Ana içeriğe atla

Gediz Taarruzu Nedir? (Özet)

   24 Ekim 1920'de Ali Fuat Paşa liderliğinde Batı Cephesindeki Türk askerleri ve milis güçlerinin Gediz yöresinde yaptığı sonuçsuz ve genel anlamda başarısız kalan taarruz girişimlerine Gediz Taarruzu denir. 

    Batı Anadolu'da ilerleyen Yunan birliklerine karşı Gediz'de taarruza kalkmak isteyen Ali Fuat Paşa ve Kuvay-ı Seyyare lideri Çerkez Ethem, Türk genelkurmayının olumsuz tavrına rağmen kendilerini ikna ederek saldırı planları hazırlayıp saldırı girişimlerinde bulundular. 24 Ekim'de Gediz kasabasını almak için taarruza geçen Türk birlikleri Yunanlılar tarafından geri püskürtüldü. Çerkez Ethem birlikleri ise taarruza katılmadı. Türklerin yeniden saldıracağı düşüncesi ile Yunanlılar kasabadan çekildi. Türk milis güçleri kasabaya girdi. Bir hafta sonra düzenli Yunan birlikleri, karşı taarruz ile Gediz'i yeniden işgal ettti. Merkezden gelen emirle kışlıklara çekilmesi gereken Yunan birlikleri Gediz kasabasını tekrar boşalttı. Tekrar Türk güçleri kasabaya girdi.

   Gediz Taarruzu, Ali Fuat Paşa'ya göre kısmen başarılı olmuştu. Fakat Atatürk ve Türk genelkurmayı haklı çıktı. Çünkü  tam hazır olmayan bir ordu ve otorite altına girmek istemeyen Kuvvay-ı Milliye birlikleri ile yapılan bu taarruzlar sonuçsuz ve sınırlı kalmış; toplanan Yunan birlikleri ilerleyişlerini tüm cephede sürdürüp işgallere devam etmiş; Türk birliklerini Dumlupınar sırtlarına kadar sürmüştü. 

    Gediz Taarruzu sonucunda; otorite tanımayan ve disiplini olmayan Kuvay-ı Milliyecilerin lağvedilmesi gerektiği, düzenli ordu hazırlıklarının daha hızlı bir biçimde tamamlanması ve ordunun disipline edilmesi gerektiği görüldü. Batı Cephesinden alınan Ali Fuat Bey, Moskova büyükelçiliği görevine verildi. Batı Cephesi Komutanlığına ise İsmet Bey atandı. Batı cephesinin güney kesimine de Refet Bey atandı. Çerkez Ethem ve birlikleri ise destek olmak yerine köstek olmayı tercih edeceklerdi.

Gediz Taarruzu Nedir? Ayrıntılı Bilgi ve Kaynakça için BKZ.↴

Derleyen: Ali ÇİMEN 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl