Ana içeriğe atla

Nasturi İsyanı Nedir?

    İngiltere'nin Musul'u, kendi mandası olan Irak topraklarına katabilmek amacıyla; Hakkari çevresinde yaşayan bir suryani azınlık olan Nasturileri kışkırtarak, bağımsız bir devlet kurmak amacıyla Türkiye Cumhuriyetine karşı ayaklandırdığı olaya NASTURİ AYAKLANMASI (1924) denir. Türkiye'de Cumhuriyet kurulduktan sonra bölünmez bütünlüğe karşı ilk ayaklanma olarak kabul edebileceğimiz Nasturi Ayaklanması; 7 Ağustos 1924'te Halil Rıfat Bey ve çevresindekilerin Hangediği denilen bölgede kaçırılmasıyla başladı. Hakkari'den Çukurca'ya (Çal Nahiyesi) gitmek üzere ilerleyen vali ve beraberindekiler pusuya düşürüldü. Jandarma kumandanı ve erler şehit edildi. Halil Rıfat Bey ve diğer jandarmalar ise esir edildi. 

   Vali beyin daha sonra anlattığına göre; kendilerini Nasturi Tohup aşiretinin kaçırdığını, İmadiye'ye götürülmeye çalışıldıklarını; fakat Aşağı Tiyari bölgesinde Hoşabe'nin duruma müdahale etmesiyle serbest kaldıklarını belirtmişti. Ayrıca isyankar Nasturilerin arasında İngiliz üniformaları askerlerin bulunduğu belirtilmişti. 

   Musul Sorunu'nun Cemiyet-i Akvam'a bırakılmasının hemen ertesi günü bu olayların patlak vermesi, İngilizlerin neyi amaçladıklarını göstermesi bakımından önemlidir. Haliç Konferansında Nasturiler adına Hakkari'yi isteyen İngilizler, istediklerini alamayınca, klasik yollarını tercih etmişlerdi. Zaten doğuyu Ermeni eyaleti, Hakkari'den Mardin'e bölgeyi Nasturiye eyaleti olarak gören ve bu planlarını I. Dünya Savaşı'ndan beri cebinde tutan bir İngiltere; Ermenileri kullandığı gibi bağımsızlık vaatleriyle Nasturileri de kullanıp oradan oraya sürüklemişti. İngiliz ve Amerikan misyonerleri, Tanzimat döneminden itibaren bölgede cirit atıyor; Hindistan- Avrupa arasındaki en kısa karayolunun buradan geçtiğini tespit ediyor; burada yaşayan Nasturiler'i ise köy köy tespit ediyordu.

  Türkiye Cumhuriyeti, Nasturiler içindeki isyankar grubun 8 bin civarında olduğu, bunların bin kadarının da silahlı olduğunu tahmin ederek yapılması gerekenler için hazırlıklara başladı. Genelkurmay Başkanlığı, 7. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa'yı isyanı bastırmak için görevlendirdi. Ayrıca bölgedeki Ağa Simko'dan da destek alınacaktı. 12 Eylül'de harekat başladı. 17 Eylül'de Türkiye, İngiltere'nin Nasturileri kulllanarak Türk topraklarını taciz ettikleri gerekçesiyle, Cemiyeti Akvam'da (Milletler Cemiyeti) bir nota verdi. 21 Eylül'de ise İngiltere'ye sert bir ültimatom verildi. Zira Türkiye, yaptığı harekat planında Musul'a kadar gitmeyi, İngilizleri oradan çıkarmayı düşündü. İngiltere, asilere yardım amacıyla uçaklarla Türk mevzilerine saldırı düzenledi. Bu sırada Türk harekatı nedeniyle, isyancı Nasturi grup bölgeden kaçmaya başladı. 2 Ekim'de Zap'ın doğusu arındırıldığından,  fiilen Hakkari harekatı son buldu.

   Hem Lozan'da hem Musul Sorununda zaman kazanmak amacıyla Nasturileri kullanan İngiltere, Cemiyet-i Akvam'daki diplomatik gücüyle birlikte zaman kazanmayı bildi. Sonrasında diğer oyunu olan Şeyh Sait İsyanı'nı tezgahladı. 1926 Ankara Anlaşması ile Türkiye Musul'u bırakmak zorunda kalınca da asıl emeline ulaşmış oldu. Musul mücadelesinde Nasturi Ayaklanması İngilizlere yardımcı oldu. Nasturiler ise bir oraya bir buraya savrulduklarını ve İngiliz oyununa geldiklerini fark ettiler.

Derleyen: Ali ÇİMEN

Ayrıca BKZ.→Nasturi Ayaklanmasını Bastıran Komutan Cafer Tayyar Paşa
http://www.sessiztarih.net/2020/06/nasturi-ayaklanmasini-bastiran-komutan.html

Ayrıca BKZ→Musul Sorunu ile ilgili Tüm Olaylar (Kronolojik Sıra ile)
http://www.sessiztarih.net/2020/06/musul-sorunuyla-ilgili-olaylar.html


KAYNAKÇA:

Deniz BAYBURT, ''Lozan Barış Anlaşması ve Musul Meselesi Görüşmelerinde Nasturilerin Durumu'', Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt XII, Sayı:45, 2010, s.20-24.

Yukarıda adı geçen makaleye genel ağ üzerinden ulaşmak için BNZ.↴

 http://static.dergipark.org.tr/article-download/imported/5000003164/5000003684.pdf?

 
→Dr. Bilâl N. ŞİMŞİR, ''Musul Sorunu ve Türkiye-İngiltere-Irak İlişkileri'', Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt XXI, Kasım 2005, Sayı 63, s.859-916.

Yukarıda adı geçen makaleye genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.

   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl