Ana içeriğe atla

Atatürk'ün Kardeşleri Kimlerdir?

Atatürk'ün Kardeşleri

Fatma, Ahmet, Ömer, Makbule ve Naciye Atatürk'ün kardeşleriydi. Mustafa Kemal'in anne ve babası; 1839 doğumlu Ali Rıza Efendi ile 1857 doğumlu Zübeyde Hanım 1870 ya da 1871'de evlendi. 6 çocukları oldu. 

Bunlar: Fatma (1871/1872- 1875), Ahmet (1874-1883), Ömer (1875-1883), Mustafa (Kemal Atatürk) (1881-1938), Makbule (Boysan, Atadan) (1885- 1956), Naciye (1889- 1901) Mustafa Kemal'in kardeşlerinden Fatma, dört yaşındayken, Ahmet dokuz, Ömer sekiz yaşlarında difteri (kuşpalazı) hastalığından vefat etti. Difteri, o yıllarda Rumeli'yi kasıp kavuran bir hastalıktı. Kimi kaynaklarda kardeşlerinin ölümü, çiçek hastalığı olarak  belirtilmekteydi. Atatürk'ün en küçük kardeşi ise on iki yaşında hayata gözlerini yumdu.

Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesi'nden itibaren yakın arkadaşlık yaptığı Fuat Bulca'ya bir gün şunları anlattı: ''Kardeşlerim arasında en sevdiğim Naciye'ydi. Çocuk yaşının üstünde hisli ve öğrenmeye meraklıydı. Ben Harbiye'ye giderken kitaplarımı istemişti. Annemden onu okutmasını istemiştim. Ne ablam Fatma'yı, ne ağabeylerim Ahmet ve Ömer'i hatırlıyorum. Son ikisi aynı yıl, 1883'te ben iki yaşındayken ölmüşler. Naciye, annem gibi sarışın, mavi gözlü, duru beyaz tenli idi. Tipik bir yörük kızıydı. Makbule'ye hiç benzemezdi.


Kaynak: Yrd. Doç. Dr. Ali Güler, Sarı Mustafam, Truva Yayınları, İstanbul, Kasım 2010, S. 116.

Hazırlayan: Ali ÇİMEN

Yorumlar

  1. tarihi hep yanlis atlatdilar yillardir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atatürk'ün, 4 ilâ 12 arasında muhtelif yaşlarda vefat etmiş olan 4 kardeşinin adlarının okul kitaplarında yer almaması, kayda değer bir eksiklik değildir. Ancak, 1940'lı-50'li yıllardan itibaren yayınlanan pek çok kitapta bu isimler zaten yer alıyordu! Anlamıyorum, Atatürk hakkında kim neyi sakladı da bundan memleket zarar gördü acaba? Birileri, mal bulmuş Mağribi gibi böyle bir konu üzerinden hangi amaca doğru yol aldıklarını zannediyor acaba?

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl