Ana içeriğe atla

Atatürk'ün Hayatında 4 Önemli Şehir

M. Kemal ve Dört Şehir
   
Selanik, Manastır, İstanbul ve Sofya; M. Kemal’in kişiliğinin oluştuğu, düşünce sisteminin oturduğu ve yaşamının büyük bölümünü geçirdiği, onun hayatındaki dört önemli şehirdir.

Selanik:

M. Kemal’in doğduğu ilk ve orta öğrenim hayatının geçtiği şehirdi. Selanik, Makedonya bölgesinin merkeziydi. Başta başkent İstanbul olmak üzere Avrupa’nın önemli kentlerine demir yolu ile bağlanan kara ulaşımı canlı bir kentti. Ayrıca işlek limanı sayesinde Ege Denizi’nden dünyaya açılabiliyordu. Selanik gelişmiş ulaşımı, bulunduğu konumu itibariyle gelişmiş bir ticaret kentiydi. Haliyle her tüccar kent gibi Selanik de kozmopolit bir etnik yapıya sahipti. Türk, Rum, Bulgar, Ermeni, Yahudi ulusları kentte yaşamını sürdürüyorlardı.

Osmanlı’nın Batı medeniyetine açılan kapısı Selanik; Osmanlı’nın batılı yüzüydü. Her türlü basın yayın organları özgürce basılabiliyordu. İbranice, Bulgarca, Rumca ve Türkçe gazeteler basılır; Avrupa’daki birçok gazete, dergi, kitap da kolayca Selanik’e ulaşırdı. Selanik bir anlamda Osmanlı’nın istibdat yaşamadığı, fikir serbestliği yaşadığı bir kentti.

Farklı fikirlerin, farklı siyasi yapıların olduğu bu kentte birçok aydın tipinin oluşması da pek muhtemeldi. Selanik’in bu tür özelliklerinin olması da M. Kemal’in burada yetişirken batılılaşma ve çağdaşlaşma hususunda sıkıntı çekmeyeceği açıktı.

Selanik, sosyal-kültürel ve ekonomik yapısı itibariyle derneklerin fikir akımlarının nefes aldığı bir kentti. İttihat ve Terakki de yine burada yaşam alanı buluyordu. Nitekim Mustafa Kemal, 1907’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Selanik’teki gizli kongresinde de derneğe katılım gerçekleştirmişti. II. Meşrutiyet’in 1908’de ilanında direkt etkili olacak bu cemiyet, daha sonra Mustafa Kemal’in fikir ayrılığı yaşayacağı (M. Kemal bir süre sonra üyelikten ayrılacaktı.)Osmanlı’nın son dönemine damga vuracak batılı fikir akımlarını bünyesinde barındıran siyasete damga vuran bir partiye dönüşecekti.

Kısaca M. Kemal’in çocukluğunu geçirdiği Selanik, tipik doğulu bir Osmanlı kenti görünümünden ziyade batılı bir yüzdü.

Selanik-Doğduğu Ev


Manastır:

Makedonya’nın başlıca askeri merkezi olan Manastır; stratejik öneme sahip bir kentti. Arnavutluk, Yunanistan, Sırbistan ve Bulgaristan’ın çevrelediği bir bölgeydi.

Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesi’ni (Orta Okul) bitirdikten sonra 1896 yılında Manastır’a geldi. Burada Manastır Askeri İdadisi’ne (Lise) kaydoldu. Mustafa Kemal’in lise yıllarını geçirdiği Manastır’da siyasi, askeri, kültürel kişiliğinin oluşmaya başladığı görülmekteydi.

Osmanlı’nın içinde bulunduğu zor durum, kendisinin ülke sorunlarına ilgisini daha da artırıyordu. Vatanseverlik fikirleriyle lise yıllarını geçiren M. Kemal bir taraftan da okuma merakını git gide artırıyordu.

Mustafa Kemal’in Manastır Askeri Lisesi’nde arkadaşı ve geleceğin ünlü hatibi Ömer Naci, kendisinin edebiyat ve hitabet sanatının oluşmasına etki etti. Yine tarih öğretmeni Tevfik Bey, Mustafa Kemal’in tarihe ilgisini artırmasını sağladı. Bir taraftan Fransızcasını geliştiren M. Kemal bir taraftan da Namık Kemalleri, Tevfik Fikretleri tanıma imkânına erişti.

Kısacası Manastır, M. Kemal için fikir hayatının oluştuğu ve olgunlaşmaya başladığı ergenlik yıllarının sonuydu.



İstanbul:

M. Kemal 1899’da İstanbul Harp Okulu’na girdi. İstanbul, Osmanlı’nın kalbi, II. Abdülhamit’in istibdat (siyasi baskı) döneminin de merkeziydi. Harp Okulu’nda ilk yılını daha çok Bab-ı Ali’de geçirdi. Ülkedeki yanlışlıklara fikirsel tarzda çözümler üretmeye çalıştı. Makedonya’daki siyasi fikirleri, burada daha da olgunlaştı.

M. Kemal’in Harp Okulu ve Harp Akademisi yıllarında özellikle Beyoğlu ve Galata birçok yönüyle batı kültürü estiren semtlerdi. Hemen hemen her gün çeşitli sahne oyunları, gösteriler düzenlenir; Avrupa’da başta Fransızca olmak üzere çıkarılan birçok gazete, dergi buralara ulaşırdı.

1905’de Harp Akademisi sonrası İstanbul’dan ayrıldı. Şam’a subaylık stajı yapmaya gitti. Yıllar sonra özellikle de işgal yıllarında İstanbul’a dönecek olan Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın temel planlarını da İstanbul’da yapacaktı. Mondros’un imzalandığı 30 Ekim 1918’den yaklaşık iki hafta sonra, yani İstanbul’a tam da İtilaf Devletleri’nin fiili işgal yaptığı gün, 13 Kasım 1918’de dönecek ve ‘’Geldikleri gibi Giderler’’ sözünü söyleyecekti.

Yaklaşık 6 ay İstanbul’da kalan Mustafa Kemal Paşa, silah arkadaşlarıyla gizli toplantılar yaparak kurtuluş çareleri aradı. İstanbul Hükümetine işgallere tepkiler gösterilmesi yolunda telkinlerde ve uyarılarda bulundu. İmparatorluğun teslimiyetçi, bitkin, korkak tavrı bağımsızlık mücadelesinde Anadolu’ya geçmesi yönünde karar almasına da neden oldu. 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile ayrıldı. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a vardığında Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştı.

İstanbul Harp Okulu


Sofya:

Mustafa Kemal Balkan Savaşları sonrası disiplini ve başarılarından ötürü Sofya’ya askeri büyükelçi (ataşe militer ) olarak atandı. İlk kez bir batı başkentiyle tanışmıştı. Sofya’nın renkli kültürel hayatına, devlet adamlarının düzenlediği balolara, toplantılara katıldı. Böylece Avrupa kültürünü, siyasetini, diplomasisini daha yakından tanıma fırsatı buldu.

Düzenlenen toplantılarda Avrupalı devletlerin siyasetçileriyle tanışan M. Kemal, onların fikirlerini öğrendi. Siyasette staj yapmaya başladı. Deneyim kazanmaya başladı. Bu arada Bulgaristan’da yaşayan Türklerin sosyal ve siyasal haklarının artırılması doğrultusunda çalışmalar yaptı. Yaşadığı diğer kentlerin aksine Türkler Sofya’da azınlıktaydı. Azınlıkların nasıl bir yaşam sürdüğünü gördü.

Meclis siteminin işleyişini burada iyice gözlemledi. Mustafa Kemal, ileride kuracağı TBMM’nin işleyişi için bir deneyim daha kazandı. Sofya’da üstlendiği görev süresince (Kasım1913-Kasım1914)Osmanlı Hükümeti’ni birçok kere yazdığı raporlarla bilgilendirdi. Birçok gözlemini ve analizini bu raporlarda belirtti.

Kısacası Sofya, Mustafa Kemal’in siyasi hayatına deneyim kazandıran kentti. Sofya’da katıldığı kıyafet balosunda, tarih fotoğraflarındaki o ünlü Yeniçeri kıyafetini giyip bütün dikkatleri üzerine çekmişti. 

Sofya-Kıyafet Balosu



Yazar: Ali ÇİMEN

Yorumlar

  1. teşekkürler işime yaradı

    YanıtlaSil
  2. Teşşekürler Sessiz Tarih

    YanıtlaSil
  3. Sağol çok isime yaradı kısa ve öz 👍👍

    YanıtlaSil
  4. Manastır Askeri İdadisi olarak gösterilen fotoğraf Selanik'teki 3. Ordu Karargah binasıdır. Mustafa Kemal 3. Orduda görev yaptığı zaman bu fotoğrafı çektirmiştir. Bu bina günümüzde Yunan 3. Kolordu karargahı olarak kullanılmaktadır. Günümüzdeki fotoğrafı internette mevcut isterseniz gönderebilirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uyarınız için teşekkür ederim. Konu anlatımlarına fotoğraf eklemekte zorluk yaşıyorum. Zaman kaybını önlemek amacıyla da internet üzerinden fotoğraflar ekliyorum. Tekrardan teşekkür ederim.Sanırım gerekli düzenleme yapılmıştır

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl