvir-i Efkâr Gazete’sinde çalıştı. Bu sırada Sivas’ta muhabirlik yaptı. 1920’de İnebolu üzerinden Ankara’ya gelerek, Milli Mücadele’ye katıldı. 1922’de Buhara Elçiliği’nde başkâtiplik görevi aldı. Lozan Konferansı’nda basın danışmanı olarak görev aldı. 1923’te Afyon milletvekili olarak meclise girdi. 1933 yılında ise Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yaptı. Bu görevi nedeniyle milletvekilliğinden ayrıldı.   Roma, Londra

İlk Türk-İslam Eserleri Nelerdir?

Resim
İlk Türk-İslam Eserleri Kutadgu Bilig (Kutlu, Mutlu Olma Bilgisi) : Yazar: Yusuf Has Hacip (Karahanlılarda baş saray sorumlusuydu.) İlk-Türk İslam eseridir. Uluğ Kara Buğra Han zamanında yazılmıştır. Divan- Lugat-it Türk (Türkçe Sözlük) Yazar: Kaşgarlı Mahmut İlk Türkçe ansiklopedik sözlük İlk Türkçe dilbilgisi kitabıdır. Türkçe ile Arapça karşılaştırılmıştır. Türkçe’nin üstünlükleri dile getirilmiştir. Abbasi Halifesi El-Mutedi Billah’a takdim edilmiştir. Atabet’ül Hakayık : (Gerçekler Eşiği) Yazar: Edip Ahmet Yükneki Ahlaki öğütler içeren bir kitaptır.   Divan-ı Hikmet : Yazar: Hoca Ahmet Yesevi Tasavvuf edebiyatının ilk örneğidir.

Mehteran Takımı Görevleri Nelerdir?

Resim
Mehteran Bölüğü Görevlileri Mehteran                                                                 Çorbacıbaşı : Mehteranın yürürken en önünde giden kişidir. Davulzen : Davul çalan kişiydi. Davul, Orta Asya Türk çalgısı olarak ortaya çıkarak Selçuklu’dan Osmanlı’ya kadar kullanılır olmuştu. Buradan da Avrupa’ya yayılmıştı. Boruzen : Mehterde boru çalan kimseye verilen addı. Buradan Avrupa’ya, orkestralara yayıldı. Zurnazen : Zurna çalanlara verilen addı. Zurna, Orta Asya Türkleri’nin en eski nefesli sazıydı. Nakkarezen : Nakkare çalanlara verilen addı. Nakkare ( Kudüm ) ağızları deri kaplı, birbirine bağlı farklı büyüklükte iki çömlekten oluşan bir ç

Mehteran Nedir?

Resim
Mehteran Mehteran Savaşta askerin cesaretini arttırıp düşmana korku vermek, barışta askeri ruhu canlı tutmak amacıyla kurulan askeri mızıka teşkilatına Mehteran, Mehter Bölüğü denir. Mehteran, Farsça ‘’mihter’’ sözcüğünden Arapça Mehter sözcüğüne dönüşmüştür. Sözcük, ulu kavramını çağrıştırmaktadır. Türklerde askeri müziğin temelleri Büyük Hun Devleti’nden beri görülmektedir. Askeri teknikte, çok uzaklardan duyulmaya başlanan bu ses, gitgide yaklaşarak düşmana korku veren bir sese dönüşmekteydi. Köktürk Yazıtları’nda ‘’Tuğ’’, ‘’Küpürge’’ olarak adlandırılan dünyanın en eski askeri bandosu, Divan-ı Lügat-it Türk’te hakanların huzurunda çalınan müzik olarak adlandırılmaktadır. Türklerde hâkimiyetin sembolü olan tuğ; küvrük ( kös ), tomruk ( davul ), çenk ( zil ),   Nay-i Türkî’den oluşan savaşlarda ve özel günlerde müzik yapmaktaydı. Selçuklularda ise Nevbethane ya da Tabılhane diye adlandırılan Mehteran, Hunlardan beri iki nefesli, dördü vurmalı altı temel çalgıydı

Anadolu Selçuklu'da Saray Görevlileri Kimlerdir?

Resim
Anadolu (Türkiye) Selçuklu Devleti Saray Görevlileri Emir-i Ahur : Sarayda seyislerin başı olan, atlarla ilgili baş görevli. Emir-i Silah : Silahhanenin baş sorumlusuydu. Emir-i Alem : Sancaklardan sorumlu görevlidir. Emir-i Meclis : Sultanın verdiği yemeklerde, ziyafetlerde görevli olan baş hizmetli, sorumlu. Emir-i Mahfil : Sultanların protokolünden sorumlu kişidir.  Hacibülhüccap : Sarayın genel sorumlusudur. Bş sorumludur. Diğer devlet adamları ve sultan arasındaki köprüydü. Camedar : Sultanın elbiselerinden sorumluydu. Şarabdar : İçeceklerden sorumlu kişiydi. Çeşnigirler : Hükümdarın sofrasına hizmet eden kişilerdi. Serhenk : Sultanlara törenlerde yol açan görevliydi. Havayic-i Salar : Saray aşçısıydı.  Taştdar : S araydaki leğen ve ibriklerden sorumlu görevliydi.

Türk İslam Devletleri'nde Saray Görevlileri Kimlerdir?

Resim
Türk-İslam Devletleri Saray Görevlileri Emir-i Ahur(İlbaşı) :Hükümdarların atlarından ve saraydaki tüm atlardan sorumlu baş ahır görevlisidir. Emir-i Candar : Sarayı korumakla görevli olan, saray güvenliğinden baş sorumlu olan kişidir. Emir-i Meclis : Sultanın ziyafetlerini hazırlayan başsorumludur. Emir-i Çeşnigir : Sultanın yemeklerini hazırlayan ve sofra hizmetlerini yapan baş sofra sorumlusudur.  Emir-i Şikar : Hükümdarın av zevkini düzenleyen baş sorumludur. Serhenk : Sultanın ve askerlerinin yolunu açan baş görevlidir. Şarabdar :(İdişçibaşı ) Sarayda içeceklerden sorumlu kişidir. Hacip : Sultan ile diğer devlet görevlileri arasındaki görüşmeleri ve yazışmaları düzenleyen kişidir. Kapucubaşı : Sarayın her türlü günlük hizmetlerinden sorumlu kişidir. Silahdar : Baş silahhane sorumlusudur. Abdar : hükümdarın temizlik işlerinde ki baş sorumludur. Hansalar(Aşçıbaşı) : Saray mutfağının baş sorumlusuydu. Camedar : Hükümdarın ve diğer saray

Verdun Anlaşması Nedir?

Resim
Verdun Anlaşması Nedir? Fransa ve Almanya’nın temelini atan anlaşmadır. Karolenj İmparatorluğu bu anlaşma ile üçe ayrılmıştı. Frank İmparatoru Şarlman’ın oğlu I. Louis ( Dindar ) Avrupa’nın batısında imparatorluk sınırlarını genişletmişti. 840’da Dindar’ın ölümüyle oğulları arasında taht kavgası yaşandı. I. Lothar, kardeşleri Charles ve Louis 843’de Verdun’da imparatorluğu kendi aralarında paylaştı. Lothar, Batı Almanya, İsviçre, Doğu Fransa, Hollanda, Belçika, Kuzey İtalya aldı. Louis; Ren Irmağı’nın doğu bölgelerine egemen olurken; Charles ise Batı Fransa’ya egemen oldu. Ülke; Orta, Doğu ve Batı Frank olmak üzere üçe ayrıldı. Lothar’ın aldığı bölge, bugünkü Almanya’nın temelini oluşturacak olan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun kurulduğu bölge oldu. Louis’in bölgesi ise Fransa’nın ( Francia ) temellerini attı. Bu toprak paylaşımı Fransa ve Almanya’nın ileride çatışmasına neden olacaktı. Karolenj İmparatorluğu

Osmanlı'da Divanlar Nelerdir?

Resim
Osmanlı Devleti’nde Divan Çeşitleri Divan-ı Hümayun : İdari, mali, askeri, örfi, şer’i her türlü konunun görüşülüp karar bağlandığı divandı. Osmanlı’da ilk kez Orhan Bey döneminde kurulan Divan-ı Hümayun’da, Fatih döneminden itibaren Sadrazamlar başkanlık yapmaya başladılar. Kubbealtı denilen yerde toplanan Divan, II. Mahmut döneminde kaldırıldı. Bunun yerine nazırlık (Bakanlık) sistemine geçildi. Ayak Divanı : Olağanüstü durumlarda toplanırdı. Galebe Divanı : Elçi kabulünde toplanan divandı. Sefer Divanı : Sefer öncesi toplanan divandı. At Divanı : Sefer anında at üstünde yapılan divandır. Ulufe Divanı : Yeniçeri maaşları dağıtılmadan önce toplanırdı. Çarşamba Divanı : İstanbul ile ilgili sorunların konuşulduğu divandı. Cuma Divanı : Şer’i ve örfi davaların görüldüğü divandı. İkindi Divanı : Divan-ı Hümayun’da eksik kalan konuların görüşüldüğü divandı. 

Takiyüddin Kimdir?

Resim
Takiyüddin (1526-1585) 1575’de, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa döneminde, Tophane sırtlarındaki ünlü rasathaneyi kuran astronomi bilginidir. Gökbilimci, matematikçidir. Taqialdin , adının İngilizce telaffuzudur. 1526’da Mısır’da doğdu. Matematik ve astronomi olmak üzere birçok alanda araştırmalar yaptı. Ekvator ile ekiliptik düzlem arasındaki 23 derece 27 dakikalık açıyı; 23 derece 28 dakika 40 saniye olarak buldu. O ana kadar kimse o hesaba bu kadar yaklaşamadı. Özellikle trigonometri çalışmalarında ileriye gitti. Ünlü XVI. yüzyıl astronomi bilgini Copernicus (Kopernik) henüz sinüs fonksiyonunu kullanmamışken, belki de sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjanttan habersiz iken; Takiyüddin bunlardan haberdardır. Öyle ki bunların tanımlamalarını yapmış, kanıtlarını ortaya koymuş, cetvellerini hazırlamıştır. 1571’de Mustafa Çelebi’nin ölümüyle saray müneccimbaşılığına atandı. Ünlü Tophane Rasathanesi’ni bu dönemde yaptı. Takiyüddin'in Tasarımı Buhar türbini

Farabi Kimdir? Kısaca

Resim
Farabi (870-950)    Birleşmiş Milletler fikrini ortaya koyan kişidir. Lakabı ‘ ’Muallim Sani ’’ (İkinci Öğretmen) olan Farabi, Batı ülkelerinde Al-Pharabius diye tanınır. Aristo’dan sonra gelen ikinci felsefeci olarak kabul edilir. Önemli eserleri; İhsan’ül Ulüm , El Medinet’ül Fazıla, Kitab’ül Musiki’l Kebir’ dir.   Farabi; Arapça, Farsça, Latince, Grekçe’yi öğrendi. Aristo ve Eflatun okudu. Gramer ve mantık derken bir anda kendini felsefenin içinde buldu. Müzikten matematiğe birçok ilimle uğraştı. Bilimleri fizik, matematik, metafizik bilimler diye üçe ayırdı. Avrupalı bilginler de bu konuda Farabi’yi takip ettiler. Tıp alanında çalışmalar yaptı. İnsanı şöyle tanımladı: ‘’Âlem büyük insandır; insan küçük âlemdir.’’ İnsan ahlakının temeline bilgiyi koydu.   Ona göre akıl, iyiyi kötüden ancak bilgiyle ayırırdı.   Farabi’nin fizik anlayışı ise; metafiziğe göre şekillenmişti. Evrenin ve eşyanın özünü oluşturan dört öge; toprak, hava, ateş, su bir

İbni Sina Kimdir?

Resim
İbni Sina (980-1037) Tıp bilimiyle ilgili araştırmaları ve El Kanun Fit Tıp adlı kitabı bulunan ünlü Türk-İslam bilginidir. Mikrobu keşfeden hekimdir. Küçüklüğünden beri çevresini şaşırtacak kadar büyük bir zekaya sahip olduğu bilinen İbn-i Sina, gece gündüz kitap okuyan, mum ışığı altında sabahlara kadar çalışan bir bilgindi. Buhara Emiri Nuh İbn-i Mansur’u ölüm döşeğinden kurtaran İbn-i Sina, Samanoğulları sarayının kütüphanesinde çalışma izni aldı. Burada kitap yazarak ilim hayatını sürdürdü. İçinde fizik, astronomi, felsefe konularının da olduğu 150 kadar eser verdi. Farsça ve daha çok Arapça yazdığı eserleri arasında tıp eserleri en ünlüleriydi. Yaklaşık 600 yıl doğu ve batı kültürlerindeki hekimliğe hükmetmişti. Eserleri Batı dillerine çevrildi. Türkçe yazmadığı için Avrupa kendisini İranlı olarak tanımıştı. Batılılar kendisine Avicenna, Hâkim-i Tıb (hekimlerin Hükümdarı) lakapları verdiler. Resmi olarak saray doktorluğu yapan ve hekimlik yaşamına henüz 16 yaşında