Ana içeriğe atla

Şark Meselesi

     Viyana Kongresi (1815) döneminde Rus Çarı Alexander, Osmanlı sınırları içinde yaşayan Hristiyan Ortodoks azınlıkların haklarını koruma konusunu açarken ilk kez Şark Meselesi kavramını kullanmıştırBu süreçten sonra Avrupa için Osmanlı kavramının geçtiği her olay, bir Şark Meselesi'dir. Osmanlı Devleti'nin son döneminde Avrupalı ülkelerin Osmanlı devleti ile ilgili problemler için kullandığı tabire Şark Meselesi denir. Bu sorun Avrupalıların gözünde Türk sorunu, Osmanlı'nın kaderi sorunu ve toprak sorunundan başka bir şey değildir.

    Kaynaklarda tarihçiler tarafından farklı tanımlar yapılmıştır. Farklı dönemlerin sorunun temelini oluşturduğu belirtilmiştir. Şark Sorunu, Avrupa'nın gözünde, XIX. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı'nın toprak bütünlüğü meselesidir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında ise Osmanlı'nın Balkan topraklarının paylaşılması meselesidir. XX. yüzyılda ise bütün Osmanlı topraklarının paylaşılması ve Osmanlı'nın yıkılması meselesidir. 

   XIX. yüzyıl, imparatorluğunun en uzun yüzyılıdır. 1838 Balta Limanı Anlaşması ile ekonomik bağımsızlığını kaybeden; 1839'da Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya savaşta yenilerek askeri zayıflığını ortaya koyan Osmanlı Devleti gölge devlet durumuna düşmüş ve Şark meselesi temel bir anlam kazanmıştı. Avrupalıların gözünde Şark Meselesi; toprak bütünlüğü korunması gereken gölge devlet Osmanlıydı. Avrupa sonraki süreçte Osmanlıları Balkanlardan atmakla Şark meselesi kavramına farklı bir boyut getirdi. XX. yüzyıl başlarında ise Osmanlı'yı daha açıkçası Türkleri ve Müslümanları daha geriye atmak, Orta Asya'ya geri göndermek Şark Meselesi'nin yeni tanımı oldu.

   Kurtuluş Savaşı'nın kazanılıp Lozan Barışı ile bağımsız bir Türkiye kurulması ve Sevr'in yırtılıp atılması kimi tarihçilere göre Şark Meselesine vurulan bir tokattır.


Yazar: Ali ÇİMEN 


Kaynakça:

Kitaplar


→İlber ORTAYLI, İmparatorlu'ğun En Uzun Yüzyılı, Alkım yay., 2005.
    
Makaleler

→Nural SAVCI, ''Osmanlı Devleti'nin Güç Kaybetmeye Başladığı Dönemlerde Şark Meselesi'',Turkish Academic Research Review (Türk Akademik Araştırmalar Dergisi), Cilt:4, Sayı:2, Haziran 2019, s.279-298.

Yukarıda adı geçene makaleye genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ. I. LİNK
https://atif.sobiad.com/index.jsp?modul=makale-goruntule&id=AW0mqztFyZgeuuwfSRlT

BKZ. II. LİNK
http://static.dergipark.org.tr/article-download/3cd2/eb37/4624/5d4becf7d3e04.pdf?


Emruhan YALÇIN, ''Şark Meselesi ve Emperyalistlerin Türk Politikası'', Toros Üniversitesi İİSBF Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt II, Sayı:4, Aralık 2015, s. 75-94.

Yukarıdaki adı geçen makaleye genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl