Ana içeriğe atla

Kuleli Olayı Nedir?

  Osmanlı sultanı Abdülmecid'i tahttan indirerek yerine Abdülaziz'i tahta çıkarmak amacıyla yapılan darbe girişimine Osmanlı tarihinde Kuleli Olayı denir.

   Olayın davasının görüldüğü yerden adını alan Kuleli Olayı, darbe girişimini gerçekleştiren ekipten bir kişinin ihbarı ile ortaya çıkarıldı. 13 Eylül 1859'da Serasker Rıza Paşa, Sultan Abdülmecid'in huzuruna çıkar. Cuma selamlığı sırasında Kılıç Ali Paşa camiisinde kendisine suikast düzenleneceğini bildirir. Padişah, bu durum karşısında suikastı tertipleyen kişileri tutuklatır. Dönemin önemli askeri yetkililerinden Şeyh Ahmet, Cafer Dem Paşa, Hüseyin Daim Paşa, muhallebici Erzurumlu Mehmet, Tophane-i Amire katiplerinden Arif Bey gibi isimlerin bulunduğu bir çok kişi tevkif edilir (tutuklanır). Tutuklanan askerler Seraskerat Dairesi'ne götürülürken diğer sanıklar Kuleli Askeri Lisesi'ne götürülür. Yargılama Kuleli Askeri Lisesi'nde yapılır. Olay da adını buradan almıştır.

  Tutuklanan 41 civarındaki isim, Şeriatı Tutma Cemiyeti ya da Fedailer Cemiyeti adıyla anılan örgütün üyeleriydi. Dava sonucunda 5 idam cezası ile birlikte bir çok müebbet hapis ve sürgün cezası çıktı. Sanıklardan Cafer Dem Paşa, yargılanmaya götürülürken kendini denize atmak suretiyle intihar etmişti. Vefatı nedeniyle hakkındaki idam kararı gıyaben verildi.  Sultan Abdülmecit, çıkan idam kararlarını daha sonra müebbet hapse çevirmişti.

  Darbecilerin amaçları kesin olarak bilinmemekle birlikte ortaya çıkan ortak yorum; 1856 Islahat Fermanı ile gayrimüslimlere birçok hak tanınmasına bir tepki hareketi olarak adlandırılmaktaydı. En azından görüntü böyleydi. Dönemin önemli aydınlarından Namık Kemal ve Şinasi, yargılamanın hukuksuzluğuna vurgu yapmıştı. Osmanlı'da şaşkınlığa neden olan bu darbe girişimi, başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Fakat dönemi inceleyen tarihçiler, özellikle yabancı yazarlar (Engelhardt, İngiliz ajanı Vambery) Kuleli Olayı'nı ilk meşrutiyet çabaları olarak nitelemiştir.

Derleyen: Ali Çimen

Yorumlar

  1. Takvim-i Vekayi'den:“Halk arasında kargaşalık çıkarıp kanun ve düzeni bozmak ve kan dökmek gibi türlü alçaklıklara girişmeye kararlı bir ittifak karşısındayız. Bunlar fesat tuzaklarına düşürmek istedikleri hafif beyinlileri aldatmak için ‘Bizimle beraber şu kadar bin adam ile devletin tepesindeki yöneticiler ve medrese hocalarından çok sayıda kişi var’ diyerek türlü yalan ve iftiraları atmaktan çekinmemektedirler. İşte tasarladıkları darbenin zamanında haber alınmasıyla devlet ve milleti bu büyük fitneden korumak mümkün olmuştur...”

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl