Ana içeriğe atla

Küçük Asya Felaketi Nedir?

   15 Mayıs 1919'dan itibaren işgal ettikleri Anadolu'ya ''Küçük Asya, işgale ''Küçük Asya Seferi'', işgal  ordularına ''Küçük Asya Ordusu'' diyen Yunanlılar; Başkomutan Mustafa Kemal önderliğinde TBMM ordularına karşı Sakarya, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşı'nda bozguna uğrayıp Küçük Asya'yı terk etmeleri durumuna da ''Küçük Asya Felaketi'' dediler.

   15 Mayıs 1919'dan 9 Eylül 1922 tarihine kadar Batı Anadolu'dan itibaren geniş bir işgale kalkışan Yunanlılar, Megali İdea hayallerine ulaşmak için uğraş verdiler. Bu sırada  İzmir Metropoliti Chrysostomos, bir yandan karaya çıkan Yunanlı askerleri takdis ederken öte yandan da "Helen evlatlarım, Bugün İsa’nın en büyük mucizesine tanık oluyoruz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı dökerek içerseniz o kadar sevaba gireceksiniz! Ben de bir bardak Türk kanı içerek onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım! Bütün azizler sizinledir." demişti.  

   Megali İdea fanatiği Hrisostomos Kalafatis'den bu sözleri Türklere olan büyük bir nefretin işaretidir. Yunanlılar İzmir'e çıktıkları günden denize atladıkları güne kadar Anadolu'da köyler basıp kadın, çocuk, ihtiyar demeden günahsız insanları katletti. Savaşı kaybettiklerinde geriye doğru kaçarken bile geçtikleri yerleri yakıp yıkmaktan  geri kalmadılar. Küçük Asya'da medeni bir yapı oluşturacaklarını iddia edenlerin baskıyı ve zorbalığı kolonicilik döneminden beri terk etmedikleri belliydi.

   Ankara'ya 50 kilometre mesafedeki Polatlı'ya kadar ilerleyen Yuananlılar 22 gün 22 gece süren Sakarya Melhame-i Kübrası (Sakarya Savaşı- Kan Deryası) ile bozguna uğradılar. Yunan ilerleyişi, taarruzu sona ermişti. 26 Ağustos 1922'de ise Türk ordularının Yunan ordularını İzmir'e kadar kovalayacağı, 9 Eylül'den sonra Anadolu'da Yunan ordusu diye bir şey bırakmayacağı Büyük Taarruz ile Yunan Küçük Asya Ordusu imha oldu. Bu olaya ise Küçük Asya Felaketi ( Mikra Asiatiki Katastrof ) denildi. Çünkü Megali İdea hayalleri yıkıldı. Kan içmek isteyen Hrisostomos ise yaptıklarının cezasını acı bir biçimde ödedi.

   Yunanlılar bu olaydan tarih kitaplarında ''Küçük Asya Felaketi'' diye bahseder. Her yıl Eylül ayında başta Metropolitan Kilisesi olmak üzere Türkiye'den göçen Rum derneklerinin de katkılarıyla ''Küçük Asya Felaketi'' Anma Etkinlikleri düzenlenir. Faaliyetlerde bulunan göçmenler Türk- Rum nüfus mübadelesi ile göçen Rumlardır. Hatta bu törenlerde Küçük Asya Felaketi, sözde kendilerine yapılmış olan  soykırım diye nitelenir. Hatta Ermenilere, Süryanilere de kendileri ile birlikte soykırım yapılmıştır.

   Yunanlıların, Anadolu'da yaptıkları zalimlikleri kabul etmeyerek, Megali İdea acısıyla ve bu ideali yaşatmak amacıyla bu törenleri düzenlemeleri; emperyalizmin onları nasıl kullanıp bir tarafa attıklarını görmelerine engeldir. Denize onların atlamasını sağlayan temel neden emperyalist politikalardır. Halklar, eğer kardeşçe yaşamayı arzu ediyorlarsa pis emperyal siyasetin ve yoz dinciliğin milliyetçilik fikirlerine şırınga dayamalarına izin vermemelidir.

Küçük Asya Neresidir? →Ayrıca BKZ.↴

Yazan: Ali ÇİMEN

Küçük Asya Felaketi


Kaynakça:

→Prof. Dr.Recep AKDUR, ''Küçük Asya Felaketi'', Bütün Dünya Dergisi, Eylül 2019.

Genel ağdan ulaşmak için BKZ.↴









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl