Ana içeriğe atla

Atatürk'ün Başkomutanlık Savaşına Verdiği İsim

    AtatürkBaşkomutanlık Meydan Savaşı'na (Dumlupınar Meydan Muharebesi) Rum Sındığı Savaşı demiştir.  Bu savaşı Osmanlı Devleti döneminde Haçlılara karşı yapılan 1364 Sırp Sındığı Savaşı'na benzetmiştir. Sındırmak; sözlük anlamı olarak; kırmak, parçalamak, mağlup etmek, yenerek bozmak anlamlarına gelir.

   Atatürk; Başkomutanlık Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz'u anlatırken Başkomutanlık Meydan Savaşı'na Rumların kalbini sındıran (kıran),  Rum Sındığı Savaşı demişti:

''...Sonuç olarak arkadaşlar, Yunan ordusunun vicdanında, fikrinde meydana gelen bu korku, bütün Yunan milletine geçmişti (kahrolsun sesleri). O kadar ki, adalarda bulunan Yunanlılar, Türk ordusu geliyor diye kaçmaya girişiyordu (gülmeler). Arada deniz olduğunu unutuyorlardı (gülmeler) ve kaçamadığından ve kaçamayacağını anladığından dolayı delirenler vardı. Bundan dolayı, bu meydan savaşı, gerçekten düşmanlarımız için çok yok edicidir ve korku vermiştir. Bu savaşın sonucu Yunanlılar’ın ve Rumların kalbini sındırmıştır. Bundan dolayı, bu savaşa “Rum Sındığı Meydan Savaşı” demek çok uygun olur. Bu şekilde Afyon- Karahisar’dan İzmir’e kadar dört yüz küsur kilometrelik uzaklık, birçok meydan savaşları da yaşanarak, ordularımız tarafından on beş günde alınmış ve millî ordunun bu üstün kudret ve hareketi özellikle anılmaya değer bulunmuştur...'' 

     Osmanlı Padişahı I. Murat (Hüdavendigar) döneminde 1364'te Sırp, Bulgar ve Macarlar Edirne'yi Türklerden geri almak amacıyla bir Haçlı ordusu oluştururlar.  Uzunçarşılı'nın anlatımı ile; Haçlı Orduları, Hacı İlbeyi komutasındaki az sayıda kuvvet ile bozguna uğratılır. Hacı İlbeyi, Meriç Nehri kıyısında rahat ve sarhoş hareket eden düşmanın bu açığından istifade etmek suretiyle üç koldan yaptığı ani bir baskın ile düşmanı müthiş paniğe sevk eder. Perişan halde dağılan düşmanın bir kısmı Meriç Nehri'nde boğulur. Osmanlı Tarihinde bu savaşa Sırp Sındığı Savaşı denilir.

  Başkomutan Atatürk'ün,  Başkomutanlık Savaşı'nı Sırpları sındıran savaşa benzeterek Rum Sındığı demesi tarihte dikkati çeken bir husustur.

NOT: Atatürk'ün tırnak içinde verilen konuşmasının orjinal metni:

''...Binnetice arkadaşlar, Yunan ordusunun vicdanında, fikrinde hâsıl olan bu havf-ü haşyet bütün Yunan milletine intikal etmişti (kahrolsun sesleri). O kadar ki, adalarda bulunan Yunanlılar, Türk ordusu geliyor diye firara teşebbüs ediyordu (gülmeler). Arada deniz olduğunu unutuyorlardı (gülmeler) ve firar edemediğinden ve firar edemiyeceğini anladığından dolayı tecennün edenler vardı. Binaenaleyh; bu meydan muharebesi hakikaten düşmanlarımız için çok kahhar ve mucibi havf-ü haşyettir. Bu muharebenin neticesi Yunanlıların ve Rumların kalbini sindirmiştir. Binaenaleyh; bu muharebeye Rum Sındığı Meydan Muharebesi demek çok muvafık olur. Bu suretle Afyon-Karahisar‘dan İzmir‘e kadar dört yüz küsur kilometrelik mesafe, müteaddit meydan muharebeleri de dâhil olduğu halde, ordularımız tarafından on beş günde katedilmiş ve millî ordunun bu müstesna kudret ve hareketi bilhassa şayanı tezkâr bulunmuştur...'' 


Yazar: Ali ÇİMEN

Kaynakça:

ATATÜRK’ÜN SÖYLEV VE DEMEÇLERİ I-IIIAtatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, Baskı: Divan yayıncılık, 2006.

Ord. Prof. İ Hakkı UZUNÇARŞILI, Büyük Osmanlı Tarihi Cilt 1, Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları XIII. Dizi, I. cilt, 7. baskı, s.167-168.  





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl