Diplomatik Nota Vermek-Ültimatom- Protesto Ne Demektir?

   Diplomaside, ülkelerin birbirlerine gönderdiği anlaşma teklifleri, bilgilendirme yazıları, siyasi sorunlarla ilgili yazılar, protesto ve uyarı metinlerinin yazılı ve sözlü olarak tümüne birden Diplomatik Nota denir. Bir ülkenin, diğer bir ülkenin dış işleri yetkililerine veya büyük elçiliklerine yazılı ya da sözlü olarak resmi bir bildirimde bulunması, muhtıra durumudur. Bilgi vermek amaçlı da sert ve tehditkar bir üslupla da gönderilebilir. Devletler olumlu ya da olumsuz durumlarda birbirlerine diplomatik notalar gönderebilir.




     Bir nota biçimi olan kökeni Fransızca (ultimatum) ültimatom ise; bir devletin kendi belirlediği süre içerisinde, tartışmasız ve net bir biçimde isteklerinin yerine getirilmesini karşı devletten istemesi durumudur. Ültimatom notasında bir savaş tehditi mevcuttur. Eğer karşı devlet, zamanında ve şartlarında bu ultimatomu yerine getirmez ise çeşitli uluslararası müeyyidelerle (ceza yaptırımları, ambargolar) karşı karşıya kalabilir. Siyasi ilişkileri kesilebilir. Sözlük tabiri ile uyulması gereken kuralları kesin ve net bir dille anlatmaktır. 1907 Lahey Sözleşmelerinde bir ülkeye ültimatom verilmeden kesinlikle savaş ilanı yapılamayacağı belirtilmiştir.

    Bir başka nota biçimi, İtalyanca kökenli protesto ise; bir devletin yaptığı haksız, hukuksuz, gereksiz davranışların onaylanmadığını bildiren resmi yazı ya da açıklamadır.

    Atatürk'ün Milli Mücadele döneminde İstanbul'un resmi işgali üzerine gönderdiği protesto yazısı şöyledir:
''Efendiler, aynı günde muhtelif vesâitle şu protestoyu gönderdim:
                                                                                                                              16 mart 336
protesto
İstanbul’da İngiliz, Fransız, İtalya Mümessil-i Siyasîlerine, Amerika Mümessil-i Siyasîsine, bi’l-umûm bî-taraf Devletler Hariciye Nezaretlerine ve Fransa, İngiltere, İtalya Meclis-i Mebusanlarına verdirilmek üzere Antalya’da İtalyan Mümessilliği’ne
İstanbul’da bi’l-umûm devâir-i resmiye, istiklâl-i millîmizi temsil eden Meclis-i Mebusan dahi dahil olmak üzere, Mütelifîn kuvâ-yı askeriyesi tarafından, resmen ve cebren işgal edilmiş ve âmâl-i milliye dairesinde hareket eden birçok vatanperver eşhâsın tevkifine de teşebbüs olunmuştur. Millet-i Osmaniye’nin hâkimiyet ve hürriyet-i siyasiyesine havale edilen bu son darbe, hayat ve mevcudiyetini ne pahasına olursa olsun müdafaa etmeye azmetmiş olan biz Osmanlılardan ziyade, yirminci asr-ı medeniyet ve insaniyetin mukaddes addettiği bütün esâsâta, hürriyet, milliyet, vatan hissiyâtı gibi bugünün cemiyât-ı beşeriyesine esas olan bütün umdelere ve bu umdeleri vücuda getiren vicdan-ı umumî-i beşere râcidir.
Biz, hukukumuzu ve istiklâlimizi müdafaa için giriştiğimiz mücahedenin kudsiyetine kail ve hiçbir kuvvetin bir milleti yaşamak hakkından mahrum edemeyeceğine kaniiz. Tarihin bugüne kadar kaydetmediği bir su-i kast teşkil eden ve Wilson prensiplerine müstenid bir mütarekenin milleti esbâb-ı müdafaasından tecrit etmiş olmasından mütevellid bir hileye de mübteni bulunmak hasebiyle ait oldukları milletlerin şeref ve haysiyetiyle dahi kabil-i imtizaç olmayan bu hareketin takdir-i mahiyetini resmî Avrupa ve Amerika’sının değil, ilm ü irfan ve medeniyet Avrupa ve Amerika’sının vicdanına tevdî ile iktifâ ve bu hadiseden tevellüd edecek mes’ûliyet-i azîme-i tarihiyeye son defa bir daha nazar-ı dikkat-i umumîyi celp ederiz. Davamızın meşrû’iyet ve kudsiyeti, bu müşkil zamanlarda Cenâb-ı Hak’tan sonra en büyük zahîrimizdir.

                                                                                      Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Heyet-i

                                                                                                 Temsiliyesi Adına

                                                                                                      Mustafa Kemal''
Derleyen: Ali ÇİMEN








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

İstanbul'da Doğan ve Ölen İlk Osmanlı Padişahı Kimdir?