Ana içeriğe atla

Osmanlı'da İlk Şair Padişah Kimdir?

    II. Murat (1421-1451) ilk şair Osmanlı padişahı olarak bilinmektedir. Murad ve Murâdî mahlaslarını kullanmıştır.

      Fatih'in babası II. Murat için tarihi kaynaklar, ince ruhlu, hassas, içkiye düşkün bir kişilik tabirlerini kullanmışlardır. Kendisi için dedesi Yıldırım Bayezit gibi savaşçı bir kimlik yerine romantik bir kimlik tasviri üzerinde durulur. Sarayı sanatçılar, müzisyenler ve bilim adamları ile doldurduğu; musiki ve şiir sohbetleri yaptığı ve Mevlevi olduğu belirtilir.

  Eşi Mara'ya tutkuyla aşıktır. Prenses Mara Despina, Sırbistan Kralı Jorj Brankoviç'in kızıdır. II. Murat'ın eşlerinin içinde en çok Mara'yı sevdiği söylenir. Ona yazdığı bir dörtlükte;


  "Sâki, getür, getür yine dünki şarâbumı 
  Söylet dile getür yine çeng ü rebâbumı 
        Ben var iken gerek bana, bu zevk ü bu safâ
         Bir gün gele kim görmeye kimse türâbumı "

"Ey şarap sunan güzel, yine dünkü şarabımı getir, yine çeng ve rebâbımı söylet de gönlüm neşelensin. Bu zevk ve safa ben hayatta iken gereklidir. Bir gün (nasıl olsa) kimse toprağımı bile görmeyecek" demiştir.

Bir başka şiiri de şöyledir:

     "Her kişi dünyada meşgul oldu bir kâr üstüne

     Sana meşgul olmuşuz biz kâr-ber-kâr üstüne

  Lalezârun seyrin eyler bâğ-ı dehre aldanan

        Bize seyr ettür cemalün çeşm-i hûnhâr üstüne

 Aşık olan kimsede nâmus u âr etmez karar

   Dökseler bir katre âbı mahvolur nâr üstüne

      Taşra çıkma noktayı devr eyle ey sahib-kemal

 Dest-i kudrettir havale çünki perkâr üslüne


Ey Muradi oldu her bir ilmîn üstüne Alim
          Çün anınçündür mukarreb geçdi ebrâr üstüne."


"Ey sevgili, dünyada her insan bir işle uğraşarak ömür tüketmek­te.
  Biz ise bu kadar işi bir yana bırakıp yalnızca seni iş edindik.
Dünya bağının güzelliğine aldanan ancak lale bahçelerinde oyalanır.
Bizim ise sana ağlamaktan gözlerimiz kan dolu lalelere benzedi. Güzel yüzünü bize göster de göz yaşlarımız dinsin.
Aşık olan kimsede namus ve ar ne gezer.
Ateş üstüne su dam­laları dökülürse mahvolur gider.
Ey kemal sahibi! Emr olunduğun biçimde olmak için noktayı devreyle de sakın çizginin dışına çıkma.
Çünkü seni o pergelin üs­tüne yönlendiren de Allah’ın takdiridir.
Ey Muradi her ilmin üstünde bir Alim (her şeyi bilen) elbette vardır.
Nitekim onun için mukarreb ebrarın üstüne geçti.
"
Derleyen: Ali ÇİMEN

II. Murat
Kaynakça:

→Günay KUT, "Payitaht İstanbul'un Sultan Şairleri (Seyf Ve'l Kalem Sahipleri)", İlmi Araştırmalar Dergisi, Sayı:9, 2000, s.161-178.

Makaleye Ulaşmak için BKZ.↴

→Ahmet ŞİMŞİRGİL, "II. Murad Hân'ın Şahsiyeti" adlı makale için BKZ.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl