Ana içeriğe atla

Atatürk: 'Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz. İleri.' Emrini Hangi Savaşta Hangi Hedefe Verdi?

   Başkomutan Gazi Mustafa Kemal, Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanıldıktan sonra Büyük Taarruz'da Türk ordularına, ''İlk hedefiniz Akdenizdir. İleri!'' emrini, günümüz Ege Bölgesi'ndeki kentleri, kasabaları köyleri düşman işgalinden kurtarmak amacı ile vermiştir. 

  O dönemde, günümüzde Ege Denizi olarak söylenen deniz de Akdeniz olarak bilindiğinden, emrin geçtiği son nokta, İzmir'de denize kadar düşmanı kovalamaktı. Osmanlı coğrafya kitaplarında Akdeniz ya da Adalar Denizi, boğazlara kadar uzanan denizdi. İstanbul Boğazı'ndan sonra ise Karadeniz başlıyordu. Yunan mitolojisindeki ''Ege'' kavramı 1941 I. Coğrafya Kongresi ile birlikte kullanılmaya başlandı.



   26 Ağustos 1922'de, Afyon- Kocatepe'de Türk topçusun başlattığı ateş ile düşman üstüne yürüyen Türk Orduları, 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar Meydan Muharebesi'ni (Başkomutanlık Meydan Savaşı) kazanmıştı. Yunan Orduları Başkomutanı General Trikupis de esir alınmıştı. Atatürk'ün amacı, düşman ordularından bölgeyi temizleyip onları imha etmekti. Bundan sonra Atatürk en uzak noktayı hedef gösterdi:

 ''Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini nazarı dikkate alınarak ilerlemelerini ve herkesin akıl kuvvetini ve yurtseverlik kaynaklarını kullanarak yarışmaya devam etmelerini isterim. Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!''

   Emir sonrası, Türk Orduları üç koldan İzmir yönüne doğru ilerlemeye, Yunan kuvvetlerini kovalamaya başladı. Uşak, Eskişehir, Balıkesir, Bilecik, Aydın, Manisa düşmandan temizlendi. Yunan orduları dağılmış ve şaşkın biçimde kaçarken, geçtiği yerlere elinden geldiğince zarar veriyordu. 9 Eylül 1922'de Türk orduları İzmir'e girdi. Düşman askerleri İzmir'de kıyıdan uzaklaşan gemilere binmek için denize atlayıp yüzerek gemilere ulaşmaya çalıştılar. Türk Orduları bundan sonra yönünü kuzeye doğru, önce Güney Marmara kıyıları sonra İstanbul'a çevirince; Yunan ordusunu tetikçi olarak kullanan emperyalist İngiltere ateşkes istemek zorunda kaldı. 

   Büyük Taarruz Türk Orduları tarafından başarı ile sonuçlandı. 15 Mayıs 1919'da İzmir'de başlayan Yunan işgali, 26 ayda  Ankara önlerine kadar gelmişti. Fakat Büyük taarruz ile Türk orduları sadece 2 haftada 150 bin kilometrekare alanda düşmanı dışarı atmayı başardı. Türk orduları 400-500 kilometre ilerlemiş; Harp tarihçisi Orgeneral Ali Fuat Erden'in deyişiyle, ''motorsuz  yıldırım harbi'' yapmıştı. Türkler siyasi anlamda, yeniden Akdeniz'e indi.

Derleyen: Ali ÇİMEN

Kaynakça:


Kemal ATATÜRK, NUTUK(1919-1927)Atatürk Araştırma Merkezi-(Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ, Yıl: 2000, s.456-460.


→Suat İLHANAtatürk'ün Cephede Verdiği Dört EmirAtatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:III, Sayı: 9, Temmuz 1987, s. 479-486.

→Sinan MEYDAN, ''Ne Muazzam Zaferdi O! Büyük Taarruz'', Sözcü Gazetesi, 28 Ağustos 2017.

Genel ağdan ulaşmak içi BNZ.↴
https://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/sinan-meydan/ne-muazzam-zaferdi-o-buyuk-taarruz-1991544/

→Atilla KOLLU, ''Büyük Zafer (Öncesi ve Sonrası İle)Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:VIII, Sayı:24, Temmuz 1992, 481-560.     






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl