Ana içeriğe atla

Kuvay-ı Milliye Nedir?

Mondros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra Anadolu'nun İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesi ve azınlıkların bu işgallere destek vermesi üzerine, halkın kendi yöresini düşman işgalinden kurtarmak amacıyla oluşturduğu düzensiz, disiplinsiz, gayrinizami harp veren, silahlı yerel milis güçlerine genel olarak Kuvay-ı Milliye denir.

Kuvay-ı Milliye, genel itibariyle Doğu ve Batı cephelerinde direniş gösterdi. Kuvay-ı Milliyecilerin yaptığı ilk direniş 19 Aralık 1918'de Güney Cephesi'nde, Hatay Dörtyol'da Fransızlar'a karşı başlatıldı. Fransızların bu bölgede Ermeniler'i kışkırtarak Türk halkına saldırtması, bu ilk direniş hareketine neden oldu.  Örgütlü ilk halk hareketi ise Batı Cephesi'nde, İzmir'in işgalinden sonra gerçekleşti. Gerilla savaşı taktiklerini kullanan Kuvay-ı Milliye adı verilen milis güçleri, vur-kaç taktiği uygulayarak düşmanı zayıflattı, püskürttü. Düzenli ordunun kurulması için zaman kazandırdı.

Özellikle 1920 yılında Batı Cephesi'nde sayıları 15 bin civarında tahmin edilen Kuvay-ı Milliyeciler, Kurtuluş Savaşı'nın ilk savunma örgütleriydi. Mondros Mütarekesi'ne göre; Osmanlı orduları terhis edilmiş, silah ve cephaneliklerine el konularak savunma gücü kırılmıştı. Doğal olarak halk kendi kendini koruma refleksi göstererek Kuva-ı Milliye teşkilatlanmasını oluşturdu. 

Kuvay-ı Milliye ruhu ise ''Bağımsızlık Ruhu'' anlamına gelir. Kuvay-ı Milliye terimi ilk kez Çanakkale Savaşları'nda doğmuştur. Milli Kongre Cemiyeti, bu kavramı ilk kez kullanmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında düzenli  ordu kurulduktan sonra ise Kuvay-i Milliye, bağımsızlık ruhu olarak yaşamaya devam etmiştir.






 

Yorumlar

  1. ''Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askerî bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, ulusun ve devletin bağımsızlığını koruyacak kuvvetlere emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve ulusun araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, 'ordu' adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki yurdu savunmak ve korumak olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya, ulusun kendisine kalıyor. Buna Kuva-yi Milliye diyoruz.'' M. Kemal Atatürk

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl