Ana içeriğe atla

Atatürk ve Refik Koraltan (Atatürk'e Övgü)

Atatürk’ten Anılar 9: Atatürk ve Refik Koraltan

Gazi Paşa, 1924’te Konya’ya geldi. Vali Konağı’nda sofradaydılar. Sofrada M. Kemal Paşa ve arkadaşlarından başka, Konya milletvekilleri, vali ve bazı ileri gelenler de çağrılmışlardı. Gece, hoş sohbetlerle ilerliyordu. Bu sırada Konya milletvekili Refik (Koraltan), ayağa kalktı. Gazi’yi öven bir konuşma yapmaya başladı.

Refik Koraltan, Kurtuluş Savaşı yıllarında ateşli konuşmalarla ünlenen, Cumhuriyet’e bağlı, Atatürk’ü seven bir milletvekiliydi. Koraltan, Atatürk’ü anlatırken; onsuz Kurtuluş Savaşı yapılamayacağını, yapılsa da başarıya ulaşamayacağını söylüyor; memlekette yapılmış ve yapılacak işler için Atatürk’ün başta olmasının şart olduğunu öne sürüyordu. ‘’Tanrı, seni başımızdan eksik etmesin.’’ diyordu.  

Fakat Gazi Paşa’nın neşesi kaçtı.  Bunaldığı anlarda yaptığı gibi yine ince dudaklarını dişleri ile ısırmaya başladı. Bir ara Refik Koraltan’a dönerek:

- Beyefendi, bütün yapılanlar herkesten önce, büyük Türk milletinin eseridir; onun başında bulunmak bahtiyarlığına ermiş bulunan bizler ise ancak onun şuurlu fedakârlığı sayesinde, fikir ve iman birliği içinde müşterek vazife görmüş, öylece başarı kazanmış insanlarız. Hakikat bundan ibarettir.

Refik Koraltan, yeniden konuşmaya başladı:

- Hakikat, sizin bu yurdu kurtardığınız, her şeyi sizin yaptığınızdır. Tevazu gösteriyorsunuz; fakat bizim bu kadar yüksek tevazua bile tahammülümüz yoktur.

M. Kemal, genellikle kendisinin övülmesinden hoşlanmazdı. Bu tür konuşmalardan rahatsızlık duyardı. Hele o günün şartlarında putlaştırıcı konuşmalara hiç razı değildi. Biraz da sinirlenerek yüksek bir ses tonuyla şunları söyledi:

- Efendim, müsaade buyurunuz, ortada tevazu falan yok. Gerçeğin ifadesi vardır. Zat-ı âlinize bir şey hatırlatacağım; elbette dikkat etmişsinizdir. Ben, önüme çıkan meseleler hakkında her zaman uzun uzun konuşur, istişarelerde bulunurum. Herkesi söyletir ve dinlerim. İtiraf edeyim ki konuşulacak meselelerin hal şekilleri hakkında vazıh bir fikre sahip olmadan müzakerelere girdiğim çok olmuştur. Bu konularda yalnız arkadaşlarımı, yani sizleri dinledikten sonradır ki kanaate varmışımdır. Binaaleyh, tatbikatta olduğu gibi verilen kararlarda da hepinizin hissesi vardır, bunu bilesiniz.

Biraz durdu, sonra konuşmasını sürdürdü:

- Şimdi, konunun asıl ince noktasına geliyorum. Beyefendi, içerde ve dışarıda şahsıma karşı suikastlar tertip edilmesinin sebep ve hikmeti nedir, hiç düşündünüz mü? Bu tertiplerin peşinde koşanların benimle şahsi bir alıp verecekleri mi vardır? Hayır! İntikam hissiyle mi hareket ediyorlar? O da değil… O halde beni neden ortadan kaldırmak istiyorlar? Cevap vereyim; çünkü İnkılâpçı Türkiye Cumhuriyeti’nin benimle kaim olduğunu, ben gidince yıkılacağını, bu suretle haince emellerine kavuşacaklarını vehmediyorlar da ondan… Sizin sözlerinizin de onları sakat muhakemelerine uygun olduğunu bilmem fark ediyor musunuz? Çok rica ederim Beyefendi, eğer samimi iseniz, bu fikri kafanızdan çıkarınız. Hatta öyle düşünenlere rastlarsanız, onlara da aynı şeyi ihtar ediniz. Herkes milli vazife ve mesuliyetini bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o zihniyetle düşünüp çalışmayı itiyat edinmelidir.

Gazi Paşa son olarak sofradakilere dönerek şunları söyledi:

- Efendiler, size şunu söyleyeyim ki, İnkılâpçı Türkiye Cumhuriyeti’ni benim şahsımla kaim zannedenler çok aldanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti her manası ile büyük Türk Milletinin öz ve aziz malıdır. Kıymetli evlatlarının elinde daima yükselecek, ebediyen payidar olacaktır. Şimdi rica ederim, artık bu bahsi kapayalım, bir daha tekrar etmeyelim.

Refik Koraltan




Kaynaklar:

Hasan Rıza Soyak, ‘’Atatürk’ten Hatıralar’’, Cilt 1

İsmet Bozdağ, ‘’Atatürk’ün Sofrası’’, Truva yay. İstanbul, 2009, s.221-222-223-224



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl