Ana içeriğe atla

Fetihnâme Neye Denir?

  Türk-İslam devletlerinde, düşman karşısında alınan galibiyetleri, fethedilen yerleri haber vermek amacıyla yazılan mektup ya da fermanlara Fetihnâme denir. Ayrıca bu fetihleri anlatan tarihi ve edebi eserlere de Fetihnâme denir. Nâme-i hümâyunların edebi türüdür.

  Fetihname; "zafernâme, beşâretnâme, tehditnâme, gazavatnâme, gazanâme, tehditnâme, muştuluk" diye de adlandırılmıştır. Çevre ülkeler ve ülke içinde fethin duyurulması amacı ile resmi olarak yazıldığı gibi edebi olarak da kaleme alınır. Edebi ve tarihi birincil kaynak olması bakımından önemlidir. Fakat subjektif yazıldığı göz ardı edilmemelidir.

  İslam Devletleri ile başlayan Fetihnâme yazma geleneği, Türk-İslam Devletleri ile devam etmiştir. Selçuklu Sultanlarının fetihnâmelerini Farsça yazdığı görülür. Osmanlılarda ise Türkçe, Arapça ve Farsça fetihnâmeler yazılmıştır. Örneğin Fatih'in  Akkoyunlu Türk Devleti'ne karşı kazandığı Otlukbeli Zaferi (1472) için yazdırdığı fetihnâme; Doğu Anadolu halkına Akkoyunluların da kullandığı terimler ile Uygur harfleri ile yazılmıştır. Ülke içinde Türkçe yazılarak gönderilen bu nameler müslüman ülkelere Arapça ve Farsça yazılmıştır. İstanbul'un fethinin Memlük Türk devleti'ne duyurulması amacı ile yazılan fetihnâmeyi ise Kazasker Molla Gürânî yazmıştır.

 Düşmanlara gönderilen tehditnâmelerde ağır bir dil ve küçük düşürücü ifadeler kullanılmıştır. Padişah ve askerler övülmüştür. Müslüman ülkelere ve ülke içine gönderilmek amacı ile yazılan fetihnameler ise ayet ve hadisler ile süslenir; Allah'a şükür ve peygambere salavat ile devam ederdi. Zaferin nasıl kazanıldığı tasvir edilirdi.

Nâbî'nin Fetihnâme-i Kamaniçe adlı eseri


Kıvâmî tarafından yazılarak Sultan II. Bayezit'a armağan edilen Fetihnâme-i Sultan Mehmet; Murâdî tarafından mesnevi tarzında yazılan Fetihnâme-i Hayreddin Paşa gibi fetihnâmeler manzum (şiirsel) ve mensur (düz yazı) edebi eserlere örnektir.

Hazırlayan: Ali ÇİMEN

Kaynakça:

TDV İslâm Ansiklopedisi, "Fetihname", Cilt:12, İstanbul 1995, s. 470-472.

→Hüseyin SARIKAYA-Veysel GÖGER, "Mora'nın Yeniden Fethine Dair Osmanlıların Hazırladıkları Fetihnâme (1715)",Tarih Dergisi, Sayı 67 (2018/1), İstanbul 2018, s. 101-124








  

  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl