Ana içeriğe atla

Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi Kimdir? Sefâretnâmesi Nedir?

    Yirmisekiz Çelebi Mehmet, Paris'e giden ilk geçici elçidir. İlk Türk matbaacılarından Sait Efendi'nin babasıdır. Bu elçilik görevi oğlu Sait Efendi'nin İbrahim Müteferrika ile birlikte ilk Türk matbaasını açmasına neden olacaktır. Lale Devri'nde; İstanbul'dan çıktığı 13 Ekim 1720 ile Fransa'dan İstanbul'a döndüğü 17 Ekim 1921 tarihleri arasında gördüklerini, yaşadıklarını anlattığı edebi esere ise "Yirmisekiz Çelebi Mehmet Sefâretnâmesi" denir.



   Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi, Edirne'de doğdu. Babası Gürcü Süleyman Efendi, Yeniçeri Ocağında padişahın bekçi köpeklerinin baş bakıcısı idi. Gençliğinde Yeniçeri Ocağı'na katılan Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet, ocağın yirmi sekizinci ortasına (bölüğüne) bağlı idi. Lakabı da buradan kaldı. Ocakta Muhzır Ağalığı ve Çorbacılık görevlerinde bulundu. Hâceganlık rütbesi ile yeniçeri efendiliğine atandı. Ardından Darphane Nazırlığı'na getirildi.  1718 Pasarofça Anlaşması ile ilgili görüşmelere katıldı. Lale Devri Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın desteği ile Fransa'ya elçi olarak gönderildi.

   Çelebi Mehmet Efendi, oğlu Sait Efendi ve kalabalık bir maiyet ile birlikte 13 Ekim 1720'de, Osmanlı ile Fransa arasındaki ilişkileri geliştirmek ve Avrupa'daki gelişmeleri öğrenmek amacıyla yola çıktı. 46 günde Fransa'nın Toulon kentine ulaştı. Fakat Montpellier yakınlarında bir adada elçilik ekibi karantina altına alındı. Çünkü Fransa'da o dönem kolera salgını baş göstermişti. Bir müddet sonra ise Paris'te kalabalık bir topluluk kendisini görkemli bir biçimde karşıladı. Seyahatnamede; "Osmanlı gördükleri olmadığından aceb ne asıl âdemlerdir deyu görmeye talip" diye anlatmıştı. Paris'te kaldığı süre içinde kendisi ile özel ilgilenildi.


Elçilik Heyetinin Paris'e Girişi
    Kale istihkâm, şato, saray gezileri yaptı. Halı ve ayna fabrikaları, eczane ve rasathane gezdi. Onuruna yemek daveti verildi. Kral ile av partilerine katıldı. Askeri manevralar izledi. Gezdiği gördüğü yerlere hayran kaldı. Versay Sarayı'nın bahçesinde heykellere, sırayla dizilmiş ağaçlara, havuzlara şaşakaldı. Şehirleri, kanalları gördüğü her şeyi sefaretnamede dile getirdi. Opera izledi. Katıldığı opera gösterisini sefaretnamesinde anlatması ile ilk kez Türk kaynaklarında opera hakkında bilgi verilmiş oldu.

Elçilik Heyeti Paris'te
 Gördükleri karşısında şaşırıp; "Dünya mü'minlerin mahpusu, kâfirlerin cennetidir." nüktesi söylemiştir. Fransa hakkında önemli bilgiler verirken Türk ve Fransız toplumunu, yaşantısını karşılaştırmıştı. Fransız kadınları hakkında ise şunları betimlemiştir:

"Fransa memleketlerinde kadınların itibarı erkeklerden üstün olmağla istedikleri ne ise işlerler ve murad ettikleri yere giderler. En ala beyzade, en düşkününe haddinden ziyade riayet ve hürmet ederler. Avratların sözü geçer, hatta Fransa avratların cennetidir, zira hiç zahmet ve meşakkatleri yoktur... Paris sokakları çok kalabalık görünür, zira avratlar sokaklarda ev ev gezerler, asla evlerinde oturmazlar. Erkeklerle kadınlar bir arada olduklarından şehrin içi ziyade kalabalık görünür. Dükkanlarda oturup, alışveriş edip, pazarlık eden avratlardır.."

Çelebi Mehmet Efendi, Paris'te gördüğü seralar hakkında ise şu bilgileri vermiştir:

".. Paris şehrinin havası soğuk olduğu için Yeni Dünya nebatlarına uygun olmadığından limonluk gibi kışlık yerler yapıp etrafını cam çerçevelerle kuşatmışlar. Bunların altları boş olduğundan ocaklar yapmışlar, şiddetli kışta Yeni Dünya havasına eş olacak kadar ateş yakarak hamam gibi alttan ısıtırlar. Sıcaklık ılık ve lazım geldiği derecede olsun diye sadece tezek yakarlar.."

Çelebi Mehmet Efendi-Fransa Kralı huzurunda
   Yirmisekiz Mehmet Efendi Sefâretnâmesi, hem edebi ve tarihi açıdan hem de Osmanlı modernleşmesi açısından önemli bir kaynaktır. Çelebi'nin gezip gördüğü yerleri, kendi karşılaştırmalı üslubu ile dikkatli bir biçimde betimlemesi, esere ayrı bir edebi hava katmıştır. Sefaretnamesi ile Batı kültürünün etkilerini Osmanlı coğrafyasına taşımıştır. Geçici sefirlik sonrası sadece Osmanlı değil, Fransa da etkilenmiştir. Başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinde "Turguerie" akımının doğmasına yol açmıştır. Balolarda Türk kıyafeti giymek, Türk karakterleri romanlarda, operalarda ve balelerde canlandırmak gibi birçok şey moda olmuştur.

→Sefaretname Nedir? Ayrıca BKZ.↴
http://www.sessiztarih.net/2020/07/sefaretname-nedir.html

→Osmanlı'da İlk Geçici Elçilik nereye Açıldı?Ayrıca BKZ.↴
http://www.sessiztarih.net/2020/07/osmanli-ilk-kez-gecici-elciligi-hangi.html

Derleyen: Ali ÇİMEN

Kaynakça:

→Dr. Esin ŞAHİN, "Edebi Bir Tür Olarak Klâsik Edebiyatımızda Sefâretnâmeler", A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı:33, Erzurum 2007, s.61.-68.

→Türkan POLATÇI, "Osmanlı Batılılaşmasında Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin Paris Sefaretnamesi’nin Önemi"Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, 2011, s.249-263.

 TDV İslam Ansiklopedisi, "Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi", Cilt:43 İstanbul, 2013, s. 551-552.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl