Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mustafa Kemal'in Okuldaki Başarı Sıralaması

Mustafa Kemal’in Okul Dereceleri Nelerdir? Mustafa Kemal, Manastır Askeri Rüştiyesi’nin 3. sınıfında bütün derslerden tam numara alarak sınıfın 1.’si olmuştu. Tam numara üzerinden tüm derslerin not toplamı 420 idi. Aynı sınıf öğrencisi Ahmet Tevfik’in de not toplamı 420 idi . Sınıf birinciliğini aralarında paylaşmışlardı . Bunları 419 puan alan Recep Fahri takip etti. Bu dönemde Mustafa Kemal’in edebiyata ilgi duymasını sağlayan arkadaşı ve geleceğin ünlü hatibi Ömer Naci de bot toplamı 394 ile sınıf 10.’suydu. Mustafa Kemal İstanbul Harp Okulu’nda ise şu derecelere sahip oldu: Harp okulu arşivi kayıtlarında; M. Kemal, Harbiye’nin 1. sınfını 27. ; 2. sınıfını 11. ; 3. sınıfını 8. olarak bitirdi. İstanbul Harp Akademisini de 4. olarak bitirmişti. Derleyen: Ali ÇİMEN Mustafa Kemal'in Karnesi

Atatürk İle İsmet İnönü Ne Zaman Nerede Tanıştı?

    1909’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kongresi Selanik’te toplandı. Topçu Kurmay Yüzbaşı İsmet Bey de bu kongreye Edirne’den katıldı.       18 Eylül 1909 tarihinde, İttihat ve Terakki’nin Selanik’teki Kongresi’nde M. Kemal Bey ve İsmet Bey tanıştılar.    Kongrede Mustafa Kemal, ilk defa asker ve siyasetin birbirinden ayrılması gerektiği fikrini ortaya koydu. Bu teklif, İsmet Bey tarafından da desteklendi. Fakat rağbet görmedi. Zaten buradan itibaren M. Kemal ile cemiyet arasında soğuk rüzgarlar esmeye başlayacaktı. 

M. Kemal Trablusgarp'da Hangi Takma Adı Kullandı?

M. Kemal Trablusgarp'da Hangi Takma Adı Kullandı?     Mustafa Kemal, Trablusgarp’ta Tanin Gazetesi Muhabiri Şerif Bey takma adını kullandı. Trablusgarp Savaşı nedeniyle Tobruk’a atanan M. Kemal bu görevine gitmek amacıyla 15 Ekim 1911’de İstanbul’dan ayrılmış, 21 Ekim 1911’de Mısır’a varmıştı. M. Kemal ve Trablusgarp     Trablusgarp, sömürgeci emelleri yüzünden İtalya tarafından işgal edilmişti. Osmanlı ise bu işgale karşı ordu gönderecek gücü elinde bulamayınca gönüllü subaylarını bu cepheye görevlendirdi. Bunlardan biri olan Mustafa Kemal, gizlice bulunduğu bu görevde Tanin gazetesi muhabiri Şerif Bey takma adı; yine bu ada çıkarılmış pasaportla ve bir Rus vapuru ile yola çıktı. Arkadaşı Salih Bozok’a İskenderiye’den gönderdiği özel mektuplarda dahi bu adı kullanmaya özen gösterdi. Hatta bu gizli görevinin annesi Zübeyde Hanım’dan bile saklanmasını istedi. Derleyen: Ali ÇİMEN

Mustafa Kemal ve Limon Von Sanders

Atatürk'ten Anılar 5: M. Kemal ve Limon Von Sanders Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesine Sofya askeri ataşeliği döneminden beri karşı çıkmış, bunu bir arkadaşına gönderdiği mektupta da belirtmişti. Hatta Almanlar tarafında savaşa girmenin de bir başka büyük hata olduğunu belirtti. 1914’de Almanların galibiyetlerinin fazla olduğu bir dönemde bunları belirtmesi ileri görüşlülüğünün göstergesiydi. M. Kemal, bu fikirlerini Alman Mareşal limon Von Sanders’e de tebliğ etmekten çekinmeyecekti. Öyle ki M. Kemal XIX. Tümen Komutanlığı’na atanmış ve Sofya’dan henüz dönmüştü. V. Ordu komutanı Sanders Paşa ile ilk defa görüşür. Bu görüşmede Mareşal Sanders, Yarbay M. Kemal’e dönerek: -Bulgarlar, niçin harekete geçmiyorlar? M. Kemal cevap verir: -Alman zaferinden emin değiller de ondan. Mareşal tekrar sorar: -Siz ne düşünüyorsunuz? M. Kemal net cevaplar: -Bulgarları görüşlerinde haklı buluyorum. Kaynak: Hikmet Bayur, Atatürk’ün

Atatürk'ün Anafartalar Grup Komutanlığından İstifası

Atatürk'ten Anılar 4 :Mustafa Kemal’in Anafartalar Grup Komutanlığı’ndan İstifası Mustafa Kemal, tarihe adını ‘’Anafartalar Kahramanı’’ olarak yazdırmıştı. İngilizler, Çanakkale’de M. Kemal’in üstün sevk ve idaresi karşısında yenilgiye uğramış, çekilme kararı almışlardı. En büyük endişeleri ise, çekilme anında uğrayacakları büyük kayıplardı. Bunu önceden sezen M. Kemal, müttefiklerin çekiliş zamanını tespit ettirmek için keşifler yaptırmak istedi. Fakat Alman Mareşal Limon Von Sanders Paşa, müttefiklerin Çanakkale’den çekilmeleri olasılığını uzak gördüğü için bu keşfe gerek görmemişti. Fakat M. Kemal tam tersini düşünmeyi sürdürüyordu. Bu yüzden de düşmanın kaçarken sessizce kaçmasına ve teçhizatlarını kaçırmasına engel olmanın gerekliliğine inanıyordu. Bu düşüncesine ters hareket edilmesinden dolayı M. Kemal, 10 Aralık 1915 yılında Anafartalar Grup Komutanlığı görevinden istifa etti. Limon Von Sanders, M. Kemal’e saygı duyan bir komutandı. Çünkü M. Kemal,  Anafartalar’da

M.Kemal'in Halk İle İlk İletişimi

M.Kemal ilk Defa Halk İle Nerede Kucaklaştı? Atatürk’ün halk ile ilk karşılaşması, iletişime bir ‘’Kahraman’’ olarak geçmesi, XVI. Kolordu Komutanlığına atandığı dönem gerçekleşti. Ocak 1916’da XII. Piyade Tümeni’nin başında ve at üzerinde Edirne’ye girdi. Orduda ve savaş alanları dışında halkla ilk sıcak iletişimi de işte bu tarihte oldu. Edirne halkı, o gün, Genç Anafartalar Kahramanı M. Kemal’i yakından görmek için sokaklara dökülmüştü. Atının çevresini saran halk atın boynuna çiçeklerle dolu çelenkler yerleştirmişi. Genç subay Edirne halkının ilgi odağı haline gelmiş, ünlü bir isim olduktan sonra ilk kez böyle karşılanmıştı. Derleyen: Ali ÇİMEN Kaynakça :   → Sadi Borak , Atatürk’ün bilinmeyen Yönleri , İstanbul, 1966. M. Kemal ve Halk

M.Kemal’in Evlendirilmek İstendiği Sultan Kimdi?

Atatürk’ten Anılar 3: M.Kemal’in Evlendirilmek İstendiği Sultan Kimdi?    O ünlü Sultan padişah Vahdettin’in kızı Sabiha (Selma?) Sultan’dır . Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları’nda Anafartalar Kahramanı olarak ön plana çıkmış, Osmanlı camiasında adı duyulmuş bir subay olmuştu.    M. Kemal, Çanakkale Cephesi’nden İstanbul’a dönmüştü. İşte bu sırada 1916 yılında veliahtlığından beri tanıştığı padişah Vahdettin’in kızlarından Sabiha Sultan ile evlendirilmesi durumu ortaya çıktı. ‘’Tek Adam’’ adlı ünlü Atatürk biyografisinin sahibi Şevket Süreyya Aydemir’in bizzat yaptığı araştırmalara göre; bu evliliği bizzat padişah Vahdettin istemişti. M. Kemal ise bu evliliğe sıcak bakmamıştı.    Sabiha Sultan ise sonradan son halife Abdülmecit’in oğlu ve kendisinin kuzeni Faruk Efendi ile evlendi. Sarayda çevresi olanların iddialarına göre Sabiha Sultan, zaten Faruk Efendi’yi sevmekteydi. M. Kemal ile evlenmeye o da soğuk bakmıştı.    Bahsedilen sultanın ismi Sadi Borak’ın ‘’Bilin

Laledan Ne Demektir?

Laledan Osmanlı Tarihi’nde Lale Devri’ne adını veren ve yüzlerce çeşidi olan lalenin konulması için yapılan ağzı dar ve uzun boyunlu çiçekliklere, Laledan denir. Laledanlar; altın, gümüş, porselen ve camdan yapılmıştır.  Osmanlı Devleti'nde Lale Devri'nde (1718-1730) yaşanan lale yetiştirme modası, cam sanatını geliştirdi. Lalelerin Laledan adı verilen çiçeklikleri yapıldı. Bunlar zamanla bir sanatsal zevk haline dönüştü. Günümüzde ise Topkapı Sarayı'nda antika eserler olarak sergilenmektedir. Laledan Laledan Laledan(Topkapı Sarayından) Çeşm-i Bülbül

Mustafa Reşit Paşa Kimdir?

Mustafa Reşit Paşa (13 Mart 1800-7 Ocak 1858) Tanzimat Fermanı’nın hazırlanmasında başrolde olan aydındır . Osmanlı Devleti’ne ilk diplomasi usulünü getiren aydındır. 13 Mart 1800’de İstanbul’da doğdu. Dar gelirli bir aileden gelen, iyi bir öğrenim göremeyen fakat kendi kendini yetiştiren Mustafa Reşit Paşa, kısa zamanda devlet memurluğuna girdi. Yeteneklerini kanıtlayarak sırasıyla Paris Ortaelçiliği, Londra büyükelçiliği görevlerinde bulundu. Yeni tip elçi olarak Osmanlı tarih sayfalarında yerini aldı. Kafasında herhangi bir taassup karanlığı bulunmadığı için batıyı olduğu gibi görüp tanımak istiyordu. Batıda siyaset adamlarının kamuoyunun etkisi altında bulunduklarını ve kamuoyunu kazanmadıkça bunların Türkler hakkında yanlış kanaatlerini değiştirmenin kolay olmadığını da anlamış bulunuyordu. M. Reşit Paşa, Osmanlı Devleti’nde bürokrasinin (Kalemiyye) görüşlerine ve dileklerine tercüman olmaktaydı. Kendisi Bab-ı Ali kâtip sınıfından, Kalemiyye’den gelmekteydi. Küttap sını

Yüzyıl Savaşları Nedir?

Yüzyıl Savaşları (1337-1453) İngiltere, 1066’da Fransa tarafından fethedildi. Bu yüzden İngiliz Krallar, Fransa’ya bağlı vasallar konumuna indirgenmişti.   Evlilikler sayesinde kurulan akrabalıklar ve savaşlar, İngiliz vasal kralların Fransa’da toprak sahibi olup Fransız tahtında hak iddia etmelerine neden olmuştu. İngiliz Kralı III. Edward, dayısı olan Fransız Kralı IV. Charles’in tahta varis bir erkek çocuk bırakamadan ölmesi üzerine, Fransız tahtında hak iddia etti. Fransız Kralı II. Philippe’in torunu Valois da tahtta hak iddia edince, toplantıya çağrılan bir Fransız meclisi Valois’i, VI. Philippe adıyla tahtın varisi olarak iddia etti. III. Edward bunu kabullendi. Fakat Philippe, Edward’ın Fransa’daki topraklarını ele geçirdi. Bunun üzerine İngiliz Kralı Edward Fransa’ya saldırdı. Böylece Yüzyıl Savaşları başlamış oldu. Savaşların tamamına yakını Fransa’da geçti. 1453’te ise Fransa Kralı VII. Charles, İngiltere’de hanedanlar arasında Çifte Gül Savaşları’ndan yararla

Çifte Gül Savaşları Nedir?

Çifte Gül (Güller) Savaşları (1455-1485) Lanchester ve York hanedanları arasında İngiltere’de gerçekleşen iç savaşın adıdır. Lanchester’in armasının ‘’kırmızı gül’’, York hanedanının ise armasının ‘’beyaz gül ‘’ olması nedeniyle bu savaşlara, daha sonra Çifte Gül Savaşları adı verildi. Her iki hanedanın da oğullarının II. Edward’ın soyundan geldiklerini iddia etmeleri taht savaşı başladı. Bu dönemde Lanchester hanedanı tahta egemen olan güçtü. İngiliz Kralı VI. Henry akli dengesini kaybettiği iddiası nedeniyle, York dükü olan Richard naipliğe getirildi. 1455’de akıl sağlığına tekrardan kavuştuğu iddia edilen Henry, eşi Margaret’in yönlendirmesiyle York dükünü savaşa zorladı. Bu yüzden başlayan savaşlar sonucunda York hanedanlığı tahtı ele geçirdi. Henry ve Margaret, oğullarıyla birlikte İskoçya’ya kaçtı. York’un büyük oğlu olan Edward, IV. Edward adıyla 1461’de kral ilan edildi. 1469’da ise Lanchester hanedanlığındaki iç çekişmeler, iç savaşı yeniden alevlendirmeye yetti. IV

Osmanlı'nın Kısa Zamanda Büyümesinin Nedenleri Nelerdir?

Osmanlı'nın Kısa Sürede Büyümesinin Nedenleri 1299’da henüz bir aşiretken uc beyliği unvanı alan Osmanlılar, bir devlet için kısa sayılabilecek bir sürede, yaklaşık 150 küsür yılda, 1453’te imparatorluk oldu. Tarihi gözle bakıldığında bu durumun, birçok nedenden kaynaklandığı ortadadır. Kayı Aşireti’nin kısa sürede büyüyüp Osman Bey zamanında bir uc beyliği; Orhan Bey zamanında bir devlet, I. Murat zamanında daha gelişmiş bir devlet örgütü; Fatih zamanında da bir imparatorluk sürecini geçirmesinin nedenleri şunlardır: 1-Coğrafi Konumu. 2-Güçlü bir merkezi otoriteye sahip olma. 3-Devlet yönetiminde yetenekli padişahların ve devlet adamlarının bulunması. 4-Fethedilen bölgelerin halklarına hoşgörü ve adalet ile yaklaşılması, din ve mezhep özgürlüğü tanınması (İstimalet politikası). 5-Fethedilen bölgelere başarılı bir iskân (yerleştirme) siyaseti izlenerek Anadolu’da konar-göçer yaşayan Türkmenlerin yerleştirilmesi. 6- Balkanlardaki uluslar arasında sürekli

Karamanoğlu Beyliği Kimdir?

Karamanoğlu Beyliği (1256-1487) Osmanlı Devleti’nin siyasal varlığını en son tanıyan Anadolu II. Dönem Türk Beyliklerindendir. 1243 Kösedağ Savaşı sonrası kurulan beyliktir. Osmanlı Kuruluş döneminde Osmanlı’dan daha güçlü olan beyliktir. Anadolu’da resmi dili Türkçe olan ilk beyliktir. Türkiye Selçukluları’nın mirasçısıdırlar. Yaşadıkları alan, İç Anadolu; Konya, Karaman bölgesidir. Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubat, Oğuzların Afşar boyundan olan Türkmen kolunu Gülnar, Mut ve Ermenek bölgesine yerleştirdi. Karamanoğlu Mehmet Bey güçlenince, Konya’ya saldırdı. Kenti ele geçirdiyse de Moğol-Selçuklu işbirliği ile kentten çıkarıldı. Mehmet Bey’in kardeşi Güneri Bey de birkaç defa Konya’yı ele geçirse de daha sonra kaybetti. Moğol İlhanlı Devleti’nin Anadolu’dan ayrılmasından sonra Karamanlılar daha güçlü hale geldi. Osmanlı-Karaman çekişmesi de bundan sonra baş gösterdi. Karamanoğulları, kendilerini Türkiye (Anadolu) Selçuklularının mirasçısı olarak görüyorlard

Atatürk'ten Anılar: Siyasilere Sevgi Gösterileri

Atatürk’ten Anılar 2: Siyasetçilere Sevgi Gösterileri Atatürk’e yaklaşık 12 yıl yaverlik yapmış olan Naşit Mengü’nün anısıdır: Atatürk kendisi hakkındaki büyük sevgi gösterileri karşısında nasıl duygulanıyor, neler düşünüyordu? 1927’de M. Kemal, Anadolu’yu geçtikten sonra ilk defa İstanbul’a dönüyordu. Bütün kent halkı sokakları ve denizleri kaplamış. Bayramların en büyüğünü yaşıyorlardı.   Yığınların bir kısmı denizlerdeki sandallardan Atatürk’ün içinde olduğu gemiye el sallıyorlardı. Atatürk’e uzanan eller ve ‘’yaşa, varol’’ sesleri yankılanıyordu. Atatürk de ayakta, mendil sallayarak bu sevgi gösterilerine karşılık veriyordu. Ben, rahmetli Salih Bozok’la Ata’nın bir adım gerisindeydik. Rahmetli Salih, halkın bu coşkulu gösterilerinden çok duygulandı, heyecanlandı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Gazi Paşa’ya eğilerek şu sözleri sarf etti: -‘’Paşam, halkın şu coşkun tezahürlerine bakınız. Bu millet ebediyete kadar uğrunuzda ateşe atılmakta tereddüt etmez.’’ A

Atatürk'ten Anılar: Yorgo'nun Meyhanesi

Atatürk'ten Anılar 1 YORGO'NUN MEYHANESİ Çemberlitaş’ta Tavuk Pazarı’nda Yorgo’nun meyhanesi vardı. Atatürk, Harbiye öğrencisi iken buraya arkadaşlarıyla birlikte gider, eğlenir, sohbet ederdi. Yorgo’nun sürekli müşterisi olması nedeniyle burada hesabı vardı. Aybaşında maaşını alınca hesabı kapatır, sonra yeni bir hesap açardı.   Meyhanenin sahibi Yorgo ile de ahbaplık kurması gecikmedi. Aradan yıllar geçti. Harbiye öğrencisi M. Kemal, Anafartalar Kahramanı M. Kemal oldu. Sonra Kurtuluş Savaşı’nın Gazi paşası oldu. Arada eski öğrencilik günleri aklına geldiğinde, eski arkadaşlarına Yorgo’nun meyhanesine gidip gitmediklerini sorardı. 1932 yılında bir yaz günü İstanbul’a gelmişti. Yakın arkadaşlarıyla Dolmabahçe’de otururken aklına yine Yorgo’nun meyhanesi gelmişti: -Hadi, var mısınız bu akşam Yorgo’ya gidelim? -Aman paşam, iyi olur… -Fakat sakın haber maber etmeyin. Bastıralım. Şaşırsın Yorgo! Polis, haberdar edilmiş; Yorgo’nun meyhanesinin çevresi çoktan güve

İstiklal Madalyası Nedir?

İstiklal Madalyası    İstiklal Savaşı’nın başlamasından sonra, TBMM üyelerine ve savaşta yararlılık gösterenlere, Erzurum ve Sivas Kongreleri’ne katılanlara, savaşa katılan alayların sancaklarına verilmek üzere bir madalya çıkarılmasına karar verildi. Bu madalyaya İstiklâl Madalyası denir.     29 Kasım 1920 tarihinde, ‘’İstiklal Madalyası İhdası Hakkındaki Kanun’’ TBMM tarafından kabul edildi.  Ayrıca Osmanlı dönemine ait tüm madalya ve nişanlar iptal edildi. 1 Kasım 1926'ya kadar İstiklâl madalyalarını TBMM verdi. Toplam 95.261 kişiye İstiklâl Madalyası taltif edilmiştir (ödüllendirme). 15 Mayıs 1919 ile 9 Eylül 1922 tarihleri arasında cephede ve cephe gerisinde kahramanlık gösteren, özveri ile mücadele eden yurtseverlere İstiklâl madalyası verildi. 20 Kasım 1920'den  1926 yılına kadar TBMM; Kuvay-ı Milliyeci, mebus, asker, mülki amir, Ptt memurundan oluşan 6920 vatanseveri İstiklâl Madalyası ile taltif etti.   Savaşta şehit düşenlerin birinci dereceden akrabaların

Osmanlı'da Mülteciler Sorunları Nedir?

Osmanlı Tarihinde Mülteci Sorunları ***XV. Yüzyıl’da dini baskılar yüzünden İspanya’dan kaçan Musevilerin İstanbul’a gelmesi ***XVIII. Yüzyıl’da Lehistan Kralı XII. Şarl’ın (Demirbaş Şarl) Rusya ile yaptığı Paltova Savaşı’nı kaybetmesi ve Osmanlı’ya sığınması. (Bu olay 1711 Prut (Osmanlı-Rus) Savaşı’nın da kıvılcımıdır. *** 1763’ te Lehistan Kralı’nın ölmesi ile Rusya’nın ülkeye müdahale etmesi ve Lehlilerin Osmanlı’ya sığınması. (Bu olay 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı’nın da kıvılcımıdır.) ***XVIII. Yüzyıl’da başlayan Rus yayılmacılığı yüzünden; başta Kırım olmak üzere Karadeniz’in kuzeyi ile Kafkasya’da yaşayan Müslümanların Osmanlı Devleti’ne sığınması ***XIX. Yüzyıl’da Avusturya’nın Macaristan’ı ilhak etmesi üzerine Macarların Osmanlı’ya sığınması. Yine aynı dönemde Rus yayılmacılığı yüzünden Lehlilerin Osmanlı’ya sığınması.

Macar Mültecileri Sorunu Nedir?

Osmanlı Devleti’ni uğraştıran en önemli mülteci sorunu, XIX. yüzyıldaki Macar Mültecileri Sorunu’dur. 1848 İhtilalleri sırasında Macarlar aynı zamanda kendi kralları olan Avusturya imparatorundan bazı haklar istedi. Avusturya İmparatoru bu hakları vermediği gibi Macaristan’ı da işgal etti. Böylece Macarlar Avusturya’ya karşı savaşa başladı. Avusturya ise Ruslarla işbirliği yaptı. Macarlar Rus ordusu karşısında tutunamadı. Bunun üzerine Macarlar, Lehliler ile birlikte ki Lehliler de Rus baskısı altındaydı, Osmanlı Devleti’ne sığındı. Avusturya mültecileri (sığınmacıları) geri istedi. Osmanlı bu isteği reddetti.   Osmanlı, içinde bulunulan durumu Avrupa kamuoyuna anlatmak için bir rapor hazırladı. Bu raporun Avrupa’da, özellikle Fransa ve İngiltere gibi demokrasinin geliştiği ülkelerde Osmanlı lehine gösteriler yapıldı. İngiltere ve Fransa bu kamuoyu baskısıyla Osmanlı’ya yardım etti. Bu durum karşısında Avusturya ve Rusya Osmanlı Devleti’ne karşı aldığı tavrı değiştirdi. İsteye

Tunalı Hilmi Bey Kimdir?

Tunalı Hilmi Bey Tunalı Hilmi Bey Siyaset ve devlet adamı, Jön Türkler (Genç Osmanlılar) hareketinin önemli bir ismi; köylü, işçi, kadın haklarının savunucusudur. Yaptığı kanun teklifleri 1923 Türkiyesinin meclisinde kabul görmese de ki olumsuz tepkiler almıştır; Atatürk devrimlerine kaynak olduğu bellidir . Öyle ki kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasını istemesi, Türkçenin saflaştırılmasına değer vermesi bunun kanıtı olmalıdır. Tunalı Hilmi Bey 1871’de Eskicuma’da (Bulgaristan) doğdu. Küçükken Osmanlı Rus Savaşı (93Harbi) nedeniyle ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etti. Avrupa'da eğitim yaşamını sürdürürken Jön Türklere katıldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde yer aldı. Cemiyetin Cenevre şubesini kurdu. Meşveret’te yazılar yazdı. Avrupa’da eğitim gören Türk öğrenciler için ‘’Osmanlı Talebe Cemiyeti’ni kurdu. Cemiyet adına Kahire’de görev aldı. Burada ‘’Hak’’ adıyla bir gazete çıkardı.  1896’da Osmanlı İhtilal Fırkası’nı kurdu. Silahlı eylemi savunan bu

Ruşen Eşref Ünaydın Kimdir?

Ruşen Eşref Ünaydın Atatürk ve Ruşen Eşref Mustafa Kemal’i Türk basın hayatında ilk defa tanıtan kişidir . ‘ ’Mustafa Kemal İle Mülakat’’ adlı eserin yazarıdır . Servet-i Fünun, Tedrisat, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Donanma gibi basın-yayın kuruluşlarında mülakatlar, şiirler, anılar yazdı. Yazar, gazeteci, siyaset adamı Ruşen Eşref Bey, 1892’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Edebiyat Fakültesi’nde okudu.   Yıllarca yazarlık ve mütercimlik görevlerinde bulundu. Yenigün gazetesinde çalışırken Kafkasya’ya muhabir olarak gitti. Tasvir-i Efkâr Gazete’sinde çalıştı. Bu sırada Sivas’ta muhabirlik yaptı. 1920’de İnebolu üzerinden Ankara’ya gelerek, Milli Mücadele’ye katıldı. 1922’de Buhara Elçiliği’nde başkâtiplik görevi aldı. Lozan Konferansı’nda basın danışmanı olarak görev aldı. 1923’te Afyon milletvekili olarak meclise girdi. 1933 yılında ise Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yaptı. Bu görevi nedeniyle milletvekilliğinden ayrıldı.   Roma, Londra ve Atina’

İlk Türk-İslam Eserleri Nelerdir?

İlk Türk-İslam Eserleri Kutadgu Bilig (Kutlu, Mutlu Olma Bilgisi) : Yazar: Yusuf Has Hacip (Karahanlılarda baş saray sorumlusuydu.) İlk-Türk İslam eseridir. Uluğ Kara Buğra Han zamanında yazılmıştır. Divan- Lugat-it Türk (Türkçe Sözlük) Yazar: Kaşgarlı Mahmut İlk Türkçe ansiklopedik sözlük İlk Türkçe dilbilgisi kitabıdır. Türkçe ile Arapça karşılaştırılmıştır. Türkçe’nin üstünlükleri dile getirilmiştir. Abbasi Halifesi El-Mutedi Billah’a takdim edilmiştir. Atabet’ül Hakayık : (Gerçekler Eşiği) Yazar: Edip Ahmet Yükneki Ahlaki öğütler içeren bir kitaptır.   Divan-ı Hikmet : Yazar: Hoca Ahmet Yesevi Tasavvuf edebiyatının ilk örneğidir.