Ana içeriğe atla

Hamidiye Kahramanı Rauf (Orbay)Bey Kimdir?



HAMİDİYE KAHRAMANI RAUF BEY


Hüseyin Rauf (Orbay) Bey 1881’de İstanbul’da dünyaya geldi. Bahriye Mektebini(Denizcilik Okulu) bitirdikten sonra Osmanlı donanmasına katıldı. Balkan Savaşı sırasında Karadeniz’de,Akdeniz’de Hamidiye kruvazörüyle düzenlediği baskınlarla ünlendi.


Osmanlı’nın son döneminde Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) olarak Ahmet İzzet Paşa kabinesinde görev aldı. 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşması’nın görüşmelerinde Osmanlı Heyetine başkanlık etti. Mayıs 1919’da ise Milli Mücadeleye katıldı.21-22 Haziran 1919’daki Amasya Genelgesi’ne yani Kurtuluş Savaşı’nın isyan bildirgesine imza attı. Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde Temsil Heyeti’ne seçildi.


12 Ocak 1920’de son kez toplanan Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Sivas milletvekili olarak katıldı. Misk-ı Milli’nin kabul edilmesinde etkin rol oynayan Rauf Bey; bu mecliste Felah-ı Vatan grubunun oluşmasına da katkı sağladı. Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nden çıkan Misak-ı Milli kararlarını sindiremeyen İngilizler ve İtilaf devletleri 16 Mart 1920’de meclisi basıp İstanbul’u resmen işgal edince  tutuklandı. Malta adasına sürgüne gönderildi.


1921’de serbest bırakıldı.Sivas milletvekili olarak TBMM’ye katıldı. 12 Temmuz 1922’de İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) başkanlığına (Başbakanlık) getirildi. TBMM içerinde 2. grup olarak adlandırılan ve M. Kemal’e muhalefet eden milletvekilleri içerisinde yer aldı. 4 Ağustos 1923’te başbakanlıktan istifa eden Rauf Bey, cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kurucuları arasında yer aldı. Partinin kapatılması ve baskılar sonucu haziran 192’te Avusturya’ya gitti. 1926’da İzmir suikastı davasında yargılandı ve gıyabında 10 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Hakkındaki suçlamanın kaldırılmasından sonra yurda döndü.


Atatürk’ün ölümünden sonra, cezalandırılmasının adli bir hata olduğu belirtildi. Milletvekillikleri ve büyükelçilik görevlerinde sonra 20 yıl boyunca siyasetten uzak kalan Rauf Orbay, 16 temmuz 1964’te vefat etti.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yurt Açan-Yurt Tutan-Yurt Kurtaran Savaşları Nedir?

Tarihte; Malazgirt Savaşı "Yurt Açan Savaş", Miryokefalon Savaşı "Yurt Tutan Savaş", Büyük Taarruz "Yurt Kurtaran Savaş", Dandanakan Savaşı "Devlet Kuran Savaş" olarak nitelendirilir.    26 Ağustos 1071'de Büyük Selçuklu Devleti ile Anadolu'ya egemen olan Bizans İmparatorluğu arasında Malazgirt Meydan Savaşı yapıldı. BSD Sultanı Alparslan'ın orduları Romen Diyojen'in Bizans Ordusunu hezimete uğrattı. Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'yu yurt edinmeye başladı. " Anadolu'nun kapıları Türklere açıldı."    11 Eylül 1176'da Anadolu Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Denizli-Isparta arasındaki bölgede Miryokefalon  ( Myriokephalon)  Savaşı yapıldı. Bizans İmparatorluğu'nun bu savaştaki amacı Türkleri Anadolu'dan çıkarmaktı. ASD Sultanı II. Kılıç Arslan'ın orduları Bizans ordularını bozguna uğrattı. Böylece Anadolu'nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Türklerin Anadolu'dan atılamay

Atatürk ve Dayısının Çiftliğindeki Günleri

Mustafa Kemal'in Çiftlik Hayatı Mustafa Kemal, Selanik Şemsi Efendi İlkokulu'nda okulun altıncı sınıfında, yani orta kısmının ikinci bölümünü de bitirdiği dönemde babası Ali Rıza Efendi'yi kaybetmenin (28 Kasım 1893) acısını yaşadı. Şok yaşayan aile Zübeyde Hanım'ın isteği üzerine bir müddet Selanik yakınlarındaki Langaza'ya gitti. Orada küçük Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa, çiftlikte çalışıyordu. Zübeyde Hanım maddi zorluklar yüzünden bu tercihi yapmıştı. Çiftlikte dayısı Hüseyin Ağa ile birlikte çiftlik işlerine yardım etti. Doğayla iç içe oldu. El becerilerini geliştirdi. Bakla tarlsında bekçilik yaptı. Bu çiftlikte bir dönem kalan Mustafa Kemal öğrenim hayatına da ara vermek zorunda kalmıştı. Mustafa'yı buradaki Rum Kilise Okulu'na yollamayı düşünmüşlerse de kendisi buna karşı çıkmıştı. Çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi'nin ve komşuları Hatice Hanım'ın verdiği derslerden de memnun kalmamıştı. Eğitim imkanından yoksun kalan bu

Gülbank Duası Nedir?

      Tekke âyinlerinde, saraylarda yapılan merâsimlerde, yeniçerilerin törenlerinde hep bir ağızdan yüksek sesle okunan ilâhi ya da duâlara GÜLBANG (Gülbank) denir.   Gülbanklar genellikle Türkçe ve topluca edilen dualardır.  Allah'a yalvarıp yakarma için söylenen dualardır. Yapılacak, ortaya konulacak iş; hayır, mutluluk, başarı getirsin diye yapılan dualardır.   Osmanlıca sözlükte ise Gülbang-ı Muhammedî, ezan demektir. Yeniçeri Gülbankı    Özellikle Bektaşilik, Mevlevîlik ve diğer bazı tarikatlarda çok yaygın bir dua geleneğiydi. Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi,  Ocağ-ı Bektaşîyân'dı.   Ayrıca  Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.      Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür. Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenl