Ana içeriğe atla

Emvâl-i Metrûke Nedir?

    Azınlıkların Anadolu'dan göç ettikten sonra sahiplerinin yanlarında götüremedikleri taşınmaz malları ifade eden terime Emvâl-i Metrûke denir. Sözlük anlamı; sahibi tarafından bırakılmış, terk edilmiş mallar demektir.

     I. Dünya Savaşı yıllarında, sorun çıkaran Ermeniler, 27 Mayıs 1915'de, İttihat ve Terakki Partisi tarafından çıkarılan Sevk ve İdare Kanunu (Tehcir-Göç Yasası) çerçevesinde,  başka bölgelere sürüldü. Burada kalan taşınmazları ise Emval-i Metruke kabul edildi.

      Lozan Barış Anlaşması sırasında, 30 Ocak 1923'te Türkiye ve Yunanistan arasında; Türk- Rum Nüfus Mübâdelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile Türkler ve Rumlar karşılıklı nüfus değişimi yapacaktı. Yaşadıkları yerlerde kalan malları emval-i metruke olarak kabul edildi. 

    Prokole göre; mübadiller, yanlarında götürebilecekleri her şeyi alabileceklerdi. Yanlarında götürülemeyecek olan eşyaları ise  gümrük vergisi ödemeden yeni ülkelerine gönderebileceklerdi. Gönderilemeyen taşınmaz malların değeri Muhtelif  Mübadele Komisyonu (Karma Komisyon) tarafından kayıt altına alınacaktı. Bu kayıta dair belge de mübadile verilecekti. Mübadil, yeni ülkesine vardığında bu belgeler ile yeni ülkesinin hükümetine başvurup mallarının tazminini isteyecekti. Bu tazminat işlemi ise o ülkede kalan mallarla (Emvâl-i Metrûke ile) yapılacaktı. Bu iş, pratiğe döküldüğünde problemler yaşandı. Karma Komisyondaki Türk ve Yunan üyeler, likidite edilecek mallar üzerinde gerekli bilgiyi toplamadan işe koyuldu. 
   
   Mübadillere göç ettikleri yerde bıraktıkları taşınmazların değeri kadar arazi ya da mülk tahsis edilmesi sağlandı. Türkiye'de Rumlardan kalan emvali metruke taşınmazları, çıkarılan kanun ve talimatnameler ile Yunanistan'dan gelen göçmen Türk ailelerine dağıtıldı.


Derleyen: Ali ÇİMEN

Kaynakça:

Ferit DEVELLİOĞLUOsmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi yayınları, Ankara, 2005, s. 220.

  Bestami S. BİLGİÇ, ''Atatürk Döneminde Türkiye Yunanistan İlişkileri, 1923-1938'', Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XXXI, Sayı:91, Bahar 2015, s.1-27.
Yukarıdaki makaleye genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.
https://www.atam.gov.tr/wp-content/uploads/Bestami-S.-B%c4%b0LG%c4%b0%c3%87-Atat%c3%bcrk-D%c3%b6neminde-T%c3%bcrkiye-Yunanistan-%c4%b0li%c5%9fkileri-1923-1938.pdf








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl