Ana içeriğe atla

Atatürk'ün İdealistliği Nedir?

Atatürk'ün İdealistliği

Atatürk'ün idealist yapısı, okul yıllarında şekillenmeye başlamıştı. İdealist yapısındaki belirgin özelliklerinden biri de hedefleri doğrultusunda zamana ve şartlara uygun bir zeminde, mantıklı ve gerçekçi bir uygulama meydana getirmekti. Onun yurt ve ulus sevgisi, idealistliğinin oluşmasındaki temel etkenlerden biriydi. İdealleri Türk Ulusu'nun ihtiyaçlarından doğmuştu. Kurtuluş Savaşı'nda ve Cumhuriyet döneminde bu ideallerini gerçekleştirmeye başlamıştı. İdealleri ileriki kuşaklar için bir hedefe ve yol gösterici bir özelliğe bürünmüştü.



İlk ideali vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığını sağlamaktı. Atatürk; ''Türkiye halkı asırlardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklali lazım-ı hayatiye telakki etmiş bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet bağımsız olmadan yaşamamıştır. Yaşayamaz ve yaşamayacaktır. Ne kadar zengin ve refah içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir davranışa hak kazanamaz.'' sözüyle bağımsızlık idealini ortaya koydu.

Atatürk'ün diğer büyük ideallerinden biri de Türk Ulusu'nu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmaktı. Bu idealini, ''Memleket mutlaka çağdaş, medeni, yepyeni olacaktır. Bizim için bu, hayat davasıdır.'' diyerek belirtmişti. Bir diğer ideali, uluslar arasında kardeşliği oluşturmaktı. Ona göre dünyada kin ve nefret dışlanmalı; yalnızca sevgi ve kardeşlik duyguları gelişmeliydi. ''Yurtta sulh (barış), cihanda sulh.'' sözüyle dünya barışına katkıda bulunmuştu.

Mustafa Kemal'in,  ideallerini gerçekleştirirken sağlam, etkili kararlar alması ve hiçbir zaman anlamsız maceralara sürüklenecek hayaller peşinde koşmaması idealistliğinde bir başka önemli noktaydı. Ona göre idealde birlik; insanları birbirine yakınlaştırır, ortak kader birliğinin derin duygularını uyandırırdı. Büyük ideallere sahip olan devletler devamlı surette güçlüydüler. Bunu bilen Atatürk fikirlerini ilkeler olarak ortaya koymuştu. Fikirlerini ilkeler etrafında idealleştirmişti.

Yazan: Ali ÇİMEN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hicrî Takvim Miladi Takvime Nasıl Çevrilir?

Örnek: Hicrî 1431 yılını Miladi Takvime Çevirme Aşamaları: I. Aşama : 1441 Hicrî yıl 33 sayısına bölünür. Çünkü 1 Hicri yıl yaklaşık 354 gündür. Hicrî takvim kamerî, yani aya dayalı düzenlenir. Güneşe dayalı düzenlenen Miladi Takvimde ise 1 miladi yıl yaklaşık 365 gündür. İki takvim arasında bir yıllık sürede 11 günlük fark görülür. Bu fark toplamda her 33 yılda 1 yıl olmuş olur. 1431/ 33 = 43,36...→ yaklaşık 43. Böylece 33 yılda 1 yıllık farktan 1431 yılda kaç yıl fark olduğu ortaya çıkar. II. Aşama :  Yukarıda çıkan sonuç, Hicri yıldan çıkarılır. 1431-43= 1388 Böylece Hicri Takvimin Miladi takvim ile arasındaki fark düzeltilmiş oldu. III. Aşama : Yukarıda çıkan sonuç yıl farkı alınmış hicri tarihtir. Son olarak bu sonuca iki takvim arasında 622 yıl farkı eklenir. Hicrî Takvim başlangıcı, İslam Dini Peygamberi Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye Hicreti olayıdır. Bu olay Miladi 622'de olmuştur. 622 rakamı   iki takvim arasındaki yıl farkı

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl