Ana içeriğe atla

Gediz Taarruzu Nedir?

   24 Ekim 1920'de, Batı Cephesi Komutanı (Eski adı Batı Cephesi Kuvay-ı Milliye komutanlığı) Ali Fuat Paşa'nın emrindeki tüm birliklerle Yunanlılara karşı giriştiği fakat çeşitli nedenlerle olumlu ve net sonuç alamadan geri çekildiği taarruza Gediz Taarruzu denir. Gediz taarruzunda gereken sonucun alınamaması sebebiyle Kuvay-ı Milliye'den düzenli orduya hızlı bir biçimde geçilmesi zorunluluğu arz etmiştir.  

Konu hakkında ÖZET bilgi için BKZ.↴
   
  Yunan Kuvvetleri, Milne Hattı'nı geçerek 22 Haziran 1920'de başlattığı ileri  harekat ile Haziran sonunda ve Temmuz başında Balıkesir ve Bursa'yı ele geçirdi. Bu sırada Ankara'da, mecliste çok sert tartışmalar çıktı. Sıranın önce Eskişehir'de sonra Ankara'da olduğu ve meclisin Sivas'a taşınması gerektiği bile konuşuldu. Meclis başkanı Mustafa Kemal (Atatürk) Bey, ordunun iç isyanlarla uğraştığını, Yunanlıların bunu fırsat bilip geldiklerini, endişeye paniğe gerek olmadığını belirtti. ''Müdafa-i Milliye demek, ordu demektir'' diyerek sorunu başka noktalarda arayacaklarını belirtti. Bu sırada Yunan kuvvetleri Ağustos ayı sonlarında Uşak'a doğru gelince Türk birlikleri Eskişehir'e kadar çekildi. Düzenli Yunan ordusunu düzensiz Türk milis birlikleri (Kuvay-ı Milliye) ancak oyalıyor; fakat düşman toplanıp geldikçe, misli güçler sürekli geriliyordu. Olaylar yaşanırken Ali Fuat Paşa'nın Gediz Taarruzu fikri ortaya kondu.

   Önemli askeri stratejik yollar üzerine kurulmuş, Kütahya-Uşak-Simav yöreleri ile bağlantısı bulunan bu kritik önemdeki kasaba da Yunan işgaline girmişti. Kış bastırmadan buraya bir saldırı (taarruz) yapılmalıydı. Bu taarruzda Ali Fuat Paşa'ya Çerkez Ethem'in Kuvay-ı Seyyare Birlikleri de eşlik edecekti. Fakat bu saldırıya Genelkurmay Başkanı İsmet Bey muhalifti. Acele edilmemesini, taarruzda başarı şansının şu an için düşük olduğunu belirtti. Yunan Ordusu silah, asker teçhizatı güçlü ve sistemli hareket eden bir yapıdaydı. Türk ordusu ise henüz yeni kuruluyordu ve taarruz edecek deneyimi yoktu. Ayrıca bölgedeki milis güçler cephe komutanlığının otoritesine tam anlamıyla uymayacaktı. Başta Ali Fuat Paşa ve Çerkez Ethem ile grup ve fırka komutanları taarruzda hem fikirdi. İsmet Bey,  yaptığı toplantıda bu fikir birliğini görünce ikna oldu ve gönülsüzce taarruza karar verildi.

   Gediz Taarruzu, 24 Ekim 1920'de sabah 06.00'da yoğun sis altında topçu ateşiyle başladı. 11. fırka ve 61. fırka, düşman karşısında geri çekildi. Saldırırken savunma durumuna geçmişlerdi. Yoksa büyük kayıplar verebilirlerdi. Çerkez Ethem lideri olduğu kendisine bağlı kuvay-ı milliyecilerden oluşan I. Kuvay-ı Seyyare Birliği ise çarpışmaya girmedi. Aynı günün gecesi Ali Fuat Paşa, tüm birliklere geri çekilme emri verdi. Yunanlılar ise Türklerin yeniden saldıracağı düşüncesiyle Gediz kasabasından çekildi. Bu durumdan da Türk kuvvetlerinin hemen haberi olmadı. Bir gün sonra gelen haberle Gediz'e girildi. İki Türk fırkası bu muharebede 12 subay, 156 er şehit verdi. 

  Ali Fuat Paşa, savaşı kazandıkları bilgisini ulaştırdığı gün ise Yunanlılar boş durmamış, İnegöl ve Yenişehir'i işgal etmişti. Mecliste sevinç varken bir taraftan çatışmalar devam ediyordu. Çerkez Ethem birlikleri 27 Ekim'de 13. Yunan Fırkası'na Hamidiyehanı bölgesinde taarruz etti. Çerkez Ethem'e 61. Türk Fırkası'nın 190. Alayı eşlik etti. Şiddetli çatışmalar sonucu alay geri çekilince, Çerkez Ethem birlikleri de geri çekildi. Kuvay-ı Seyyare'nin düşman mevzilerinden çok fazla geriye çekilmesi 61. Türk Fırkası'nı yalnız bıraktı. Ali Fuat Paşa Ethem Bey'e ulaşamıyordu. Birliğin ne kadar çekildiği hakkında bilgi alamıyordu. Ortada olan ise önce Gediz'de sonucu ve başarısı net olmayan taarruz girişimleri, sonra Hamidiyehanı'ndaki başarısız saldırılardı. Üstüne 31 Ekim günü Yunan kuvvetleri Gediz'e saldırıya geçti. Türk birlikleri geri çekilmek zorunda kaldı. Böylece Yunanlılar bir hafta önce boşalttıkları Gediz'e tekrar girdiler. 1 gün sonra Yunan komutanlığı birliklere kışlık yerlere çekilme emri verince, Yunan 13. Fırkası 12 Kasım 1920'de Gediz kasabasını tekrar boşalttı. Türk birlikleri de tekrar yöreye girdi. 

   Atatürk, Nutuk'da Gediz Taarruzu ile ilgili olarak; Gediz'de bütün askeri kuvvetleri toplayarak başarı elde edilebileceğini fakat bu başarının geçici ve sınırlı olacağını, orduyu yıpratacağını belirtir. Düşman ordusunun karşısında henüz daha tam olarak kurulup düzene sokulmuş bir Türk ordusu yoktu. Düşman kuvvetleri daha üstün durumdaydı. Batı cephesi memleket için ölüm kalım meselesiydi; bu yüzden çok özel ve sınırlı düşüncelere kapılıp hareket edilmemeliydi. Atatürk, ordunun yıpranması halinde büyük bir Yunan taarruzu karşısında büyük bir yenilgi olacağını da belirterek, anlatmaya devam etmiştir. Atatürk, bu taarruz neticesinde Batı Cephesinde genel bir yenilgi anlamı olduğunu belirtmektedir.

    Nitekim Yunan orduları daha düzenli birlikler ile Yenişehir ve İnegöl'ü işgal ettikten sonra Uşak üzerinden taarruza geçmiş; Dumlupınar'ın ilerisindeki Türk birliklerine saldırmış; Türk birlikleri Dumlupınar sırtlarına çekilmişti.

  Türk askeri birliklerinin yaptığı 24 Ekim taarruzu sonuçsuz kalmış, üstüne takviye yapılan Yunan birlikleri Batı Anadolu'da yeni işgallere girişmişti. Gediz, Yunanlıların kasabayı boşaltması üzerine ele geçirilmiş; hem de bu durum iki kere tekrarlanmış; Yunanlılar Gediz'e yaptıkları taarruzla Türk birliklerini Gediz'den çıkartmıştı. Yunan ordularının kışlık yerlere çekilme emriyle Gediz kasabasından çıktıkları ve tekrar Türklerin bölgeye hakim olduğu görülmüştü. 

  Türklerin, bu sonuçsuz taarruz girişimi; düzensiz, disiplinsiz ve otorite tanımaz Kuvay-ı Milliye birliklerinin dağıtılması ve düzenli orduya geçilmesi için kanıt teşkil etti. Düzenli orduya geçiş işleri hızlandırıldı. Kuvay-ı Milliye lağvedildi. Ayrıca Ali Fuat Paşa Batı Cephesi Komutanlığından alınarak Moskova Büyükelçiliğine görevlendirildi. 10.11.1920'de cephenin yeni komutanı İsmet Bey oldu. Cephenin güney tarafına ise Refet Bey görevlendirildi. Anadolu Milli Mücadele Hareketi henüz askeri olarak yeterli seviyeye çıkmamıştı; çıkması için mücadeleye devam edilmesi elzemdi.

Derleyen: Ali ÇİMEN


Batı Cephesi-Gediz- Yunan Piyadeleri


Kaynakça:

→M. KEMAL ATATÜRKNUTUK(1919-1927)Atatürk Araştırma Merkezi-(Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ, Yıl: 2000, s.338-341.


→Dr. Ayfer ÇELİK, ''Gediz Taarruzu 24 Ekim 1920'', Atatürk Araştırma Merkezi, Cilt: VII, Sayı:21, Temmuz 1991, s. 581-589.

 Yukarıdaki makaleye genel ağdan ulaşmak için BKZ.↴
https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/Ayfer-%c3%96Z%c3%87EL%c4%b0K-Gediz-Taarruzu.pdf

→Yrd. Doç. Dr. Murat BURGAÇ, ''Gediz Taarruzu ve Sonuçlari'', History Studies, C. 10, Sayı:1, 2018, s. 49-60.

Yukarıdaki makaleye genel ağdan ulaşmak için BKZ.↴
http://www.historystudies.net/dergiayrinti/gediz-taarruzu-ve-sonuclari_1000






   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hicrî Takvim Miladi Takvime Nasıl Çevrilir?

Örnek: Hicrî 1431 yılını Miladi Takvime Çevirme Aşamaları: I. Aşama : 1441 Hicrî yıl 33 sayısına bölünür. Çünkü 1 Hicri yıl yaklaşık 354 gündür. Hicrî takvim kamerî, yani aya dayalı düzenlenir. Güneşe dayalı düzenlenen Miladi Takvimde ise 1 miladi yıl yaklaşık 365 gündür. İki takvim arasında bir yıllık sürede 11 günlük fark görülür. Bu fark toplamda her 33 yılda 1 yıl olmuş olur. 1431/ 33 = 43,36...→ yaklaşık 43. Böylece 33 yılda 1 yıllık farktan 1431 yılda kaç yıl fark olduğu ortaya çıkar. II. Aşama :  Yukarıda çıkan sonuç, Hicri yıldan çıkarılır. 1431-43= 1388 Böylece Hicri Takvimin Miladi takvim ile arasındaki fark düzeltilmiş oldu. III. Aşama : Yukarıda çıkan sonuç yıl farkı alınmış hicri tarihtir. Son olarak bu sonuca iki takvim arasında 622 yıl farkı eklenir. Hicrî Takvim başlangıcı, İslam Dini Peygamberi Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye Hicreti olayıdır. Bu olay Miladi 622'de olmuştur. 622 rakamı   iki takvim arasındaki yıl farkı

Tevaif-i Mülük Devletler Ne Demektir?

   Abbasi Devleti'nin (750-1258) merkezi otoritesinin zayıflaması ve Abbasiler'e bağlı yöneticilerin (Emir'ül Umeralar) kendi bölgelerinde bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile ortaya çıkan feodal devletlere Tevaif-i Mülük Devletler denir. Tevaif'ül Mülük Devletler, Abbasiler'in çözülmesine ve parçalanmasına zemin hazırlamıştır.  Ayrıca BKZ. → Emir'ül Umera Nedir? ↴ http://www.sessiztarih.net/2014/08/emirul-umera-nedir.html Tevaif-i Mülük Devletler    şunlardır: * Mısır 'da; - Tolunoğulları (Mısır'da kurulan ilk Türk- İslam Devleti) - İhşitler (Akşitler) (Mısır'da kurulan 2. Türk-İslam Devleti) Ayrıca BKZ. → Hicaz'a egemen olan ilk Türk devleti ↴ http://www.sessiztarih.net/2014/05/hicaza-egemen-olan-ilk-turk-devleti.html - Fatimiler (Şii Arap Devleti) * İran 'da; - Tahiriler - Saffariler - Büveyhoğulları * Horasan 'da; - Samanoğulları * Kuzey Afrika 'da; - Ağlebiler - İd

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay