Ana içeriğe atla

Feodalizm (Derebeylik) Nedir?

Orta Çağ Avrupası'nda, Kavimler Göçü'nün Avrupa'da meydana getirdiği karışıklıklar yüzünden, halkın ve büyük toprak sahiplerinin kendilerini emniyete almak için güçlü, nüfuzlu kişilerin himayesine girmesi ile oluşan hiyerarşik ilişki bağına, toprağa dayalı yönetim biçimine feodalite (derebeylik) denir. Sözcük anlamı Latince ''feodum'' (tımar) anlamı taşır. ''Değeri olan taşınabilir mal''dır. Fransa'da Frank Karollenj İmparatorluğu'nda ortaya ilk kez çıktı.

Kavimler Göçü her alanda olduğu gibi Avrupa’nın siyasal yaşamını da etkiledi. Krallıklar, Kavimler Göçü sırasında sahip oldukları toprakları ve bu topraklarda yaşayan insanların hak ve hukuklarını savunamadılar. Sürekli yağmalar ve savaşlar, halkın krallara olan güvenini sarstı. Krallar eski Roma kanun ve kurallarının birleştirerek yeni kanunlar yaptılar. Kavimler Göçü’nde rol alan kavimlerin kurdukları barbar krallıkları, il karşılığı olan kontluklara ve kontlukları da daha küçük yönetim bölümlerine ayırdılar. Barbar şefleri buralarda görevlendirerek onlara araziler, şatolar verdiler. Böylece Avrupa’da derebeylik (feodalite) adında temeli eşitsizliğe dayalı bir siyasal yönetim biçimi (rejim) ortaya çıktı. Savaş ve yağmalarda her şeyini kaybeden halk, özgürlüklerin  en kutsalı “yaşama özgürlüğü”nü devam ettirebilmek için; mantıksızlıklarla dolu bu sisteme sıkı sıkıya bağlandı.
 

Zamanla, kral ve soylu kişiler (senyör-dük–kont), ellerinde bulunan arazileri , bağlılık yemini alarak kendilerine hizmet eden emrindeki kişiler arasında paylaştılar. Böylece feodalitenin (derebeylik) temeli olan , “himaye “ ve “tımar (fiyef)  sistemi doğmuş oldu. Bağlılık yemini ederek himaye altına alınan kimseye “vassal”, himaye eden senyöre de “süzeren” denildi. Senyörler, bağlılıkları nedeniyle vassallara kira karşılığı toprakların işleme hakkını vermeye başladı. IX. yüzyıldaki senyörler ve vassallar arasındaki hiyerarşi düzeni böylece derebeylik rejimini ortaya çıkardı.

Senyörler, büyük korunaklı şatolarda ve kalelerde yaşarlar; askeri birlikler tarafından korunurlardı. Feodal düzenin en önemli özelliklerinden biri de buydu. Feodalite bir rejim olarak Orta Çağ Avrupası'na özgüydü. Kavimler Göçü'nün bir sonucuydu. Ortaçağ boyunca devam etmişti. Fakat XV. yüzyılda barutun ateşli silahlarda kullanılmasıyla sona ermeye başladı. Feodalite rejiminin zayıflaması ve yıkılmaya başlaması mutlak krallıkların güçlenmesine yol açtı. Yeni Çağ başında ise Almanya haricinde tüm Avrupa'da feodalite rejimi yıkıldı. Yakınçağ içinde de Almanya'da ortadan kalktı. 

Harlech Kalesi-İrlanda


Derebeylik sisteminde, Avrupa’da birbirlerinden ayrı hak ve ayrıcalıklara sahip sosyal sınıflar vardı.Bunlar:
 

1. Soylular (asiller, kontlar, baronlar,  viskontlar , şövalyeler): Doğma büyüme soylu kişilerdi. Orta Çağ Avrupası'nın en imtiyazlı sınıfıydı. Bunların siyasal ve askeri hakları vardı. Başka işler yapmazlardı. İngiliz feodallerin 1215 Magna Carta'yı Kral Yurtsuz John'a kabul ettirmeleri siyasal etkinlikleri ve güçlerini göstermesi bakımından değer taşır.
 

2. Rahipler (kilise ve papalık örgütü):Roma’ da oturan Papa’ya bağlı din adamlarıdır. Bunlar da üstün bir sınıftır. Derebeyleriyle ortak çalışarak halk üzerinde etkinliklerini birlikte sağlamışlardı.
 

3. Burjuvalar: Kentli anlamında da kullanılabilir. Ancak ticaretle uğraşan ekonomik hakları bulunan topluluktur. Yalnız sosyal , siyasal ve hukuksal pek fazla hakları yoktu.
 

4. Köylüler: Derebeylik yönetiminde çoğunluğu oluşturan en kötü durumda bulunan halk kesimiydi. Bunlara “serf (köle köylü)  de denir. Özgür değillerdi. Serfler , senyörler ve kilise teşkilatı tarafından  sürekli kullanılan ve sömürülen bir gruptu.
 



Yorumlar

  1. Ağzınıza yüreğinize sağlık çok güzel yazı olmuş herseyi cok iyi açıklamışsınız

    YanıtlaSil
  2. Arkadaşlar elinize yüreklerinize sağkık.......

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl