Ana içeriğe atla

Haliç Konferansı (1924) Nedir?

   Musul Sorununu konuşmak üzere 19 Mayıs 1924'te Türkiye ile İngiltere arasında İstanbul'da yapılan konferansa Haliç Konferansı (İstanbul, Tersane) denir. Konferans heyetlerine, Türkiye adına TBMM Başkanı, İstanbul milletvekili Ali Fethi (Okyar) Bey, İngiltere adına Irak Yüksek Komiseri Sir Percy Cox başkanlık yapmıştır. Kasımpaşa'da eski Bahriye Nazırlığı  binasında yapıldığı için Haliç Konferansı denilmiştir.

       Lozan'da çözüme kavuşmayan ve sonraya bırakılan sorunlardan biri Musul Sorunu idi. Türkiye-Irak sınır sorunu ya da Musul Sorunu, Lozan'da dokuz ay içerisinde Türkiye ile Irak'ın mandası Büyük Britanya arasında yapılacak görüşmelere bırakılmıştı. Bu süreçte gelişme olmazsa sorun Milletler cemiyeti'ne götürülecekti.

    Lozan'a sadık kalınarak Haliç'te görüşmeler başladı. Türkiye Süleymaniye, Kerkük ve Musul'un kendi sınırları içerisinde kalmasını istiyordu. Hatta böyle bir sınır tanımı yapılırsa buradaki petroller için İngiltere'ye ortaklık verilmesi de plan dahilindeydi. Bölgenin coğrafi, tarihi, siyasi, demografik gerekçelerden dolayı kendisine bağlanmasını istiyordu. Zaten Lozan'da bölgenin Türk ve Kürt nüfusa sahip olduğu İngilizler tarafından da kabul  edilmişti. Fethi Bey, bu iki unsurun kardeş olduğunu ve bir toplumun parçası olduğunu Haliç'te de karşı tarafa iletmişti. 

   İngiltere Musul konusundaki sert tutumundan vazgeçemiyordu. İngiltere'de Ocak 1924'te Lloyd George hükümeti düşmüş, Lord Curzon Dışişleri Bakanlığını bırakmış, Ramsay Mc Donald liderlğinde İşçi Partisi hükümeti kurulmuştu. Böyle bir değişime rağmen İngiliz hükümetinin sert politikası milim oynamıyordu. Hatta Sir Cox, Lozan'daki İngiliz diplomatlardan daha da ileriye gitti. Irak sınırlarına Musul ile birlikte Hakkari'yi de istedi. Amaçları Hakkari'de bir tampon Nasturi Devleti kurmaktı. Bu durum işleri çıkmaza sokmak demekti. Çünkü İngilizler böyle yaparak sorunu daha güçlü olduğu Milletler Cemiyetine götürmek istiyorlardı. Bu da İngilizlerin planıydı.

   Ortaya çıkan durum ile Tersane (Haliç) Konferansı çıkmaza girdi. 5 Haziran 1924'te konferans sonuç alınamadan dağıldı. Türkiye görüşmelerin sürmesini talep etti. İngilizler ise her zaman yaptıkları bir oldu-bitti ile masadan kalkıp sorunu tek taraflı olarak 6 Ağustos 1924'te Milletler Cemiyeti'ne götürdü. Hemen bir gün sonra Hakkari'de Nesturi (Nasturi) İsyanının patlak vermesi ise kayda değerdi.

Ayrıca BKZ. Nasturi İsyanı Nedir?



Derleyen: Ali ÇİMEN






Kaynakça:

Dr. Bilâl N. ŞİMŞİR, ''Musul Sorunu ve Türkiye-İngiltere-Irak İlişkileri'', Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt XXI, Kasım 2005, Sayı 63, s.859-916.

Yukarıda adı geçen makaleye genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.

Dç. Dr. Ercan KARAKOÇ, ''Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi II Atatürk Dönemi Dış Politikası: Lozan Antlaşmasıyla İlgili Konular, İngiltere ile Musul Sorunu'',İstanbul Gelişim Üniversitesi. adlı ders notlarından yararlanılmıştır. Bu kaynağa genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl