Ana içeriğe atla

Mustafa Kemal'in İlk Savaşı

   Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal'in katıldığı ilk savaştır.  Emperyalizme (sömürgecilik) karşı başarı sağladığı ilk savaştır. Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal'in  komutanlık ve teşkilat kurmadaki üstün niteliğini gösterdiği ilk savaştır. Gayri nizami harp (kural dışı savaş-yıpratma savaşı) tekniklerini kullandığı ilk savaştır.

    Trablusgarp'a gitmek üzere, M. Kemal gazeteci Mustafa Şerif takma adıyla, 15 Ekim 1911'de; Yakup Cemil, Hakkı ve Naci Beylerle, sahte pasaportlarla İstanbul'dan ayrıldı. Amaç Mısır üzerinden Libya'ya girmekti. Çünkü deniz yoluyla direkt Trablusgarp'a girmek çok zordu. Yolda paraları bitmesine rağmen yolculuğa devam ettiler. Ancak Mustafa Kemal yolda hastalandı. İskenderiye'de 15 gün hastanede yattı.  Nuri (Conker) Bey ve Fuat (Bulca) Bey de ekibe katılınca yola devam ettiler. Mısır'da tanınmamak için Arap kıyafetleri giydiler. iki defa tutuklanma tehlikesi geçirdiler. Tren istasyonunda yanlarına gelen Mısırlı bir subay, kendilerini tutuklamak için emir aldığını söyledi. Gerçeği açıklamak zorunda kaldılar. M. Kemal, güzel bir konuşma üslubu kullanarak milli ve manevi bir konuşma ile subayı ikna etti.  1 hafta boyunca çölde develerle yol aldılar. Maceralı bir yolculuk sonrası Tobruk dışındaki Türk karargahına ulaştılar.

     Mustafa Kemal, bölge insanını teşkilatlandırmak için Trablusgarp'ta aşiret reisleri ve şeyhlerle görüşmeler yaptı. Savaşmaya soğuk bakan kimilerine karşı ilginç teknikler uyguladı. Örneğin; bunları İtalyan casusu olmakla suçladı. Davranışlarının onlara karşı sert olacağını belirtti. Konuşmalarında sürekli ''din kardeşlerim, kafirlerle savaşacağız'' vurgusu yaptı. Gerçekten de kullandığı teknikler işe yaramış olacak ki savaş sonuna kadar bölgedeki kabileler Türklerin yanından ayrılmadı. Bu sırada 30 Kasım 1911'de, Genelkurmay 3. Şube'den gelen bilgi; Mustafa Kemal Bey'in binbaşılığa terfi ettiği haberiydi.

    Binbaşı Mustafa Kemal (Atatürk) Bey, 22 Aralık 1911'de, Tobruk'ta başarılı bir muharebe yaptı. 30 Aralık günü, arkadaşlarıyla Derne'ye geçti. Burada ilk önce, 1 Ocak 1912'de, Şark Kolu komutanı oldu. 16 Ocak günü, Derne'de muharebe sırasında gözünden yaralandı. 1 ay kadar Hilâl-i Ahmer Hastanesinde kaldı. 4 Mart 1912'deki bir hayli çetin geçen genel savaşta, hastaneden iyileşmeden çıkmasının da etkisiyle gözündeki rahatsızlık nüksetti. Bu sefer 15 gün yataktan kalkamadı. Bu süreç içinde Derne Komutanlığı'na getirildi. 

   Balkanlarda savaş patlak verince Derne Komutanı Mustafa Kemal Bey ve Nuri Beyler, Balkan Savaşı'na katılmak için izin istediler. Aldıkları izin sonrası Mısır'a geçtiler. Paraları bitti ve Harbiye Nazırlığı'ndan harcırah talep edildi. Avusturya-Romanya üzerinden İstanbul'a döndüler. Bu süreçte Selanik düşmüştü. Bulgar orduları ise Çatalca önlerine kadar ilerlemişti. 

    Trablusgarp Savaşı, Atatürk için önemli bir askeri deneyim olmuştu. Az miktarda askeri birliklerle savaşma, teşkilatçılık, inisiyatif kullanma, askeri psikolojik olarak sevk ve idare ederek otorite kurma, yokluklar içinde muharebe (savaş) kazanma gibi askeri tecrübeler kazanmıştır.

Ayrıca BKZ.→M. Kemal Trablusgarp'da Hangi Takma Adı Kullandı?

Derleyen: Ali ÇİMEN





Kaynakça:

Dr. Hale ŞIVGIN, ''Mustafa Kemal'in İlk Savaşı'', Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:4, Sayı:10, Kasım 1987, s. 187-195. 
















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl