Ana içeriğe atla

Türkiye Cumhuriyeti'ne Yapılan İlk Resmi Devlet Ziyareti ve Bu Ziyaretin Önemi

   Türkiye Cumhuriyeti'ni ziyaret eden ilk devlet başkanı, Afganistan Kralı Emanullah Han'dır. Bu ziyaret, Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılan ilk resmi devlet ziyareti olması bakımından önem taşır (1928).

   Emanullah Han, Afganistan'da yaptığı yenilikleri yönlendirmek, çağdaş ülkelerdeki gelişmeleri takip etmek gibi amaçlar ile Aralık 1927'de birçok ülkeyi kapsayan bir geziye çıktı. Sırasıyla  Mısır, Fransa, Belçika, İsviçre, Almanya, İngiltere, Rusya'yı gezdi. Rusya'dan sonraki durağı ise Türkiye oldu. Kral ve eşi, Fahrettin Altay'ın refakatinde İzmir Vapuru ile Sivastopol Limanından törenle alınarak İstanbul Boğazı'na getirildiler. Afganistan Kralı ve beraberindekiler trenle Mayıs 1928'de Ankara'ya vardı. Yeni başkent Ankara'ya yapılan ilk resmi devlet ziyareti başladı. 

  Ankara'da ilk kez resmi bir devletin başkanı ağırlanmaya başlandı. İngiltere, Fransa gibi bazı ülkeler, hala Ankara'nın başkent olmasına karşı direniyor; resmi elçiliklerini Ankara'ya taşımak istemiyorlardı. Bu ziyaret bir ilki gerçekleştirdi. Bundan sonra ilk olarak İtalya, büyük elçiliğini Ankara'ya taşıma kararı aldı.

   Dost ve kardeş ülkenin liderine, Gazi Mustafa Kemal eşliğinde devlet erkanı sıcak ve samimi bir karşılama gerçekleştirdi. Cadde boyunca halk tarafından alkış ve tezahüratlarla karşılandılar. Ankara Palas Oteli'ne Gazi eşliğinde yerleştiler. Kral ve eşi Çankaya Köşkü'ne giderek Mustafa Kemal'e iade-i ziyaret gerçekleştirdiler. Sonrasında TBMM'deki törenlere katıldılar. Akşam da Cumhurbaşkanı Atatürk, misafirlerin şerefine ziyafet düzenledi. Cumhurbaşkanı Atatürk ve Afganistan Kralı Emanullah Han, karşılıklı konuşmalar yaptılar. 

   Emanullah Han ''ağabeyim'' dediği ve örnek aldığı Atatürk ile dost olmuş, onun yaptığı devrimleri örnek almıştı. Ülkesinde çağdaşlaşma hareketleri için yapacağı uygulamaları burada gözlemlemek amacındaydı.

Cumhurbaşkanı Atatürk ve Afgan Kral Emanullah Han
   Mustafa Kemal Atatürk Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yurt dışına çıkmamış, hatta Ankara’dan İstanbul’a yıllar boyunca (İlk gidişi 1927) gitmemişti. Buna karşın Afgan Kralı’nın uzun süren bu yurt dışı gezisini ilgi ve kaygıyla izlemişti. Gazi Hazretleri konuşmasında Kral’ı ikaz etmeyi de ihmal etmiyor ve “devletinizin siyasi şartları önemlidir, ciddidir ve naziktir. Tarih bu ehemmiyet ve nezaketin bir an bile gözden uzak tutulmamasına amirdir.” diyordu. Bununla birlikte Atatürk, kralın ülkesinde yapmak istediği çağdaşlaşma hareketlerini takdirle izlediğini belirtiyordu. Fakat Afganistan toplumunun da tutucu bir yapısı olduğu; Türkiye'de bugünlere gelinirken Nizam-ı Cedit, Tanzimat, Islahat, I. ve II. Meşrutiyet ile Anadolu İhtilali dönemlerinin yaşandığını belirtiyordu. Türkiye benzeri bir yenilik girişiminin Afganistan'da büyük sorunlar çıkarabileceği uyarısında bulunuyordu.

   Kral, Ankara'da bir hafta kadar yaptığı ziyaretler sonrası, törenle İstanbul'a uğurlandı. İstanbul'da da çeşitli kurumları gezdikten sonra İzmir Vapuru ile Türkiye'den ayrıldı. Ayrılırken; ''Türkler, Afganlıların ağabeyleridir. Bize daima küçük kardeşiniz gözü ile bakınız. Benim iki gözüm var; biri sizsiniz biri de Afganlılardır. İşte sizin sevginizi Afgan milletine götürüyorum” demişti.

  Afganistan Kralı, ülkesine dönünce yaptığı reformlar karşısında güçlü bir bağnaz direniş ile karşılaştı. Başkent Kabil'i kaybedince tahtını kardeşine bıraktı. Ülkeden kaçarak canını zor kurtardı. Atatürk'ün öngörüsü gerçekleşmişti. Daha sonra devrik Kral Emanullah Han, 1930 ve 1933'te bazı isteklerde bulunmak üzere Atatürk ile görüştü. Türkiye'ye son gelişi ise Gazi'nin cenaze töreni için oldu.

  Ayrıca BKZ. →Atatürk'ü Ziyaret Eden Yabancı Devlet Adamları ve Krallar Kimlerdir?↴


Derleyen: Ali ÇİMEN

KAYNAKÇA:

İsmail AKBAŞ,'' Afgan Kralı Emanullah Han'ın Türkiye Gezisi'', Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt:7, Sayı: 16, 2008, s. 311-333.

Yukarıdaki makaleye genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl