Ana içeriğe atla

1926 Ankara Anlaşması Nedir?

    Türkiye ile Birleşik Krallık (İngiltere) ve onun mandası Irak arasında 5 Haziran 1926'da Ankara'da imzalanan ve Musul'un Irak sınırlarına dahil edilmesinin kabul edildiği anlaşmaya 1926 Ankara Anlaşması denir.

    Lozan Barış Anlaşmasında, Musul Sorunu çözümlenemedi. Bu yüzden daha sonra Türk-İngiliz ikili görüşmelerine bırakıldı. Haliç Konferansı'nda İngiltere çözüme ulaşmak istemedi. Bu sırada Hakkari'de Nasturi Ayaklaması'nı kışkırtıp; Türkiye'nin bir iç sorunla uğraşmasını fırsat bilerek sorunu Milletler Cemiyeti'ne götürdü. Türkiye'nin henüz üye olmadığı Milletler Cemiyetinde yüksek diplomatik gücü olan İngiltere, sorunun çözümünü kendi lehine çevirmeyi başardı. Halkın büyük çoğunluğu Müslüman ve Türk olan Musul'da bir halk oylaması isteyen Türkiye'nin teklifi cemiyet bünyesinde İngilizlerin baskısı ile kabul edilmedi. Cemiyetin yön tayini belli olmuştu. Musul İngiliz tarafına teslim edilecekti. Türkiye'nin bundan sonra alacağı tutum; askeri hazırlıklar yapıp Musul'a girmek olacaktı. Fakat İngilizler bu sefer Şeyh Sait tezgahını sundular. 13 Şubat 1925'te, Türkiye Musul ile uğraşırken ilk büyük çaptaki bu iç isyanla, Şey Sait İsyanı ile burun buruna geldi.

   Cemiyetin Musul ile ilgili oluşturduğu komisyon, Eylül 1925'te Musul'un Irak'ta kalmasını tavsiye etti. 16 Aralık 1925 tarihli cemiyet toplantısında da bu karar kabul edildi. Yeni kurulan, büyük ve tarihi savaşlardan çıkmış bir toplum için büyük bir isyanla ve Musul askeri harekatı ile uğraşmak külfet ve toplumsal sorunlar doğuracaktı. Türkiye bu riski göze alamazdı. İsyanı bastırdı. Daha gerçekçi ve akılcı çözümler üretmeye çalıştı.

   5 Haziran 1926'da ''Türkiye ile İngiltere ve Irak Arasında Türk-Irak Sınır ve iyi Komşuluk ilişkileri Anlaşması'' Ankara'da imzalandı. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Aras) Bey, ''Bağrımıza taş basarak Musul'u bırakmaya razı olduk'' diyerek, durumu özetliyordu.

   Türkiye adına Tevfik Rüştü Bey, İngiltere adına Sir Ronald Sharl Lindzey, Irak adına Nuri Sait Paşa'nın imzaladığı  anlaşma gereğince;

→Musul, Irak sınırları içerisine bırakıldı.

→Türkiye'nin Musul petrollerinden 25 yıl boyunca % 10 pay alması kararlaştırıldı. Anlaşmada karşı taraflar, Türkiye'nin isterse bu payını beş yüz bin lira karşılığında topluca alabileceğini belirttiler. Türkiye, sonraki bir düzenleme ile İngiltere'den aldığı beş yüz bin lira karşılığında bu haktan vazgeçti.

→Her iki tarafın 75 kilometre derinliğindeki toprakları ''sınır bölgesi'' sayıldı. Her iki tarafta bu bölgede güvenlik sağlayacaktır. Adi suçlar ile yağmacılık ve eşkiyalık yapanlara, eylemler içinde olanlara karşı bölgede güvenlik sağlanacaktı.

→Anlaşma on yıl sürecekti. 1936'da İngiltere olmadan Türkiye ve Irak anlaşmanın süresini uzattı.

→Irak'a katılmayı sindiremeyen bölgedeki Türkmen halkına, anlaşma çerçevesinde iki ay gibi kısa bir sürede Türk vatandaşlığına geçme hakkı tanındı. Türkiye'ye katılmak isteyen Musul Türkmenlerinin eylemlerinin affedilmesi ve Türkmenlerin güvence altında olmaları sağlandı


DİKKAT→ Türkiye-İngiltere- Irak arasında imzalanan 5 Haziran 1926 Ankara Anlaşması ile 
Türkiye- Fransa arasında imzalanan 20 Ekim 1921 Ankara Anlaşması isim benzerliği nedeniyle birbirine karıştırılmamalıdır. 1921 Ankara Anlaşması için BKZ.↴ 
http://www.sessiztarih.net/2020/06/1921-ankara-anlasmasi-nedir.html

Derleyen : Ali ÇİMEN


Resmi Gazetede (Ceride-i Resmiye) Yayımlanmış Anlaşma Metni





Kaynakça:

Dr. Bilâl N. ŞİMŞİR, ''Musul Sorunu ve Türkiye-İngiltere-Irak İlişkileri'', Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt XXI, Kasım 2005, Sayı 63, s.859-916.

Yukarıda adı geçen makaleye genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.


Dç. Dr. Ercan KARAKOÇ, ''Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi II Atatürk Dönemi Dış Politikası: Lozan Antlaşmasıyla İlgili Konular, İngiltere ile Musul Sorunu'',İstanbul Gelişim Üniversitesi. adlı ders notlarından yararlanılmıştır. Bu kaynağa genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.













   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl