Ana içeriğe atla

Hallstein Doktrini Nedir?

 Soğuk Savaş Dönemi'nde, 1955-1970 yılları arasında, Federal Almanya dış politikasında uygulanan, 1960'ların ortalarında zararları hissedilerek terk edilmeye başlanan, özünde Doğu Almanya ile diplomatik ilişki kuran tüm ülkeler ile diplomatik ilişkiyi tamamen koparmaya dayalı siyasi dış politika ilkesidir. Hallstein Doktrini, adını Federal Almanya'nın dışişleri müsteşarlarından Walter Hallstein'den alır. Doktrin Trans Atlantikçi (Batıcı-Amerikancı), Sovyet karşıtı dış politika anlayışının bir ürünü olarak değerlendirilebilir. 
  
Özet Anlatım İçin BKZ.↴

  II. Dünya Savaşı sonrası Almanya, Doğu ve Batı Almanya olarak ikiye ayrılmıştı. Doğu Almanya Sovyet kontrolü altındaydı. Federal Almanya ise Şansölye Konrad Adenauer yönetiminde bağımsız, Batı dünyasında saygın, demokratik bir ülke konumuna gelmişti. Avrupalılaşmış bir Almanya yaratma düşüncesi içinde dış politikada hareket eden Federal Almanya, Doğu Alman Cumhuriyeti'nin (DDR) başka ülkelerce tanınmasına kesin bir biçimde karşı çıkıyor; bu durumu Almanya'nın birleşmesi davasına ihanet kabul ediyordu. Demokratik Almanya'yı (DDR) tanıyan ülkeler ile ilişkilerini bir çırpıda koparıyordu. Çünkü Federal Almanya, Alman topraklarının tek meşru temsilcisi olarak kendisini görüyordu. Bu süreçte Doğu Bloku ülkeleri ve Mısır da dahil olmak üzere Doğu Almanya'yı tanıyan bütün ülkeler ile ilişkilerini kopardı. 



 Hallstein Doktrini adı verilen bu sert dış politika  anlayışı; Batıcı Adenauer'in Almanya'nın Avrupalılaşması, AET'nin (Avrupa Ekonomik Topluluğu) güçlenmesi, Batı Avrupa'nın birleşmesi politikalarının doğal bir sonucuydu. Fakat 1960'ların ortalarında bu politikanın hayal kırıklığı olduğu Batı Almanların dış politika sahasının daralmasıyla anlaşıldı. Hallstein, yumuşamaya başladı. Doğu Almanya'yı tanımaya istekli ülkelere maddi destek tekliflerinde bulunuldu. Amaç dış politikadaki zararları azaltmaktı.
 
  Sosyal demokrat Willy Brandt'ın (asıl adı Herbert Ernst Frahm) Şansölye olması (1969-1974) ile Hallstein doktrini önce zayıfladı. Sonra da önemini kaybetti. Brandt, Hallstein doktrininin aksine Ostpolitik politika ile Doğu blokuna ve Sovyetlere karşı yumuşama ve diyalog kurma sürecine girdi. Böylece Hallstein Doktirin tamamen terkedildi. 1971'den itibaren Doğu Almanya ile imzalanan anlaşmalar bu durumun resmi kanıtı oldu.

Hazırlayan: Ali ÇİMEN

Kaynakça:

→Hüseyin EMİROĞLU, "1900-1998 Dönemi Almanya'nın Dış Politika Yönelimleri", İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:27, Ekim 2002, s. 73-91.

→Dr. Mustafa AŞULA, "Hallstein Doktrini", www.tasam.org.tr,15 Mart 2010.

→Yaşar AYDIN,"Willy Brandt ve Almanya'nın Doğu Açılımı", https://www.perspektif.online, 7Aralık 2020.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl