Ana içeriğe atla

Halâskâr Zâbitân Grubu Nedir?

    Mayıs 1912'de, İttihatçı karşıtı Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na yakınlığı olan; ordunun siyasetten ayrılması, İttihatçı hükümetleri ve onların ağırlındaki meclisi dağıtıp yeni ve serbest bir seçimle anayasal meşrutiyete geri dönmek amaçlarıyla bir grup subay tarafından kurulan, tehditkar, silahlı ve silahsız   faaliyetlerde bulunan gizli örgütlenmeye Halâskâr Zâbitân  (Kurtarıcı Askerler ) Grubu ya da  Halâskâran (Kurtarıcılar) Grubu denir. Kurucuları arasında; Erkân-ı Harp Binbaşısı Gelibolulu Kemal, Erkân-ı Harp Kolağası Kastamonulu Hilmi, Süvari Kaymakamı Recep, Bahriye Binbaşısı İbrahim Aşkî ve Yüzbaşı Kudret Beyler vardır.

       Hükümette ve mecliste etkin bir konumda olan İttihatçıların 1912 ''Sopalı Seçimler''ini baskı ile sadece 6 muhalif mebusa karşı 270 mebus ile kazanması; muhalefetin darbeci faaliyetlere girişmesine neden oldu. Bir grup subay, Manastır'da dağa çıktı. Bu dönemde kurulan Halaskaran Grubu, bu isyanı da kullanarak hükümete bir muhtıra bildirisi yayımlayarak tehditte bulundu. İç savaş tehditleri havada uçuşmaya başladı. Bunun üzerine Said Paşa istifa etti. Yerine *''Baba-Oğul Kabinesi'' kuruldu. Böylece grup ilk amaçlarına ulaştı. Sonra savurduğu tehditler ile iyiden iyiye siyaset sahnesi ısındı. Meclis Başkanı Halil (Menteşe) Bey'e gönderdikleri tehdit mektubu sonrası meclis süresiz kapatılma kararı aldı.

    Bu grup ordu içindeki İttihatçı karşıtı olan subayların örgütlenmesidir. Siyaseti siyasetçilere bırakıp ordunun siyasete karışmasını engellemek isterler; fakat fikirleri ile uygulamaları birbirini tutmamaktadır. Çünkü tehditkar bildiriler, mektuplar yayınlayıp muhtıra veren, hükümetleri istifa ettirme çabasında bulunan bu grup da ordu kökenlidir. Siyasete yine ordu karışmıştır.  Balkan Savaşları'nın arefesinde yaşanan hükümetlerin istifa krizleri, ordudaki İttihatçı- İtilafçı kavgasına yeni bir boyut getiren Halaskaran Grubu ve yaşanan isyanlar  Osmanlı'yı çıkmaza götüren bölünmelerin bir fotoğrafı olarak ortadadır. Toplumsal uzlaşının olmadığı bir ülkede hem içte hem de dışta barış ve huzur sağlanamaz.
    
    İttihatçı hükümet darbesi olan 1913 Bâb-ı Âli Baskını sonrası Halaskaran Grubu, tasfiye edilmiştir.

     
*  Gazi Ahmet Muhtar Paşa sadrazamlığındaki hükümette oğlu Mahmut Muhtar Paşa da olduğundan bu hükümet, ''Baba-Oğul Kabinesi'' olarak anılır.

Derleyen: Ali ÇİMEN



Kaynakça:

→Prof. Dr. Sina AKŞİN, Ana Çizgileriyle Türkiye'nin Yakın Tarihi 1(1789-1980), Yenigün Haber Ajansı yay.,Temmuz 1997, s.84-85.

→Selim SEZERMECLİS-İ MEBUSAN’I KAPATTIRAN MUHTIRA: HALASKÂR ZABİTAN BİLDİRİSİ, Hazırlayan: Mehmet Ö. ALKAN-Osmanlı'dan Günümüze Darbeler, Tarih Vakfı Yurt yay.,2016, s.41-52.

→Kenan OLGUNAsker- Siyaset İlişkilerinde Bir Dönüm Noktası: HALASKAR ZABİTAN GRUBU VE FAALİYETLERİ, FSM İlmi Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, Cilt :0, Sayı 7, 1999 , s.157-175.
 Yukarıda adı geçen makaleye genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.       




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl