Ana içeriğe atla

İşçi Dövizleri Nedir?

   Türkiye 1960'lı yılların başında başta Almanya olmak üzere vatandaşlarını Avrupa ülkelerine işçi olarak göndermeye başladı. Anadolu'da bir çok kişi yurdunu bırakarak refah düzeyini yükseltmek amacıyla gurbete çıktı. Zor şartlarda çalışıp para biriktiren gurbetçi Türk işçileri, Anadolu'da yaşayan ailelerine geçimleri için para göndermeye başladı. Zamanla bu rakam artmaya başladı. Yurt dışındaki Türk işçilerinin Türkiye'ye gönderdiği bu dövizlere literatürde İşçi Dövizleri denir. Çünkü işçilerin yurda soktuğu döviz, öyle bir hal almıştı ki içeri giren bu dövizler, Türkiye'nin ihracat gelirlerini yakalar duruma gelmişti.  Ekonomi terimi gibi kullanılmasına şaşırmamalıydı.

   İşçi dövizleri, Avrupa'ya göçün başlangıcından beri Türkiye açısından önemli bir kaynak, girdi olmaya başladı. Başlangıç; en çok gurbetçinin çalıştığı Almanya'dan Türkiye'ye 1964'te, 8 milyon kadar döviz akışı ile gerçekleşti. 1969 yılında Türkiye'ye 141 milyon dolar işçi dövizi girdi. Bu rakam 1971'de 471 milyon dolara yükseldi. Öyle ki bu rakam Türkiye'nin dış ticaret açığının kapatılmasında etkili oldu. 1973'te miktar 1 milyar doları geçti. Dalgalanmalar ile bir süre yıldan yıla bu biçimde seyretti.

   1973'te işçi dövizlerinin ithalata oranı (ithalatı karşılama oranı) % 57 oldu. Böylece zirveye ulaştı. İşçi dövizlerinin aynı yıl ihracata oranı ise % 90 oldu. 1975'te, bu dövizler dış ticaret açığının %39'unu kapatabildi.

   Türkiye işçi dövizlerinin yurda girişini artırmak amacıyla çaba gösterdi. Katlı döviz kuru gibi uygulamalara yöneldi. Yüksek faiz veren kurlu hesaplar, vergi muafiyetleri oluşturuldu. 

   Yurt dışına işçi olarak giden gurbetçi Türkiye vatandaşları, oradaki zorlu çalışma koşullarıyla bin bir emekle kazandığı dövizini Türkiye'de de değerlendirerek Türk ekonomisine katkıda bulundu. İşçi dövizleri yakın tarihte ekonomi uzmanlarının araştırdığı bir konu oldu.


Derleyen: Ali ÇİMEN



Kaynakça:

Aysel ATALAY, ALMANYA’DAKİ İŞÇİ TASARRUFLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ : KREDİ MEKTUPLU DÖVİZ TEVDİAT VE SÜPER DÖVİZ HESAPLARI ÖRNEĞİNDE BİR MAKRO ANALİZ ,  Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İşçi Dövizleri Genel Müdürlüğü ,Ankara, Eylül 2005, s.44-47.  Adı geçen uzmanlık yeterlilik tezine genel ağ üzerinden ulaşmak için BKZ.




    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl