Ana içeriğe atla

Yabancı Okullar Sorunu/ Özet

    Türkiye ile Fransa arasında özellikle 1923 ve 1924 yıllarında yoğun bir biçimde yaşanan, Türkiye'nin yabancı okulları kendi iç hukuk kurallarına göre denetim altına almasına karşı çıkılması ile doğan soruna Yabancı Okullar Sorunu denir. Soruna Fransa'nın Anadolu ve İstanbul'da yoğun sayıda okulunun bulunması yüzünden özellikle Fransa ile yaşandığından Fransız Okulları Sorunu da denir. Türkiye bir iç sorun gördüğü için kimseyi konuya karıştırmak istemedi. Dini misyonerlik faaliyetlerinin yapılmaması, bölücü propagandalardan vazgeçilmesi ve kurulacak milli, lâik, modern eğitim sisteminin bir parçası olmaları gerektiği için bu okullar konusuna el attı. Sorunu  Maarif Kanunları ile çözdü.

   Lozan Barış Anlaşması'nda bu okullarla ilgili karar verici ve denetim hakkına sahip kurumun Türkiye olduğu ortaya kondu. Fakat Türkiye'nin henüz Lozan Barışı tartışma aşamasındayken dahi tavizsiz bir biçimde yabancı okulların üzerine gitmesi, 1924'te Fransa'nın Türkiye'nin bu konudaki bakış açısına onay verdi. Sorun resmi makamlarca çözüldü. Türkiye'nin 3 Mart 1924'te Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bu okulları tamamen Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlaması, 2 Mart 1926 Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun ile çeşitli temel düzenlemeler yaparak konuya netlik kazandırması ile Türkiye bu sorunu kendi iç sorunu olarak yabancıları karıştırmadan çözmüş, bağımsızlık fikrine uygun hareket etmişti.

   Türkiye'nin Milli eğitim ile ilgili kanun ve yönetmeliklerde konu ile ilgili ortaya koyduğu hükümler genel olarak aşağıdaki biçimde özetlenebilir:

→Bütün yabancı okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanacaktır.

→ Denetimleri, idari ve eğitim-öğretim teftişleri MEB'e bağlı eğitim müfettişleri tarafından yapılacaktır.

→Yabancı okullar Türkçe, Tarih ve Coğrafya derslerini ders programları içine alacaklar; bu dersleri Türkçe olarak Türk öğretmenler ile işleyeceklerdir.

→Yabancı okulların siyasi propaganda malzemesi olması yasaklamıştır.

→Öğrenciler için yapılan törenlerde, verilen ödüllerde yabancı ülke bayrağı kullanılmayacaktır.

→ Okulların koridorlarında, sınıflarda haç işareti ve benzeri dini simgeler kaldırılacak; sınıflar dini tören yeri olmayacaktır.

→ Eskiden son sınıf öğrencilerinin elçiliklerde girdiği sınavlar kaldırılacak; tüm öğrenciler MEB gözetiminde kendi okullarında sınava girecektir.

→ Özel okul açma yetkisi, MEB'in onayında ve elinde olacaktır.


Derleyen: Ali ÇİMEN

Yukarıdaki kaynak fotoğraf MEB'in ''EBA'' sisteminden alınmıştır.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl