Ana içeriğe atla

Ostpolitik Stratejisi

  Almanca Doğu politikası demektir. Soğuk Savaş Döneminde Federal Almanya dış politikasında; sosyal demokrat Willy Brandt'ın şansölye seçilmesi ile birlikte Hallstein politikasını tamamen terk edip, Doğu bloğunda olan ülkeler ile yumuşama ve diyalog dönemini başlattığı politikaya verilen addır.



  Federal Almanya'nın (Batı Almanya-Almanca: Bundesrepublik Deutschland)  ilk şansölyesi (Başbakan) Adenauer döneminde (1949-1963) Batı Almanya, Transatlantikçi (Batıcı) politikalar ile Doğu Bloğu ve Sovyetler karşısındaki grupta yer aldı. Avrupalılaşma ve Batı Avrupa ile Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu bağlamında birleşme sürecinde Doğu Almanya'ya ve onu tanıyanlara karşı Hallstein Politikası uyguladı. Bu politika Batı Alman dış politikasının hareket alanını daralttı. 1960lı yılların ortalarından itibaren bu politika yumuşatıldı. Brandt'ın şansölye olması (1969-1974) ile birlikte  Doğu Almanya'yı tanıyan ülkelerle bile ilişkilerin kesilmesini temele alan Hallstein doktrininden tamamen vazgeçildi. Doğu Politikası (Ostpolitik) ilkesi ile hareket edildi. Sabırla, küçük adımlarla bu politik ilke başarı ile uygulandı.

  "Ostpolitik; Berlin Duvarı’nın inşası ve Batılı Müttefiklerin bu girişime karşı edilgen kalmaları, salt Batı odaklı bir anlayışa bağlı kalmanın, Alman bölünmüşlüğünün ortadan kaldırılmasına yönelik çabalarda durgunluktan başka bir anlam ifade etmemesine karşı bir tepkidir." Berlin Duvarı'nın inşasıyla Almanya'nın bölünmesine bir tepkidir. Aynı zamanda bu durum, batının kayıtsız kalmasına da bir tepki olarak ortaya çıkmıştı. Bu noktada Ostpolitik Dış Politika anlayışı Federal Almanya'nın Batı bloğundan kopup doğuya yaklaşması biçiminde bir davranış değildir. Batı ve Doğu blokları arasındaki bir denge girişimi de değildir. Politika Batı bloğunun desteği alınarak Doğu bloğuna ve haliyle Doğu Almanya'ya karşı yumuşama  ve ilişkilerin diyalogla düzeltilmesi zorunluluğuna dayanır. 

 Tüm Alman topraklarının meşru siyasi gücü olarak kendini gören Federal Almanya için bu yeni doktrin ile güç kullanmama ve yumuşama dönemi; Sovyet Rusya ile iletişim kurulmasıyla başladı. 12 Ağustos 1970 Moskova anlaşması ile Ostpolitik'in ilk büyük adımı atıldı. Anlaşma ile taraflar arasındaki sorunlar barış yolu ile çözülecekti. Sovyetler ise kendi adına Polonya ve Doğu Almanya sınırlarını tasdik ettirmişti. 




  İkinci adım 7 Aralık 1970 Varşova Anlaşması oldu. Bu anlaşma sırasındaki en önemli olay ise Şansölye Brandt'ın “Varşova Yahudi Gettosu Ayaklanması”nda (19 Nisan- 16 Mayıs 1943) yaşamını yitirenlerin anısına dikilen anıtın önüne çelenk bırakırken bir anda dizlerinin üstüne çökmesi ile yaşandı. Bu davranış, Nazilerin katliamlarına, zulümlerine bir özür olarak nitelendirildi. Bu olay Ostpolitik'in simgesi haline geldi. Brandt, Batı ve Doğu arasındaki yakınlaşma çabalarına katkısından ve anıt önündeki saygı hareketinden dolayı  Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü.




  Ostpolitik ilkenin üçüncü adımı Berlin Sözleşmesi ile atıldı. Sözleşmenin içeriğini; "FAC ile Berlin arasındaki ulaşım; Doğu Berlin ve DAC’ye ziyaretleri; bölgenin dışa karşı temsili; FAC’nin uluslararası faaliyetlerine dâhil edilmesi ve bölgenin yine bu devlet ile olan bağlılığını.." oluşturmuştu. Sözleşme sayesinde Federal Mecliste Moskova ve Varşova Anlaşmaları onaylanarak yürürlüğe girecekti. Sözleşme ile süreç içerisinde Doğu Almanya ve Çekoslovakya ile anlaşmalar imzalanacaktı. Berlin Sözleşmesi Ostpolitik açısından kilit unsur haline geldi. 21 Aralık 1972'de iki Almanya arasında Temel Anlaşma imzalandı. Tek meşru temsilci iddiasını rafa kaldıran Federal Almanya Hallstein Doktrininden resmen vazgeçti. Federal Almanya, Demokratik Almanya'yı doğrudan tanımadan de facto (fiilen) tanıyarak ilişkileri normalleştirdi. Böylece tek millet- tek devlet fikri, açıkçası birleşme zemini korundu.

Brandt (Soldaki) ve Doğu Alman Lider Willi Stoph

   Uzun bir süreçte yapılacak hamlelerle oluşacak birleşme süreci, Ostpolitik'in en önemli amaçlarından biriydi. Çekoslovakya ile yapılan 11 Ocak 1973 Prag Anlaşması  Ostpolitik fikrin son aşamasını da tamamladı. Anlaşmanın peşine Macaristan ve Bulgaristan ile diyalog kuruldu. Ostpolitik ile 1973 yılında FAC'ın uluslararası itibarı en üst noktaya çıktı. Federal Almanya, uluslararası alanda bir numaralı barış gücü oldu. Bloklar arası gerilimin yumuşatılmasında en önemli katkıları sundu. Askeri çatışma risklerini azalttı. Konvensiyonel silahlar ile ilgili müzakerelerin başlatılmasında önemli rol oynadı. Fakat öte yandan iki Almanya'nın birleşmesi hedefini unutmadı. Bunlarla birlikte Federal Almanya'nın Batı bloğundaki yeri daha da sağlamlaştı.

 Federal Almanya'nın Ostpolitik fikrine ABD şüpheci yaklaştı. Fakat kurulan olumlu diyalog ile Doğu politikası, ABD'den destek gördü. Soğuk Savaş'ın Batıdaki devinin Batı Birliğinin bozulması tehlikesi nedeniyle bu desteği verdiği söylenebilir. Politika Birleşik krallık tarafından da destek gördü. Ayrıca Fransa ve Fransa'nın ünlü Dışişleri Bakanı Schuman da Ostpolitik Doktrinin Batı için olumlu olduğunu gördü.

 Brandt önderliğinde Federal Almanya'nın Doğu politikası; 1975'de çok taraflı bir boyuta doğru evrilme meydana getirdi. AGİK- Helsinki Nihai Senedi bu durumun göstergesiydi. 35 ülkenin imzaladığı bu senet ile bloklar arası yumuşama doruk noktasına çıkmıştı.

David Levine tarafından çizilmiş Willy Brandt karikatürü...Asıl adı Herbert Ernst Frahm'dır. Sosyal Demokrat Frahm; Nazi Almanyasından kaçtığında Willy Brandt takma adını kullandı.

  Ostpolitik strateji; yumuşama-değişim-uzlaşı-barış süreci oluşumunda ve Almanya'nın birleşmesinde devinim sağlamış; Almanya'nın Avrupalılaşmasında, ustaca bir siyaset stratejisi olarak tarihteki yerini almıştır.

Derleyen: Ali ÇİMEN

Kaynakça:

→Hüseyin EMİROĞLU, "1900-1998 Dönemi Almanya'nın Dış Politika Yönelimleri", İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:27, Ekim 2002, s. 73-91.

→Buğra ÖZER- Cafer Tayyar KARADAĞ, "WİLLY BRANDT’IN “OSTPOLİTİK”İNİN ALMAN DIŞ POLİTİKASINA MİRASI",DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ ,52. Sayı / Nisan 2017, s. 134-148.

→Yaşar AYDIN, "Willy Brandt ve Almanya'nın Doğu Açılımı", https://www.perspektif.online, 7Aralık 2020.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hicrî Takvim Miladi Takvime Nasıl Çevrilir?

Örnek: Hicrî 1431 yılını Miladi Takvime Çevirme Aşamaları: I. Aşama : 1441 Hicrî yıl 33 sayısına bölünür. Çünkü 1 Hicri yıl yaklaşık 354 gündür. Hicrî takvim kamerî, yani aya dayalı düzenlenir. Güneşe dayalı düzenlenen Miladi Takvimde ise 1 miladi yıl yaklaşık 365 gündür. İki takvim arasında bir yıllık sürede 11 günlük fark görülür. Bu fark toplamda her 33 yılda 1 yıl olmuş olur. 1431/ 33 = 43,36...→ yaklaşık 43. Böylece 33 yılda 1 yıllık farktan 1431 yılda kaç yıl fark olduğu ortaya çıkar. II. Aşama :  Yukarıda çıkan sonuç, Hicri yıldan çıkarılır. 1431-43= 1388 Böylece Hicri Takvimin Miladi takvim ile arasındaki fark düzeltilmiş oldu. III. Aşama : Yukarıda çıkan sonuç yıl farkı alınmış hicri tarihtir. Son olarak bu sonuca iki takvim arasında 622 yıl farkı eklenir. Hicrî Takvim başlangıcı, İslam Dini Peygamberi Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye Hicreti olayıdır. Bu olay Miladi 622'de olmuştur. 622 rakamı   iki takvim arasındaki yıl farkı

Tevaif-i Mülük Devletler Ne Demektir?

   Abbasi Devleti'nin (750-1258) merkezi otoritesinin zayıflaması ve Abbasiler'e bağlı yöneticilerin (Emir'ül Umeralar) kendi bölgelerinde bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile ortaya çıkan feodal devletlere Tevaif-i Mülük Devletler denir. Tevaif'ül Mülük Devletler, Abbasiler'in çözülmesine ve parçalanmasına zemin hazırlamıştır.  Ayrıca BKZ. → Emir'ül Umera Nedir? ↴ http://www.sessiztarih.net/2014/08/emirul-umera-nedir.html Tevaif-i Mülük Devletler    şunlardır: * Mısır 'da; - Tolunoğulları (Mısır'da kurulan ilk Türk- İslam Devleti) - İhşitler (Akşitler) (Mısır'da kurulan 2. Türk-İslam Devleti) Ayrıca BKZ. → Hicaz'a egemen olan ilk Türk devleti ↴ http://www.sessiztarih.net/2014/05/hicaza-egemen-olan-ilk-turk-devleti.html - Fatimiler (Şii Arap Devleti) * İran 'da; - Tahiriler - Saffariler - Büveyhoğulları * Horasan 'da; - Samanoğulları * Kuzey Afrika 'da; - Ağlebiler - İd

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay