Ana içeriğe atla

Çiğiltepe'nin Efsane Komutanı Miralay Reşat Bey

    TBMM orduları tarafından 26 Ağustos'da  başlatılan Büyük Taarruz'da; taarruz planındaki stratejik yerlerden biri olan Çiğiltepe'yi, komutanlarına söz verdiği saatte alamamasını gururuna yediremeyerek, başına dayadığı tabancasıyla intihar eden efsane komutan, 57. Tümen Komutanı Miralay (Albay) Reşat Bey'dir. Taarruzun ilk gününden itibaren çevredeki bütün hakim tepeler, müstahkem mevkiler alınmış, sadece geriye Çiğiltepe kalmıştı. Ordu komutanları alınmazsa taarruz riske girer diye, sürekli uyarılarda bulunmuştu. Verdiği sözü tutamadığını düşünen kahraman Miralay, askerlik gururu ile hayatına son verdi. Çiğiltepe ise bir müddet sonra tümeni tarafından alınmıştı.


Miralay Reşat Bey

                                  Çiğiltepe'nin Efsane Komutanı Miralay Reşat Bey

   26 Ağustos'ta başlayan Türk Ordularının taarruzu ile Kalecik Sivrisi, Toklutepe, Tınaztepe, Belentepe, Kurtkayatepesi, Erkmentepe gibi stratejik tepeler ele geçirilmişti. 57. Alay ise akşam olmasına rağmen Çiğiltepe'yi düşürememişti. Bu gecikme harekatı riske atabilirdi. Harekat 18 saattir devam ediyordu. Makinalı tüfek sesleriyle patlamalarla ortalık mahşer yeri gibiydi. Etraf, patlamalarla gündüz gibi aydınlanıyordu. I. Ordu. 57. Tümen Komutanı Miralay Reşat Bey, üstü ağaç gövdeleriyle kapalı toprak siperin sığınağında, elindeki manyetolu telefonun ahizesi ile bekliyordu. Telefonun karşı ucunda I. Ordu Komutanı Sakallı Nurettin Paşa vardı. Paşa konuşmaya sert bir biçimde başladı: 

''Tepe niçin işgal edilemedi?''

 Bir sürelik sessizlik sonrası Paşa, aynı soruyu daha da sert bağırarak sordu. Miralay Reşat Bey, böylesine kritik bir zamanda moral alması gerekirken azarlanmıştı. Üzüntüden yine cevap veremedi. 

Paşa, ''Ne zaman alınacak bu tepe?'' diye bir kez daha sorunca Miralay; 

''Yarın saat 12.00'ye kadar tepe alınacak!..'' dedi.

Nurettin Paşa aynı sert üslupla devam etti: 

''12.00'ye kadar alamazsanız ben sizin yerinizde olsam yaşamam.'' 

    Miralay Reşat Bey (1879-1922); ömrünün neredeyse 27 yılını cephelerde geçirmişti. Balkanlarda Yanya savunmasında düşmanla kafa kafaya çatışıp Yunan kurşunu yemiş olmasına rağmen yaralı biçimde savaşmıştı. Çanakkale'deki Zığındere ve Anafartalar'da bizzat düşman üzerine askerleri ile yürümüş, yine yaralanmasına rağmen kahramanlıklar göstermişti. Kafkas Cephesi'nde Muş'un kurtuluşunda, Filistin Cephesinde de başarılar göstermişti. Aldığı sayısız askeri madalya ve nişanı vardı. Her savaştığı bölgede yaralanmış ve en son Filistin'de İngilizlere esir düşmüş; yaklaşık 1 yılı geçkin bir süre esir hayatı yaşamıştı. Savaş sonrası döndüğü İstanbul'dan, Anadolu'ya geçerek Milli Mücadele'ye katılmış, evlenmeye ve aile hayatı kurmaya hiçbir zaman fırsat bulamamıştı. Milli Mücadele'de Doğu Cephesi'nde görev aldıktan sonra 16 Nisan 1922'de, başkomutanın emri ile Batı Cephesi 57. piyade Tümen Komutanı olarak atanmıştı. Mustafa Kemal Paşa Kafkas Cephesi'nde 16. ordu Komutanıyken, Çanakkale'den beri emir-komutasında bulunan Reşat Bey hakkında; ''Aldığı emri vaktinde ifa etme alışkanlığı vardır'' notunu siciline düşmüştü. 

  Reşat Çiğiltepe, vatansever, cesur, sorumluluk sahibi, adil, gururlu, şerefli bir Türk subayıydı. Nurettin Paşa'nın son sözüne karşı çok net ve tok bir asker sözü verdi:

''Sizin benim yerimde olmanıza lüzum yok. Ben zaten yaşamam.''




  27 Ağustos günü Çiğiltepe harekatı devam ediyordu. Yunan ordusunun yoğun top ateşi tepenin ele geçirilmesini engelliyordu. Yüzlerce yaralı onlarca şehit asker veren Reşat Bey, sabahın ilk saatlerinden sonra durumu değiştirememişti. I. Kolordu Komutanı İzzettin Paşa, Miralay Reşat Bey'i moral vermek ve desteklemek için aradı. Başarılar dileyerek tepenin ele geçirilmesini bir kez daha emretti. Bu seferki telefon birinci amirinden gelen bir moral telefonuydu. Fakat Yunan topçusuna karşı topçu desteği alamayan Reşat Bey ve tümeni tepeyi almakta gecikmişti. Saat 11.20 gibi Afyon Kocatepe'den Başkomutan Mustafa  Kemal Paşa, Miralay Reşat Bey'e, kendisini teşvik etmek için telefonla ulaştı. Miralay, Atatürk'ün Çanakkale'den beri başarılı hizmetleri ile tanıdığı, sevdiği bir subaydı. Başkomutan:

''Reşat Bey, merhaba, iyi olduğunuzu umuyorum, hala hedefinize ulaşamadınız. Bir sorun mu var?'' diye sordu. Yorgunluk, kan ve ter içinde Miralay ise;

''Yarım saat sonra ulaşacağız efendim. Söz veriyorum?'' dedi. Başkomutan ''Peki, size güveniyorum.'' diye yanıt verdi.

   Miralay, öğlen saatleri geldiği halde hala tepeyi ele geçirememişti. Süre dolmuştu. Söz verdiği halde başaramamıştı. Asker sözü, namus sözüydü. Büyük bir buhran (bunalım) halinde siperlerde bir heykel gibi durdu. Dimdik yürümeye başladı. Bu yürüyüş dakikalarca sürdü. Bunu gören askerleri şaşkındı. Siperlerden onlar da başlarını çıkarmaya başladı. Miralay, ''sakın ha!'' diyerek askerlere siperde eğilmelerini emretti. Kendisine ise şarapnel ya da bir kurşunun isabet etmesi an meselesiydi. Fakat istediği olmadı. Siperlerde usulca yürüyüşünü kurmayları fark etmişti ki yakınına bir subay bırakmışlardı. Mevzilerden telefonun olduğu yere doğru ilerledi. Yanındaki subayını bir bahane ile başka yere gönderdi. Kılıfından revolverini çıkartıp sağ şakağına dayamadan önce şu sözleri not etti:

''Muvaffakiyetsizlik (başarısızlık) beni hayatımdan bizar etti (usandırdı.)''

 Korkunç haber, askerden bir süre gizlendi ve savaşa devam edildi. Yarı şok halinde subaylar Kocatepe'den gelen telefonla meşgul oldular. Arayan başkomutan M. Kemal Paşaydı.

''Reşat Bey'i istemiştim.'' dedi. Görevli subay tıkanan sesiyle;

''Reşat Bey, az önce intihar etti efendim.'' dedi.


Çiğiltepe Şehitliği

   Gazi Paşa'nın Miralayın ölümüne  çok üzüldüğü ve gözlerinin yaşardığı rivayet edilir. Ayrıca Reşat Bey'in ailesine Çiğiltepe soyadını bizzat kendisi vermişti. Ailesine TBMM tarafından İstiklal madalyası da verilmişti. 

  Reşat Bey'in kaybından bir müddet sonra; araştırmacılara göre 17.30 civarında, büyük bir saldırı ile Çiğiltepe ele geçirilmiş; görev başarılmıştı. 

Derleyen: Ali ÇİMEN

KAYNAKÇA:

→Cihangir AKŞİT, ''Büyük Taarruz'da Reşat Bey'in İntiharı: O gün Çiğiltepe'de Neler Oldu?'' yazı dizisi 1-2-3-4'', Gerçekgündem, 28-29-30-31 Ağustos 2018. (Ayrıca Yazarın konu ile ilgili kitabı; Cihangir AKŞİT, ''Miralay Reşat Çiğiltepe Vatan Savunmasında 27 Yıl'' adlı romanı bulunmaktadır.)

Yukarıdaki 4 bölümlük inceleme yazısına Genel Ağdan Ulaşmak İçin BKZ↴
https://www.gercekgundem.com/yazarlar/cihangir-aksit/536/buyuk-taaruzda-resat-beyin-intihari-o-gun-cigiltepede-neler-oldu-tarihi-arastirma-yazi-dizisi-1

Yazarın konu ile ilgili diğer yazıları için BKZ.↴
https://www.gercekgundem.com/yazarlar/cihangir-aksit


→Turgut ÖZAKMAN, ''Şu Çılgın Türkler'', Bilgi yay., İstanbul, 2005.

→Kemal ARI, ''Çiğiltepe Efsanesi Miralay Reşat Bey'', Bütün Dünya Dergisi, Sayı:8, 1 Ağustos 2016, s. 45-48.

→Prof. Dr. Turgut TURHAN, ''Büyük Zaferin Onur Abidesi: Miralay Reşat ÇİĞİLTEPE'', Kıbrıs Gazetesi, 28 Ağustos 2019.

Çiğiltepe Şehitliği için Sinanpaşa Belediyesi BKZ.↴

http://www.sinanpasa.bel.tr/sayfa/cigiltepe-sehitligi.html



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hicrî Takvim Miladi Takvime Nasıl Çevrilir?

Örnek: Hicrî 1431 yılını Miladi Takvime Çevirme Aşamaları: I. Aşama : 1441 Hicrî yıl 33 sayısına bölünür. Çünkü 1 Hicri yıl yaklaşık 354 gündür. Hicrî takvim kamerî, yani aya dayalı düzenlenir. Güneşe dayalı düzenlenen Miladi Takvimde ise 1 miladi yıl yaklaşık 365 gündür. İki takvim arasında bir yıllık sürede 11 günlük fark görülür. Bu fark toplamda her 33 yılda 1 yıl olmuş olur. 1431/ 33 = 43,36...→ yaklaşık 43. Böylece 33 yılda 1 yıllık farktan 1431 yılda kaç yıl fark olduğu ortaya çıkar. II. Aşama :  Yukarıda çıkan sonuç, Hicri yıldan çıkarılır. 1431-43= 1388 Böylece Hicri Takvimin Miladi takvim ile arasındaki fark düzeltilmiş oldu. III. Aşama : Yukarıda çıkan sonuç yıl farkı alınmış hicri tarihtir. Son olarak bu sonuca iki takvim arasında 622 yıl farkı eklenir. Hicrî Takvim başlangıcı, İslam Dini Peygamberi Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye Hicreti olayıdır. Bu olay Miladi 622'de olmuştur. 622 rakamı   iki takvim arasındaki yıl farkı

Tevaif-i Mülük Devletler Ne Demektir?

   Abbasi Devleti'nin (750-1258) merkezi otoritesinin zayıflaması ve Abbasiler'e bağlı yöneticilerin (Emir'ül Umeralar) kendi bölgelerinde bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile ortaya çıkan feodal devletlere Tevaif-i Mülük Devletler denir. Tevaif'ül Mülük Devletler, Abbasiler'in çözülmesine ve parçalanmasına zemin hazırlamıştır.  Ayrıca BKZ. → Emir'ül Umera Nedir? ↴ http://www.sessiztarih.net/2014/08/emirul-umera-nedir.html Tevaif-i Mülük Devletler    şunlardır: * Mısır 'da; - Tolunoğulları (Mısır'da kurulan ilk Türk- İslam Devleti) - İhşitler (Akşitler) (Mısır'da kurulan 2. Türk-İslam Devleti) Ayrıca BKZ. → Hicaz'a egemen olan ilk Türk devleti ↴ http://www.sessiztarih.net/2014/05/hicaza-egemen-olan-ilk-turk-devleti.html - Fatimiler (Şii Arap Devleti) * İran 'da; - Tahiriler - Saffariler - Büveyhoğulları * Horasan 'da; - Samanoğulları * Kuzey Afrika 'da; - Ağlebiler - İd

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay