Ana içeriğe atla

İstiklâl Marşını Yayımlayan İlk Dergi: Sebîlürreşâd

Sebîlürreşâd Dergisi İstikâl Marşı'nı ilk yayımlayan dergidir. Dergi, İstiklâl Marşı'nın güftesini, 468. sayısında 17 Şubat 1921'de yayımlamıştır.


  Sebîlürreşâd, ilk olarak Sırât-ı Müstakîm adıyla 27 Ağustos 1908'de yayım hayatına başladı. Yazı işleri kadrosunda başta  Mehmet Akif (Ersoy) Bey olmak üzere; Eşref Edip, Şerefettin (Yaltkaya), İsmail Hakkı (İzmirli), Mithat Cemal (Kuntay), M. Şemsettin (Günaltay) beyler gibi önemli isimler vardı. Dergi, 8 Mart 1912'den itibaren Sebîlürreşâd adı ile çıktı. Batıcılık anlayışına karşı İslamcılık düşüncesini benimsedi.  İlk dönemlerde İttihatçılığı destekleyen dergi, sonraki dönemlerde İttihatçıları ağır eleştirmiş, hatta İttihatçılar dergiyi yaklaşık bir  buçuk yıl kapatmışlardı. Mütareke yıllarında yeniden çıkmaya başlayan Sebîlürreşâd, bu sefer de işgalcilerin sansürüne maruz kaldı.

  İstanbul 16 Mart 1920'de İtilaf Devletleri tarafından resmen işgal edilince M. Akif Bey, Eşref Edip Bey'e; 


''Artık burada oturacak zaman değildir, gidip çalışmak lâzım. Bizim tarafımızdan halkı tenvire ihtiyaç varmış; bizi çağırıyorlar, mutlaka gitmeliyiz. Ben yarın Ankara’ya hareket ediyorum. Hiç kimsenin haberi olmasın. Sen de idarehanenin işlerini derle topla, Sebilürreşâd klişesini al, arkamdan gel. Meşihattakilerle de temas et, Harekât-ı Milliye aleyhinde halt etmesinler.” diyerek Anadolu geçip Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Dergiyi de Anadolu'ya taşıdı.''

   Milli Mücadele döneminde Eşref Edip ve Mehmet Akif Beyler, Anadolu'da verdikleri vaazlar ve yaptıkları manevi konuşmalar ile halkı birlik ve beraberliğe davet ettiler. Kurtuluş Savaşı'nın örgütlenmesine Sebîlürreşad dergisinde yazdıkları yazılar ile destek oldular. Bir dönem Kastamonu'da bulundular. Açıksöz gazetesi yazıhanesinde çalışmalarına devam ettiler. M. Akif Bey, Safahat'ın büyük kısmını bu dergide yayımladı. Hatta İstiklâl Marşı'nın güftesini de ilk kez burada yayımladı.

   Kurtuluş Savaşı dönemi sonrası, 1925'te, Şeyh Sait İsyanı'nı bastırmak için çıkarılan Takrir-i Sükûn Yasası çerçevesinde, Sebîlürreşâd dergisi de kapatıldı. Dergi, yayım hayatına ilk kez kullandığı yeni Türk harfleri ile 1948 Mayısında tekrardan girdi. Sebîlürreşâd, 1908'den 1965'e; II. Meşrutiyet'ten 1960 darbesine kadar yakın dönemdeki bir çok olaya tanıklık etti.

Derleyen: Ali ÇİMEN

Sebîlürreşâd- 17 Şubat 1921- 468. sayı- İstiklâl Marşı
Kaynakça:

→Adem EFE, ''UZUN SOLUKLU İSLÂMCI BİR DERGİ: SEBİLÜRREŞÂD (Tarihçesi ve Bazı Sosyo-Kültürel Problemlere Yaklaşımı)'', Marife Dini Araştırmalar Dergisi, Cilt 8, Sayı:2, 2008, s. 155-178.

→TDV İslam Ansiklopedisi,  Sebîlürreşâd, C. 36, İstanbul 2009, s. 251-253.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl