Ana içeriğe atla

Nasihat Heyetleri (Heyet-i Nasiha) Nedir?

     Kurtuluş Savaşı döneminde, Anadolu'nun işgalini sindiremeyen halkın bu işgallere karşı ses çıkarması üzerine İstanbul Hükümeti'nin hem ortamı yumuşatma hem de kendi tabirleri ile halk içindeki unsurları (kastedilen Türk-Rum-Ermeni anlaşmazlıklarını propaganda ile durdurmak) birliğe, beraberliğe davet etmek bahanesiyle oluşturup hem Anadolu hem de Rumeli'ye gönderdiği heyetlere Nasihat Heyetleri denir. Aslında Nasihat Heyeti, son bir adım Osmanlıcılık ve ıslahat hareketine girişip kaybolan Osmanlı hanedanının gücünü belli çerçevede koruyabilirmiyizin hesabındaydı.

    Mondros Ateşkes Anlaşması ile Osmanlı Devleti teslim olup Anadolu yer yer işgal edilmeye başlandı. İşgal sonrası İtilaf Devletleri'nin desteğinden güç alan ve onların kışkırtmasına gelen Rum ve Ermeniler Anadolu'da Türklerle çatışmalara girdiler. Bu çatışmalar ve işgallere sessiz kalınmadı. Bunun üzerine otorite sağlanmakta güçlük çekildi. Bu anlaşmazlıkları sona erdirmek ve Anadolu halkını yumuşatmak gibi amaçlarla, şehzade Abdürrahim Efendi başkanlığında, içinde Rum ve Ermeni vatandaşların da olduğu bir Nasihat Heyeti kuruldu. Bu heyet, 16 Nisan 1919'da Anadolu'ya hareket etti. Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın, Denizli, Muğla, Burdur, Antalya, Isparta, Konya sırasıyla gezildi. Şehzade Seyfettin Efendi'nin rahatsızlanması üzerine Şehzade Cemalettin Efendi başkanlığındaki bir diğer Nasihat Heyeti ise 28 Nisan 1919'da, Rumeli'ye doğru yola çıktı. Edirne, Lüleburgaz ve Tekirdağ sırasıyla gezildi. 

   Halk, hem Anadolu'da hem de Rumeli'de sükunete ve tün unsurlarla birlikte huzur içinde yaşamaya davet edilmişti. Urfa, Antep, Maraş, Adana gibi işgal bölgelerine gitmeyen bu heyete karşı öfke oluşacaktı. Bu heyetin çalışmalarından bir müddet sonra İzmir'in Yunanlılar tarafından kanlı bir biçimde, 15 Mayıs'ta, işgal edilmesi halktaki bu öfkeyi hiddetlendirecekti. 

 Heyet-i Nasiha, yaptığı çalışma ile padişah direktifleriyle son bir Osmanlıcılık adımı atmaya çalıştı. Rumları da yanına çekip vereceği bir Osmanlıcılık mesajının altında, Batı Anadolu'yu olası bir Yunan işgalinden koruma çabası sezilmekteydi. Nihayetinde iş işten geçmişti. İşin işten geçtiğinin farkına Osmanlı hanedanı son yüzyıllarda hep geç varıyor ve Devlet-i Aliye'ye makus bir talih çiziyordu. Toprakları işgalcilerin elinde olan, fiili anlamda ortada olmayan bir devlet... 

   Birlik ve beraberlik havası yaratma, halkı sakinliğe davet etme heyetin amaçlarından olsa da işin altında başka amaçlar da vardı. Saray, İttihatçı  kafayı halkın nazarında tamamen kötüye çıkarmak, ülkeyi bu duruma İttihatçıların getirdiğini ve onları cezalandırmak gerektiğinin altını çizmekteydi.  Zira bunlar bize felaketi getirdi ve bizi de çaresiz bıraktılar denilmekte; yeniden bir çıkış yakalama peşindeydiler. Böyle bir durumda hem dostları İngilizlerin desteği alınacak hem de daha önce sarsılan hanedanlık otoritesi yeniden güç sahibi olabilecekti. Nasihat Heyeti'nin bir diğer amacı da eyaletlerde yapılacak ıslahatları belirlemekti. Padişah, taşrada bir otorite kurabilme amacını bu heyetle yürütmeye çalışıyordu.

   Heyet, her gittiği yerde coşkulu tezahûrat eşliğinde karşılanır; heyetin şerefine ziyafetler verilirdi. Fakat Nasihat  Heyeti'nin attığı bu adımlar sonuçsuz kalacaktı. Ne işgaller önlenebildi, ne asayiş sağlandı ne de kaybolan hanedan otoritesi yeniden nüfuz kazanabildi. Yenildi, içildi, gezildi. Olan yine halka oldu.



Derleyen: Ali ÇİMEN


Kaynakça:

Mevlüt ÇELEBİ'nin, ''İzmir'in İşgalinden Önce Şehzade Abdürrahim Başkanlığında İzmir'e Gönderilen Nasihat Heyeti (Anadolu Heyet-i Nasîhası) 16 Nisan-18 Mayıs 1919.'' adlı makalesinden yararlanılmıştır. Adı geçen makalaye genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.

https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/Mevl%c3%bct-%c3%87ELEB%c4%b0-%c4%b0zmir%e2%80%99in-%c4%b0%c5%9fgalinden-%c3%96nce-%c5%9eehzade-Abd%c3%bcrrrahim-Ba%c5%9fkanl%c4%b1%c4%9f%c4%b1nda-Anadolu%e2%80%99ya-G%c3%b6nderilen-Nasihat-Heyeti-Anadolu-Heyet-i-Nasihas%c4%b1-16-Nisan-18-May%c4%b1s-1919.pdf


 Servet AVŞARMilli Mücadele Propaganda Faaliyetleri (1918-1923), TC. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi, Isparta, 2010, s.221-225.

Adı geçen doktora tezine genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.
https://core.ac.uk/download/pdf/35314754.pdf
 

Anadolu Heyet-i Nasîhası ve Şehzade Abdürrahim Efendi(Ortadaki)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl