Aslıhanlar Savaşı Nedir?

Aslıhanlar Savaşı

II. İnönü Savaşı'nın kazanılmasının ardından Türk düzenli ordusunun saldırı harekatına giriştiği fakat başarısız olduğu ve henüz taarruz gücüne ulaşmadığını gösteren savaştır.

 II. İnönü Savaşı'nda yenilen Yunan kuvvetlerinin büyük bir bölümü Bursa yönüne doğru çekilmişti. Bir kolu ise Afyon civarında kaldı. İstiklal Savaşı tarihinde ''Aslıhanlar Muharebeleri'' olarak geçen çarpışmalar, Afyon civarındaki Yunan kuvvetlerine karşı verildi. 7 Nisan 1921'de Afyon'un Aslıhanlar köyü çevresinde çarpışma başladı. Türk birliklerinin başında Refet Bey (Bele) bulunuyordu. Üç gün süren savaş sonucunda Yunan birlikleri bölgeden çekildi. Fakat istenilen sonuç alınamamıştı. Çünkü Refet Bey, İnönü mevzilerinde boş kalan yerlere birliklerin gelmesini beklemeden saldırıya geçmişti. Taarruz başarısı getirecek taktikler de kullanamamıştı. 

Bu durum Türk ordusunun henüz taarruz (saldırı) yeteneğine ulaşamadığını da gösterdi. Bu olaydan sonra Refet Bey, Batı Cephesi'nin güney komutanlığından alındı.  İkiye ayrılmış olan Batı cephesi, tekrar 3 Mayıs 1921'de birleştirildi. Komuta tamamiyle İsmet Paşa'ya devredildi.  

Yorumlar

  1. Atatürk Nutuk'da bu konu ile ilgili şunları belirtmiştir:

    “Efendiler, savaş sırasında çarpışma hatlarındaki bazı kısımların ileri geri dalgalanışı ve özellikle Afyon’un doğusundaki düşman tümenlerinin, Dumlupınar ilerisinde bıraktıkları bir alaylarını yenilip savaş dışı edilememesi yüzünden, Dumlupınar’a kadar çekilebilmeleri ve bunun ardından da, Yunan kuvvetlerinin sağlam bir savaş hattı tutmak için gerekli düzenlemeleri yaparken ilerdeki parçaların o hatta ulaşmak üzere geri yürüyüşleri, Refet Paşa’nın savaş sonucu üzerinde yanlış yargıda bulunmasına yol açtı. Gerçekten Refet Paşa, kendisi yenildiği halde düşmanın yenilip kaçtığını sandı ve bunu beş gün süren Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde düşmana son yumruğun indirilebildiğini bildiren telgrafıyla bize de duyurdu. Biz de, pek tabi memnun olarak büyük takdir ve tebriklerde bulunduk. Fakat, durumu iyice anlamak için telgraf başında kendisine sorduğum sorulara aldığım cevaplardan, durumun bildirildiği gibi olmadığı şüphesine düştük.

    Sonunda anlaşıldı ki, düşman kendi maksadına ve genel durumuna tam uygun olarak Dumlupınar’da, savunması kolay, hâkim ve sağlam bir mevzi alıyordu. Aksine,Refet Paşa’nın ise, biraz geride, bütün kuvvetleriyle Aydemir, Çalköy, Selkisaray hattını tutması gerekti..

    Efendiler, durum biraz sakinleştikten sonra Refet Paşa’nın komutasındaki orduda kendisine karşı güvenin kalmadığı anlaşıldı. Durumu yerinde incelemek üzere Ankara’dan Fevzi Paşa Hazretleri, Batı Cephesinden de İsmet Paşa, bizzat Refet Paşa’nın karargâhına gittiler. Refet Paşa’nın komutanlıkta bir süre daha bırakılması tercih edilmekte olduğundan, konuyu ona göre bir hal çaresine bağladılar.

    Fakat zaman geçmeden, bu durumun devam ettirilmesinin mümkün ve doğru olmadığı düşüncesi belirdi. Bu sebeple, ben bizzat Fevzi ve İsmet paşaları alarak Refet Paşa’nın yanına gittim. Durumu yakından inceledim ve konuyu derhal şöyle bir çözüme bağladım. Refet Paşa’nın komutası altında bulunan Güney Cephesini, Batı Cephesine bağlayarak İsmet Paşa’nın komutasına verdim. Kendisine de, Ankara’da bir görev verilmek üzere, oraya dönmesi gerektiğini bildirdim.”

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

İstanbul'da Doğan ve Ölen İlk Osmanlı Padişahı Kimdir?