Ana içeriğe atla

Boğazlar Sorununun Açıklamalı Kronolojisi

   Boğazlar Sorununun tarihi süreci üç ya da 4 bölümde incelenebilir. Aşağıdaki çalışmada 3 bölümde incelenerek kronolojisi oluşturulmuştur. 

1- (1453-1774) Osmanlı Devleti'nin Mutlak Egemenlik Dönemi (Tek Taraflı Düzenleme Dönemi)

   Bu dönem, boğazların tek taraflı olarak tamamen Osmanlı Devleti'nin himayesinde olduğu dönemdir. Dönem, İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethiyle başlar; Ege Adaları ve Karadeniz Limanları tek tek Osmanlı egemenliğine alınır. Osmanlı Karadeniz'de ve Boğazlarda egemenliğini tek taraflı olarak kullanarak ''Boğazların Kapalılığı'' ilkesini gerçekleştirir. 


2-(1774-1841) Boğazlar Konusunu İkili Anlaşmalarla Düzenleme Dönemi (İki Taraflı Sözleşmeler Dönemi)

   Osmanlı ''Boğazların Kapalılığı'' ilkesini korumaya çalışmıştır. Fakat Avrupalı Devletler yaptıkları siyasi manevralarla Osmanlı'nın köşeye sıkışmasını fırsat bilip Boğazlar konusuna karışmaya başlarlar. Boğazlar uluslararası bir sorun haline bu dönemde gelecektir.

21 Temmuz 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması

    Sıcak denizlere inme politikası ile hareket eden Rusya, Osmanlı Devleti ile 1768-1774 Savaşlarını yaptı. Mağlup çıktığı bu savaştan sonra Osmanlı, Şartları çok ağır 1774 Küçük Kaynarca Anlaşmasını yaptı. Bu anlaşma ile Rusya, sıcak denizlere inme politikasında ciddi yol katetti. Karadeniz, Osmanlı için ''güvenli deniz'' olma özelliğini yitirdi. Bu süreçle birlikte Rusya, boğazları tehdit etmeye başladı. Karadeniz bu anlaşmaya kadar tüm yabancı devlet gemilerine kapalıydı. Bu anlaşma ile Rus ticaret gemilerine boğazlardan geçiş hakkı tanındı. Böylece hiçbir yabancı geminin boğazlardan geçmemesi prensibinden; boğazlardan geçişlerin ticaret ve savaş gemileri için ayrı ayrı düzenlenmesi prensibine geçildi.

→3 Ocak 1799 Osmanlı-Rusya İttifak Anlaşması

   1798'de Napolyon'un Mısır'ı işgal etmesi ile Osmanlı Devleti kendisine müttefik olarak İngiltere ve Rusya'yı seçti. İki ülke ile ayrı ayrı ittifak anlaşması yaptı. 3 Ocak 1799'da Rusya ile yaptığı ittifak anlaşması ile Rus donanması ilk defa boğazlardan geçerek Akdeniz'e ulaşma imkanı buldu. Rusya, Osmanlı izniyle hayali olan sıcak denizlere inmeyi ilk kez tattı. Karadeniz bir Türk gölü olma özelliğini kaybetti. Karadeniz'de hukuken Rusya'nın varlığı kabul edildi. Rusya, İngiltere, Fransa ve Osmanlı Devleti arasında boğazlar ve Karadeniz, Akdeniz üzerinde nüfuz sahibi olma siyaseti ısınarak devam etti.



5 Ocak 1809 Çanakkale (Kale-i Sultaniye Anlaşması)

İngiltere ile Osmanlı arasında yapılan 5 Ocak 1809 Çanakkale Anlaşması (Kale-i Sultaniye) ile ''İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından savaş gemilerinin geçmesi, eskiden olduğu gibi, yasak olacak. Bu hususta, Osmanlı Devleti'nin öteden beri uyguladığı kural, bundan böyle de uygulanacak. Buna, barış zamanında bütün devletler ile İngiltere'de uyacak. Aynı tarihte kabul edilen dört maddelik gizli ittifaka göre ise Fransa Osmanlı Devleti'ne saldıracak olursa; İngiliz donanması Karadeniz'e kadar Osmanlı sahillerini koruyacak, silah ve mühimmat verecekti.''
   
   Bu döneme kadar Osmanlı ile Rusya arasında bir sorun olan Boğazlara; ilk defa üçüncü bir devlet, İngiltere, resmen karışmış oldu. Ayrıca Boğazlar üzerinde İngiltere ve Rusya rekabeti de gün yüzüne çıkmış oldu. Boğazlar rejimi, Osmanlı Devleti'nin tek taraflı işlemleri ile değil iki taraflı anlaşmalarla düzenlenmeye başladı.

14 Eylül 1829 Edirne Anlaşması Yunanistan'ın bağımsızlık kazandığı bu anlaşma şartnamesinde Rusların ticaret gemilerinin İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçişlerine ve taşıdıkları eşyaya hiçbir şekilde müdahale edilmeyeceği belirtildi. Bu karar ile Boğazların barış zamanında yabancı devletlerin ticaret gemilerine açıklığı, ilk kez olarak bu antlaşma ile uluslar arası bir yükümlülük haline gelmiş oldu. Osmanlı barış halinde olduğu bütün ülkelere boğazları açmayı taahhüt etti.

8 Temmuz 1833 Hünkar İskelesi Anlaşması
Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa Ayaklanması ile tek başına baş edemeyen Osmanlı Devleti, diğer ülkelerden yardım istedi. Osmanlı'nın yardım isteğine olumlu yanıt veren tek ülke Rusya oldu. Rus donanması 5 Nisan'da Beykoz'a gelince İngiliz ve Fransızlar da harekete geçerek Mehmet Ali Paşa'yı durdurdu. Fakat güvende olmadığını bilen Osmanlı Devleti Rusya ile Hünkar İskelesi Anlaşmasını imzaladı. Anlaşmanın gizli maddesine göre; herhangi bir tehlike durumunda her iki devlet de birbirine yardım edecek; Osmanlı Devleti böyle bir durumda Çanakkale Boğazını Rusya hariç bütün devletlere kapatacaktı. İngiltere ve Fransa anlaşmayı hemen protesto etti. Böylece Boğazlar Sorunu ortaya çıktı. Hünkar İskelesi Anlaşması ile tarihte ilk kez boğazlar uluslararası bir sorun oldu. Boğazların ''kapalılık ilkesi'' zedelendi.

3- (1841- 1936) Boğazların Uluslararası Statü Kazanıp Uluslararası Sorun Haline Gelmesi Dönemi (Çok Taraflı Sözleşmeler Dönemi)

1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi ile Osmanlı Devleti, boğazları kontrol etme hakkını Avrupalı devletler ile paylaştı. Bu süreçte boğazlar, uluslararası bir statüde gitmeye devam etti. Türk egemenliğine tam anlamıyla 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle girdi.

→13 Temmuz 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi (Anlaşması)

1839'da Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa tekrar isyan etti. Bu durumda Rusya'nın yardıma geleceğini bilen Avrupalı devletler hemen Osmanlı'ya yardımda bulundu. Çünkü İngiltere ve diğer Avrupalı devletler Rusya'nın boğazlarda söz sahibi olmasını ve Hünkar İskelesi Anlaşmasını istemiyorlardı. Osmanlı Devleti ile İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya, Prusya arasında Londra'da Boğazlar Anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre; Boğazlar Osmanlı egemenliğinde kalacaktı fakat boğazlar barış zamanı bütün savaş gemilerine kapalı olacak, sadece dost devlet elçilerinin hizmetinde bulunan hafif savaş gemileri boğazlardan geçebilecek; ticaret gemilerine ise açık olacaktı.

1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazlar, tarihte ilk kez uluslararası statü kazandı. Böylece Osmanlı Devleti egemenliği altında bulunmasına rağmen boğazlar hakkında tek başına karar alamayacaktı. Osmanlı Devletinin boğazlardaki egemenli hakkı ilk kez zedelendi. Osmanlı barış zamanında  Boğazları tek taraflı kullanma iradesini yitirdi.

30 Mart 1856 Paris Anlaşması
Kırım Savaşı sonrası yapılan Paris Anlaşmasında; boğazların Londra Boğazlar Sözleşmesine göre yönetilmesine devam edildi. Boğazlar tüm devletlerin savaş gemilerine kapatıldı. Osmanlılar ve Ruslar Karadeniz kıyılarında tersane ve donanma bulunduramayacaktı.

17 Ocak-13 Haziran 1871 Londra Boğazlar Sözleşmesi

1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi tekrar kabul edildi. Ancak Karadeniz'in tarafsızlığı durumu kaldırıldı.

13 Temmuz 1878 Berlin Anlaşması

1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi teyit edildi. Barış dönemlerinde hiçbir devletin savaş gemisi boğazlardan geçmeyecekti.


1914-1918 I. Dünya Savaşı sırasında İttifak Devletleri safında savaşa katılan Osmanlı Devleti Boğazları müttefikleri hariç bütün ülkelere kapattı.

8 Ocak 1918 Wilson İlkeleri

12.maddenin boğazlar bölümünde;  ''Çanakkale Boğazı, uluslararası güvenceler altında tüm gemilere ve ticarete sürekli olarak açık hale getirilmelidir.''diye geçer.

ABD Başkanı Wilson, dünya barışını korumak amaçlı yayımladığı bildirisinde; boğazların uluslararası güvence ile uluslararası ticaret gemilerine sürekli açık tutulmasına ve gemilerin serbestçe geçişlerine izin verilmesini istemişti. 

30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşması
Osmanlı Devleti ile itilaf Devletleri arasında olan bu anlaşmaya göre;
''Karadeniz’e geçmek için Çanakkale ve Karadeniz (İstanbul) Boğazları’nın açılması ve Karadeniz’e geçiş sağlanacaktır. Boğazlardaki askeri mevkiler İtilaf Devletlerine devredilecektir.''

28 Ocak 1920 Misak-ı Milli Kararları

   Son Osmanlı Mebusan Meclisinde kabul edilen Misak-ı Milli Kararlarının boğazlarla ilgili çizgisi şudur: ''Marmara Denizi ve İstanbul'un güvenliği, her türlü tehlikeden uzak tutulmalıdır. Bu ilke saklı kalmak kaydı ile Akdeniz ve Karadeniz boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda bizimle birlikte öteki tüm devletlerin oybirliği ile verecekleri karar geçerlidir.''

Bu karar, Milli Mücadele döneminde boğazlarla ilgili alınan ilk karardır.

10 Ağustos 1920 Sevr Barış Anlaşması

Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasındaki Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması nedeniyle uygulanamamış olan Sevr Anlaşmasında;

''-Çanakkale ve İstanbul boğazları savaşta ve barışta tüm devletlerin savaş ve ticaret gemilerine açık olacak.
-Boğazların idare edilmesi için uluslararası Boğazlar Komisyonu kurulacak. Bu komisyonun özel bayrağı,özel bütçesi ve kendine özgü bir örgütü olacaktır. Komisyon başkanlığına Türkler gelemeyecekti.'' diye geçer. Anlaşma uygulanabilseydi Türklerin boğazlar üzerinde  hakkı kalmayacaktı.

24 Temmuz 1923 Lozan Barış Anlaşması

   Türkiye'nin bağımsızlığının onaylandığı Lozan Barış Anlaşması'nda boğazlarla ilgili yapılan ek bir Boğazlar Sözleşmesi'nin maddelerine göre;

-Boğazlardan barış zamanı ticaret gemileri serbestçe geçebilecek; barış zamanında savaş gemileri sınırlı biçimde geçiş serbestisine sahiptir.

-Savaş zamanı, Türkiye savaşa katılmış ise tarafsız gemiler düşmana yardım götürmediği müddetçe geçebilir. Türkiye, savaş halinde olduğu devletlerin gemilerine karşı her türlü hakkını kullanabilir. Savaş dönemi tarafsızca, tarfsızlık haklarını geçişleri engelleyecek biçimde kullanmayacaktır.

-Boğazların her iki yakası askerden arındırılacaktır.

-Bu anlaşma düzenini denetleme görevi Türkiye'nin başkanlığındaki bir Boğazlar Komisyonu tarafından yapılacaktır.  

Lozan Anlaşması'nda Türkiye boğazlarda tam bir egemenlik elde edemedi. Fakat Osmanlı Devleti'nin son 200 yılından bu yana konu ile ilgili imzalanmış en olumlu anlaşma oldu.

20 Temmuz 1936 Montrö (Montreux) Boğazlar Sözleşmesi

   Başta Türkiye olmak üzere, İngiltere, Sovyetler Birliği gibi birçok devletin katıldığı anlaşma ile boğazların statüsünü tekrardan belirledi. Anlaşmaya göre;

-Boğazlar Komisyonu kaldırıldı. Bu komisyonun görevleri Türkiye'ye devredildi.

-Boğazların her iki yakasında Türkiye asker bulundurabilecekti.

-Yabancı ticaret gemileri boğazlardan serbestçe geçebilecekti.

-Yabancı savaş gemilerinin geçişi Türkiye'nin iznine bağlıydı.

-Türkiye savaş tehlikesi ile karşı karşıya kalırsa yabancı savaş gemilerinin boğazdan geçişi kendi takdirine kalacaktı.

   Türkiye, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile egemenlik haklarını kısıtlayan bu durumu ortadan kaldırdı. Boğazlar tamamen Türkiye'nin denetimine bırakıldı. Montrö Anlaşması'nın maddeleri günümüzde de uygulanmaya devam etmektedir.

Derleyen: Ali ÇİMEN 





Kaynakça:

→Muharrem DÖRDÜNCÜ, ''1774 KÜÇÜK KAYNARCA ANTLAŞMASINDAN 1841 LONDRA SÖZLEŞMESİNE KADAR BOĞAZLAR MESELESİ'', Afyon Kocatepe Üni. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, Ocak 2019, s.67-79.

→ Başkent Üni. Stratejik Araştırmalar ve Uygulamalar Dergisi, Sevr Barış Anlaşması maddeleri →Ayrıca BKZ. Sevr Anlaşması Orjinal PDF için↴
http://sam.baskent.edu.tr/belge/Sevr_TR.pdf


→Temuçin Faik ERTAN, ''SEVR VE LOZAN ANTLAŞMALARI HAKKINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR DEĞERLENDİME'', Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 58, Bahar 2016, s. 21-37.

Yukarıdaki makaleye genel ağdan ulaşmak için BKZ.↴
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/624388

→Hakan UZUN, ''Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nin Yankıları'',Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı: 61, Güz 2017, s. 393-435



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl