Ana içeriğe atla

Lozan Türk Murahhas (Delege) Heyeti'nin Danışmanı Haim Naum Efendi

   Haim Naum Efendi, Lozan Barış Anlaşması görüşmelerinde Türk Murahhas Heyeti'nde (Delege Kurulu) müşavir (danışman) olarak görev yapan; Osmanlı Yahudilerinin  son hahambaşı, diplomat ve arabulucu bir kişiliktir. ''Diplomatların en hahamı ya da hahamların en diplomatı'' diye nitelendirilmiştir. Gayriresmi arabulucu ve iş bitirici bir kişiliktir. Kimi araştırmacılara göre; ''her devletin 'adamı' ve pragmatist bir kimlik'' olarak tanımlanmaktadır. Kimi araştırmacılara göre ise; ''Yahudilerin Filistin'de yurt istemelerini yadsımayan fikirdedir.'' Kurtuluş Savaşı döneminde Milli Mücadele hareketini desteklemiştir. Fransa'da, Anadolu hareketi lehine siyasi demeçlerde bulunmuş ve Kemalist harekete destek vermiştir.

 Haim Naum Efendi, Lozan'da, 22 Kasım 1922-4 Şubat 1923 tarihleri arasında, delege listesinde; "Haim Nahum Efendi, Türkiye Yahudileri eski Hahambaşısı, Yüksek Mühendis Mektebi Fransızca Öğretmeni" resmi kaydı ile danışmanlık görevi yaptı. Lozan görüşmelerin kesilmemesi adına yoğun çaba sarf etti. Türkiye lehine yaptığı çalışmalarla dönemin basınından da takdir topladı.

   İspanyol kökenli (sefarad Yahudi) Yahudi bir ailenin oğlu olan Haham diplomat Haim (Hayım) Naum Efendi, 1872'de Manisa'da doğdu. 1893-1897 yılları arasında Paris Ruhani okulunda eğitim gördü. Paris'te bulunduğu dönemde Jön Türk çevrelerinde bulundu. 1897'de İstanbul'a döndü. 1908'de Osmanlı İmparatorluğu Musevi Cemaati Hahambaşı oldu. Böylece Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan tüm Yahudilerin tek temsilcisi ve en üst din adamı oldu. 1918'de Osmanlı Devleti tarafından ABD ile kesilen ilişkilerin yeniden canlandırılması için görevlendirildi. Çeşitli görüşmeler yaptı. Olumlu temaslar sağladı. 30 Mart 1920'de hahambaşılıktan istifa etti.

  1920 ile 1926 yılları arasında Fransa'da yaşadı. Milli Mücadele döneminde Türk ulusal hareketini destekleyici demeçler verdi. 1926'da Mısır Hahambaşı olarak Kahire'ye yerleşti. Sudan hahambaşılı görevinde de bulundu. 1940'lı yıllarda sağlığı bozuldu ve görme yeteneğini kaybetmeye başladı. 1960 yılında ise Kahire'de vefat etti. 

   Haim Naum Efendi (Haim Bejarano), Fransızca, Arapça, İbranice, Aramice, Ladino (Yahudi İspanyolcası) dillerine hakim bir Osmanlı entelektüeliydi. Osmanlı onu, "güvenilir bir Osmanlı ve Türk dostu" olarak gördü.

Derleyen: Ali ÇİMEN


Haim Naum Efendi
Kaynakça:

→Prof. Dr. Sadık TURAL, "Türkiye Cumhuriyeti'nin Tapu Tescil Anlaşması: Lozan", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:XIX, Sayı:55, Mart 2003, s. 1-16.

Genel Ağdan Ulaşmak İçin BKZ.

→Naim Güleryüz, "Haim Naum Efendi", Şalom Gazetesi, 31 Ocak 2018.

Genel Ağdan Ulaşmak İçin BKZ.

→Naim A. GÜLERYÜZ, ''Türk Musevileri Hahambaşıları''→Genel Ağdan Ulaşmak İçin BKZ.

→Vedat TÜFEKÇİ, Türk Musevileri ve Milli Mücadele, Y. Lisans Tezi, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ANABİLİM DALI, İstanbul, 2009.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl